20 Haziran 2009 Cumartesi

KİTAP KÖŞESİ


Birgün Bile Yaşamak
"Torunlarımız kapitalist çağın kalıntılarıyla belgelerini büyük bir merakla izleyecekler; Nasıl olur da özel kişilerin ellerinde bulunabilir yiyecek-içecek maddelerinin alım satımı; fabrikalar ve isletmeler nasıl olur da özel kişilerin ellerinde bulunabilir... Bir insan başka bir insani nasıl sömürebilir; Çalışmadan nasıl sırtüstü yasayabiliyordu birtakım insanlar? İşte tüm bunları kafalarında canlandırmakta zorluk çekecek torunlarımız. Bugüne değin çocuklarımızın göreceği günlerden masallardaymışçasına söz açılırdı. Ama simdi yoldaşlar, temelini attığımız sosyalist toplumun bir düşler ülkesi olmadığını açık seçik görüyorsunuz. Çocuklarımız daha büyük bir çabayla bu yapıyı yükselteceklerdir."V.I Lenin (1 Mayıs 1919) Lenin’in bu sözlerinin gerçekleşmesi
için; sınıfsız sömürüsüz bir dünya için yola çıkan Bolşevikler, büyük devrim dalgasını Rusya’dan başlattılar. Ceylan yayınlarından çıkan Birgün Bile Yaşamak, Orhan İyiler’in yazdığı, Ekim Bolşevik Devriminin öncesini, sonrasını, devrimci kahramanlıkları, Bolşeviklerin örgütlenişlerini, devrimci partinin mücadele tarzını anlatan bir eserdir. Özellikle Şubat burjuva devriminden sonra Bolşeviklerin tutumlarını ve Ekim’e nasıl hazırlandıklarını çok iyi anlatan bu eser, Ekim devrimi ile ilgili akıllardaki bir çok soruya da cevap vermektedir. İşçi sınıfının yaşam tarzını, Bolşeviklerin, Menşeviklerle ve Sosyalist Devrimcilerle giriştiği ideolojik mücadeleyi bizlere romansal bir dille anlatmaktadır Orhan İyiler.


Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi

Bilim ve Sanat Yayınlarından çıkan İngiliz Sosyolog Alan Swingewood’un yazdığı bu kitap sosyolojik düşüncenin iki büyük akımını Marksizm ve klasik sosyolojiyi irdelemektedir. Sanayileşme, kapitalizmin gelişimi, Marksizmin ortaya çıkışı ve getirdikleri, Marx’tan sonra marksizmin durumu, Modernizm-Postmodernizm gibi çeşitli konuları ele alan bu kitapta ayrıca gündelik yaşamda yaşanan bazı sosyolojik durumların da insan psikolojisiyle nasıl açıklanacağını Freud’dan örneklerle ortaya koymaktadır. Kısacası 18.yüzyılın felsefesinin, tarihinin, politikasının kökenlerini ele alan bu kitap Osman Akınhay’ın çevirisiyle bizlere sunulmaktadır.


Semerkant

"Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!"

Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi...





Suda Bulanık Oyunlar

Öyküleriyle tanıdığımız Cemil Kavukçu, ilk romanı Dönüş'ten altı yıl sonra ikinci romanı Suda Bulanık Oyunlar'la (Can yayınları) çıkıyor okurun karşısına. Kavukçu, bu romanında üniversite öğrencisi taşralı bir gencin büyük kent yalnızlığını, uyumsuzluğunu, iç dünyasındaki çalkantıları ironik bir dille yansıtıyor. Kendisiyle ve çevresiyle barışık olmayan Tarık'ın yabancısı olduğu bir kentte özdeşleşebildiği tek şey, kentin ortasından geçen, kirlenmiş, sularında hiçbir canlının yaşamadığı ve Kırat adını taktığı çaydır.

Ninni
"Dil uzaydan gelme bir virüstür!” Chuck Palahniuk Ninni'de William Burroughs'un bu sözlerinin devamını getiriyor: Sallanmakta olan bir gevezelik kulesinde yaşıyoruz. Doğal yaşam katledildiği için yalnızca dilin kargaşa dolu dünyası kaldı elimizde. Ve bir de ölüm şarkısı... Chuck Palahniuk’un kitabı Ayrıntı yayınlarından.


> Kadının Tarihsel Yenilgisi

"Önemliydi, değerliydi, güçlüydü, üstündü, ama otoriter bir hegemon değildi. O, sevilen, sayılan, koruyucu, üretken, merhametli ve aynı zamanda büyülü güçler taşıyan, toplumun atası bir tanrıçaydı."
Ana hukukundan baba hukukuna, kadın egemenliğinden erkek egemenliğine, bereket saçan Ana Tanrıça'dan kötülük dağıtan Pandora'ya...
Çağlar boyunca baş tacı edilen, topluluk yaşamının temeli sayılan kadın, nasıl oldu da ataerkil değerlerin kölesi haline geldi? Erkek, tarihin hangi noktasında ve hangi dürtülerle kadını geri plana itti?
Araştırmacı yazar Pervin Erbil, kadının toplumsal konumundaki değişime çeşitli açılardan baktığı bu çalışmasında akademik birikimini edebi bir dille sunuyor. İnsanlığın gelişim çizgisini bir de kadın ile erkek ve kadın ile toplum ilişkileri bağlamında izleyip görmek isteyenlere... Pervin Erbil’in kitabı Arkadaş yayınlarından.

Yazılarınızı ve eleştirilerinizi bize gönderin: iktisatsiyaset@gmail.com

Hiç yorum yok: