4 Ekim 2009 Pazar

İspanya İç Savaşı'nın Anatomisi


İşçilerin, ezilenlerin, yoksulların ve göçmenlerin hayatlarında karşı karşıya kaldığı sosyal ve ekonomik sorunları sinema dünyasına taşıyan İngiliz televizyon ve sinema yönetmeni Ken Loach, yönetmenliğini yaptığı “Ülke ve Özgürlük” filmi ile İspanya İç Savaşı'nın anatomisini gözler önüne seriyor.

İspanya İç Savaşı'nın başladığı 1936 yılının başlarında, İngiltere'nin Liverpool şehrinde yaşayan ve Britanya Komünist Partisi üyesi olan David, Franco faşizmine karşı mücadele eden Cumhuriyetçilerin direnişine destek olmak için İspanya'ya gider. Ancak burada kendi partisinin de üyesi olduğu Stalinist Komintern'e üye PCE (İspanya Komünist Partisi)'yle değil, “anti-stalinist” POUM'la (Birleşik Marksist İşçi Partisi) tanışır, ve POUM'un milis kuvvetlerine katılarak, onun açtığı cephelerde savaşmaya başlar.

Stalinist bürokrasinin egemen olduğu SSCB, iç savaşta anti-faşistlerin halk milisleri biçiminde savaşmasına karşı çıkarak silah ve erzak
yardımında bulunmaz ve herkesin 'Halk Cephesi' liderliğindeki düzenli orduya katılmasını zorunlu kılar. POUM bu durumu kabul etmez ve şiddetle karşı çıkar. Silah ve erzak yardımından yoksun kalan POUM giderek güçsüzleşir, bu da David'i rahatsız eder. Silahların bakımsızlığı nedeniyle yaşadığı kazadan sonra POUM'u terkederek düzenli orduya katılır.

Düzenli orduya katılan David, bir süre sonra kendi gözleriyle düzenli ordunun devrimci ruhtan uzak ve bürokratik bir yapıda olduğunu görür ve hayal kırıklığına uğrar. Stalinistlerin gerçek yüzünü gördükten sonra düzenli orduyu terkeden David, yeniden POUM'a katılır. Bu arada, Stalinist PCE burjuva hükümete katılmıştır. Burjuva hükümet birçok cephede savaşan POUM'u yasadışı ilan eder, parti liderlerini işkencelerden geçirip öldürür, David'in bulunduğu grubu da tutuklar. Böylece İspanya İç Savaşı, Franco'nun 40 yıllık iktidarına yol açan faşizmin zaferi ile sonuçlanır.


'Ülke ve Özgürlük' filminin İspanya İç Savaşı'nda olup bitenleri aktarmasında bazı eksik yanları elbette var, ama bu da gayet normaldir. Çünkü iç savaşta tüm olup bitenlerin bir filmde anlatılması mümkün değildir. Zaten film faşizme karşı mücadelede Stalinizmi eleştiriyor. Filmin eksik bıraktığı yanlarını biz tamamlamaya çalışalım. Ama ona geçmeden önce film için diyeceğimiz şu olmalı: Gerçeklerden yola çıkarak Stalinizmin karşı-devrimci karakterini bir sinema yönetmeni tarafından filmde anlatılmaya çalışılması, Stalinizmin karşı-devrimci olmadığını iddia edenlere yanıt veriyor, bunun yanında faşizme karşı mücadelede yapılan yanlışlardan ders çıkartmamızı sağlıyor ve en önemlisi de Marksist devrimci önderliğin ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Bu anlamda, 'Ülke ve Özgürlük' filmi oldukça iyi bir filmdir.



Filmden de anlaşıldığı gibi İspanya İç Savaşı'nda Franco faşizminin zafer kazanmasında Sovyet bürokrasisi belirleyici rol oynamıştır. Sovyet bürokrasisi uluslararası alanda geliştirdiği diplomatik ilişkileri sekteye uğratmamak, uluslararası burjuvaziye devrim ve sosyalizm mücadelesinden vazgeçtiğini göstermek ve kendisini tehdit edecek olası proleter devrimi engellemek için, silah ve para yardımının hepsini PCE'ye göndermiş, PCE'nin “demokratik” burjuva partilerle siyasi ittifaka girmesi yönünde talimatlar vermiştir. Buna karşın PCE, faşizme karşı mücadele etmek bir yana anti-faşist POUM militanları ve Anarşistlerle çatışmış, halk milislerini dağıtarak düzenli orduyu güçlendirmiştir. Dahası, Marksist devrimci perspektiften uzak burjuva Halk Cephesi ile işçi sınıfının siyasi iktidarını yadsıyan, faşizme karşı mücadelede kapitalist üretim biçimini hedef almak bir yana kapitalist üretimin savunuculuğuna soyunan ve burjuva sınıfına hizmet eden bir taktik izlemiştir.
Dediğimiz gibi, Stalinistlerin bu taktiği izlemesi Leninist bir taktik değildir. Çünkü Stalinizme göre önce “burjuva devrim” daha sonra “sosyalist devrim” geliyor. İşte bu aşamalı devrim anlayışı, faşizmin zafer kazanmasına, proleter devrimin engellenmesine ve binlerce anti-faşistin ölmesine yol açmıştır.

Stalinist Komünist Parti sınıf işbirliği politikası sonucunda burjuva hükümeti destekleyerek tam bir ihanet sergilemiştir. Yüzbinlerce işçinin üye olduğu CNT sendikasından aldığı kitlesel destek ile burjuva hükümete dört bakan gönderen “radikal Anarşistler” de, burjuva hükümetin isteği üzerine milis örgütlerin silahsızlandırılmasını sağladı ve sonrasında burjuva hükümet tarafından öldürüldüler. Bunun yanında, Barselona belediye başkanının istifa edip yönetimi anarşistlere vermeyi önermesi üzerine anarşistler devrimci iktidarı kabul etmeyerek kapitalist düzenin devam etmesini sağlamış oldular. Devrim bir kez daha anarşistlerin teorisini çöküşe uğratmıştı. Faşizme karşı mücadelede POUM ise, 1936 yılı Ocak ayında İspanyol Halk Cephesi ile bir seçim bloğu ile başlayan macerasını burjuva hükümete katılmakla ve İspanyol devrimine nesnel olarak ihanetle sonuçlandırdı. Stalinistler, “faşizme karşı demokrasi” sloganını benimseyerek bugüne de miras kalan büyük bir yanılsama yaratmış, bu iki rejimin de -faşizm ve demokrasi- birer burjuva diktatörlüğü olduğu gerçeğini yadsımışlardır. Faşizme karşı tek devrimci mücadelenin sosyalizm mücadelesi olduğu ağır bir yenilgiyle tekrar ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bu Marksist perspektife sahip bir grup olan Bolşevik-Leninistler o dönem POUM'un ihanetiyle birlikte çok küçük bir azınlıkta kalmışlardı. Ancak ne Troçki ne de diğer 4.Enternasyonal mücadelesi veren kadrolar POUM'u kaybetmemek için Marksist ilkelerden taviz verdiler. Küçük bir azınlık olarak kalma pahasına zafere giden tek yolda ısrar ettiler. İç savaşa müdahale edebilecek güce ulaşamamaları, İspanyol işçi devriminin -sol siyasi önderlikler nedeniyle- faşist karşı devrimle yenilgisi sonucunu verdi. Bu yalnızca İspanya işçi sınıfının yenilgisi değil, 2. dünya savaşının da bir provasıydı.

İşçi sınıfının bağımsız Marksist devrimci önderliği olmadığı koşullarda, ağır yenilgiler kaçınılmazdır, tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur. Buna belki de en iyi İspanya İç Savaşı örneği verilebilir. Çünkü İspanya işçi sınıfına gerçekten önderlik edecek Bolşevik-Leninist bir parti yoktu, var olan siyasi önderlikler (Stalinist PCE, Anarşistler ve POUM) işçi sınıfını burjuvaziye yedeklendirmiş ve faşizmin zafer kazanmasına yardımcı olmuştur.

Marksist devrimciler, tarihsel yenilgileri bir kez daha yaşamamak için dersler çıkartarak hareket ederler. Bilinmelidir ki çıkarılan dersler, işçi sınıfının devrim ve sosyalizm mücadelesi yolunda önemli kilometre taşları olur. İspanya İç Savaşı ile kaybedilen bir devrimden çıkartacağımız ders şudur: Tarihsel bir rol oynayacak Marksist enternasyonalin önemi ve faşizme karşı mücadeleyi kapitalizme karşı mücadele ile birleştirip Marksist devrimci politik perspektif ile hareket etmek. Çünkü faşizm kapitalizmden doğar ve yok oluşu yalnızca sosyalist devrimle mümkündür.


Meso

Hiç yorum yok: