17 Haziran 2009 Çarşamba

KİTAP KÖŞESİ


Ateşi Çalmak, Karl Marx ve döneminin belgesel romanıdır. Tamamı beş cilt halinde yayına hazırlanan bu büyük eser, biyografik bir romanın alışılmış sınırlarını aşan bir konu ve ayrıntı zenginliğine sahiptir. 19. yüzyıl Avrupasını, sanayi devrimini, işçi sınıfının kendi talepleriyle ortaya çıkışını ve marksizmin oluşum sürecini tamamen belgelere dayanarak yansıtan yazar Galina Serebryakova, okuru adeta o yıllara götürüyor.
Kitabın ilk cildinde, Karl Marx'ın çocukluk ve gençlik yılları anlatılmaktadır. Ve aynı dönemin, büyük mücadeleleri: 'Çalışarak yaşamak ya da savaşarak ölmek' sloganıyla barikatlar kuran işçilerin ve zanaatçıların, proletaryanın bağımsız bir sınıf olarak ortaya çıkışını temsil eden, 1831 Lyon Ayaklanması... İngiltere'de, görkemli bir ayaklanma havası içinde, milyonlarca işçi ve emekçiye 'Halk Fermanı'nı imzalatan Chartistler...
Almanya'da Hessen Prensliği'nde, 'Kulübelere Barış, Saraylara Savaş!' şiarıyla eyleme geçen proleterler ve köyler...

İkinci ciltte, Marx ve Engels'in birlikte mücadeleye karar verdikleri andan başlayarak, 1848 devrimleri sonrasına
kadar uzanan çalkantılı dönem anlatılmaktadır. O tarihsel anda, boydan boya bir 'devrim kıtası' görünümü kazanan Avrupa'nın tüm devrimci karakteristikleri, 1848 Devrimi'nin ekseninde anlatılmaktadır.

Üçüncü ciltte, 1848 devrimlerinin yenilgisinden, Birinci Enternasyonal'in kurulduğu 1864 yılına kadar uzanan dönem anlatılmaktadır. Kapitalizmin nispeten istikrar içinde gelişimi, Avrupa çapında koyu bir gericiik ve işçi hareketinde durgunluğun karakterize ettiği bu dönem, belli başlı özellikleri ve olaylarıyla romanda canlandırılıyor. Ve bu dönem boyunca Marx ve Engels'in yaşamları, bilimsel ve politik çalışmaları: Marx ailesinin yoksulluk, ölümler ve güçlüklerle dolu yaşamı... İnsan toplumunun gelişme yasalarının bulunuşu ve Marx'ın temel eseri Kapital'in yazılış serüveni...
Dördüncü cilt ise, İşçi hareketini Enternasyonal çatısı altında birleştirme çabalarını, aynı dönemde yayınlanan Kapital'in yankılarını ve an an, çarpıcı betimlemelerle Komün günlerini anlatıyor.
Yazar beşinci ve son ciltte, Marx'ın ölümünden sonra Engels'i, onun, Kapital'in 2. ve 3. ciltlerini yayına hazırlama çabasını, sosyalist hareketin gelişimini anlatıyor.
Evrensel Basım Yayın evinden yayınlanan Ateşi Çalmak serisi 19. yüzyıl tarihini öğrenmek için kesinlikle ilk başvurulacak kitaplardan birisi.


Sosyal Yayınlar’dan çıkan ‘Felsefe Konuşmaları’, büyük Fransız düşünürü Dennis Diderot’un türkçeye çevrilmiş az sayıda eserinden birisi. d’Alembert, Jean Jacques Rousseau, Duclos ve Marmontel ile beraber 1789 Fransız devrimi öncesi, 18. yüzyılın ortalarında ‘Ansiklopedi’yi yayınlamaya başlayan Diderot, sonradan tek başına kalmasına rağmen bu işi sonuna kadar görütüyor.

Diderot, felsefe konulu diyaloglarında, canlı, eğlendirici, edebî bir anlatışla, maddeci felsefeyi, yeni bilimsel buluşların ışığı altında ele alıp derinleştiriyor ve yeniden formülleştiriyor: İnsan sürekli bir değişme içinde bulunan evrenin bir halkasından başka bir şey değildir ve hayvanlık halinin üstünde geçici bir aşamayı temsil eder. Hayvan da, insan da ortak bir köke dayanırlar: fiziksel duyarlılık. Evrenin en genel yasası, zorunluluk yasasıdır. Canlı türlerinin gelişmesi ve yok olması bu yasaya bağlıdır. Ama, evrendeki bu zorunluluk, zaman içinde bütün oluş imkânlarını deneyen dinamik bir zorunluluktur.
Yazar bu eserinde, diyalektiği mükemmel kullanışı, Darwin’den yüz yıl önce evrimi sezgisel olarak ortaya koyuşu, din karşısındaki materyalist tutumu ve bunu açıklayışı ile büyük bir filizof olmasının yanında bir sanatçı olduğunu da kanıtlıyor.


Otonom Yayıncılık’tan çıkan Werner Bonefeld ve John Holloway’in bu kitabı, küresel serbest piyasa ekonomisinin kuruluş sürecinin içinde para politikalarını ve uluslararası kurumlar aracılığı ile düzenlenen borçlanma sistemini ele alıyor. Keynesçiliğin çöküşünden ve Altın Standartı’nın terk edilmesinden sonra yaşanan yeni sermaye birikim sürecinde borçlanmaya dayalı artı-değer üretme pratiklerini inceliyor. Kitabın temel vurgusu, 1970’lerde girdiği krizden serbest para politikaları ve borçlanma yoluyla çıkmaya çalışan sermayenin, aslında bu yolla daha da batağa saplanacağı yönünde. Çünkü yazarlara göre, kriz aslında sermayenin yeniden üretiminin güvence altına alınamaması ile ilgili ve bu da sermayenin emeği kendisine tabi kılmakta yaşadığı güçlükten kaynaklanıyor. Yani sermaye bugünkü krizini çözmek için, serbest para politikaları ve borçlanma yoluyla emeğin gelecekte yaratacağı artı-değere el koymaya çalışıyor. Kitabın yazarları bu perspektiften yola çıkarak, yeni sermaye birikim süreci içindeki sınıflaştırma pratiklerini anlamaya ve emeğin isyanlarının sermayeyi krize sokma olanaklarını araştırmaya yöneliyor. Bu anlamıyla kitap, sermayenin krizlerini sınıf mücadelesi ile ilişkilendirerek, sermayenin nesnel gelişme yasalarının dışına çıkarıp öznellik zemininde ele aldığı için, emek cephesinin özgürleşme pratiğinde sermayeden bağımsız kuruculuğun olanakları üzerine düşünmenin önünü açıyor.



Tarih Bilinci yayınlarından çıkan Otto Rühle’nin kitabı, aslında, Karl Marx’ın temel eseri Kapital’in, Marx’ın kendi sözcükleriyle bir özeti. Dünyada İncil’le birlikte en çok satılan kitap olduğu iddia edilne Kapital, tahminimizce genelde alınır, ancak okunmaz. Bunun nedeni çok zor okunuyor oluşu değil, onun dev boyutudur. Yazar, bu kitapta yaptığı titiz özetlemeyle Kapital’in okunmasını oldukça kolaylaştırıyor.


Özgür Üniversite yayınlarından Fikret Başkaya’nın bu kitabı, resmi ideoloji ve resmi tarihinin eleştirisi üzerine kurulu. Milli Mücadele ve cumhuriyet tarihinin bağımsız bir şekilde yazılışı olan bu kitap, “tarihi egemenler yazar” gerçeğinden hareketle, Türkiye tarihini egemenlerin yazımından bağımsız okumak gerektiğini düşünenler için bire bir.

Hiç yorum yok: