22 Temmuz 2009 Çarşamba

Marksizm ve Öğrenci Gençlik

Marksistlerin öğrenci gençliğe yaklaşımlarında esas olarak, öğrencilerin toplumun aydın tabakası gibi en canlı kesimini oluşturdukları gerçeğinden hareket ederek, mücadelelerinin kesinlikle işçi sınıfı mücadelesine kazanılması gerektiği üzerinden şekillenir. Bu yüzden Marksistler, gençliğin öncelikle Marksist öğretiye kazanılması ve bu yönde çalışılması ve bunun için de asıl olarak gençliği hareketçiliğe teşvik ederek değil, mücadelenin yalnızca örgütlü bir Marksist parti dolayımıyla başarıya ulaşabileceği gerçeğini ön plana çıkarırlar. Öğrenciler bir sosyal bir sınıf olmadıkları gibi, yalnızca eğitim süresi boyunca bir bütün oluştururlar, öğrenci gençliğin büyük çoğunluğu eğitimin sonunda işçi sınıfına işçi ya da işsiz olarak dahil olmaktadır. Dolayısıyla, gençlik ne kendiliğinden devrimcidir, ne de bir küçük burjuva.


Öğrenci gençlerin en büyük avantajları, serbest zamanlarının fazlalığı nedeniyle teorik/politik gelişimlerini hızla arttırma imkânları olmasıdır. Bugün varolan koşullarda, düşünmeyen, üretmeyen genç nesiller yaratma çabası, sermaye sınıfının başarıyla uyguladığı ideolojik saldırılardan birisi. Buna dur demek elbette gençlerin elinde, ancak tek başına bir birey olarak buna dur demek mümkün değil, bu dalgaya yalnızca örgütlü bir mücadeleyle karşı konulabilir. Burada da, öğrenci gençliğin işçi sınıfına dahil olacak büyük çoğunluğunun, işçi sınıfıyla çıkarlarının özdeş olduğunun farkına varması ve işçi sınıfının bilimsel dünya görüşü Marksizmle donanması tek çıkar yol olarak ortaya çıkıyor.

Öğrenci gençlik, toplumun siyasi ve ideolojik genel durumunu yansıtır. Dolayısıyla öğrenci gençliğin homojen bir bütünü –politik ve ideolojik olarak- yansıtmalarını beklemek hayalciliktir. Bugün Türkiye’deki duruma baktığımızda, gençliğin içinde toplumda egemen olan politik tutumun yansımasını görebiliriz. Elbette örgütlü mücadele yürütenlerin sayısı oldukça azdır. Çoğunluğu politika dışında görünür olsa da asıl olarak, bu politika dışı gurup içinde asıl olarak AKP’nin ve Kemalizm’in etkili olduğunu görüyoruz. Özellikle geçtiğimiz yıllarda bazı rektörlerin bir işaretiyle Kemalist gençliğin sokağa döküldüğünü biliyoruz. Elbette onları sokağa dökenler, örgütlü rektörler gibi, örgütlü gençlerdi ve bunlar da asıl olarak CHP, MHP, İP’liler. Diğer örgütlü kesimler ise İslamcılar, ve bugün üniversitelerde en örgütlü kesimlerden birinin sermayenin doğrudan desteğiyle bunlar olduğu söylenebilir. İslamcılar, Kemalistler ve faşistlerden sonra ise genel olarak “sol” diyebileceğimiz kesim gelir. Üniversitelerde “sol” adına siyaset yürüten grupların da asıl olarak yurtsever/milliyetçi oldukları, Marksizm ile alakaları olmadıkları görülüyor. Bu gruplar, Marksizm dışı ideolojilerinin doğal sonucu olarak, kapitalizme karşı çıkmadan emperyalizme, daha doğrusu ABD’ye karşı çıkarak doğrudan ulusalcı konuma geliyorlar. Bunun yanında, bugün Türkiye’deki sorunların tek nedenini AKP olarak göstermek ve AKP karşıtı olmakla, kapitalizm karşıtı olmayı birbirine karıştırmak bu grupların temel özellikleri. Sonuç olarak bugün, Marksizmin üniversitelerde ya da liselerde belirli bir etkinliğe sahip olduğunu söylemek zor. Ancak bu, bu durumun sürekli böyle devam edeceği anlamına gelmiyor.
Marksizm ve Öğrenci Gençlik başlıklı bu yazıda, yukarıdaki girişin ardından, tarihte gençlik hareketlerine kısaca değineceğim. Bunun için ilk olarak, 1800’lerin ortalarından 1900’e Çarlık Rusya’sında sınıf mücadeleleri ekseninde gençlik hareketine bir göz atacağız. Daha sonraki yazılarımızda 1968 hareketine değinmeyi umuyoruz.

Rusya
Çarlık Rusya’sında 1861 Toprak Reformu ile birlikte –bu reform toprakta köleliği kaldırıyordu ve Rusya’da kapitalizmin gelişmesi, sermaye için mülksüz proleter yığınlar ihtiyacını dayatmıştı- kapitalizmin gelişmesinin önünde önemli bir engel ortadan kalkmıştı. Hem kitleler halinde proleterleşme, hem de Çarlığın artan baskısı ve zulmü büyük kitle hareketlerine yol açtı. İşçi sınıfının artan grevlerine, köylülerin toprak sahiplerine karşı direnişleri eşlik ediyordu.

Bu ortamda, ideolojik ve felsefi görüşlerini Herzen ve Çernişevski’nin görüşleri üzerinde şekillendiren Narodnikler (Halkçılar), halkın eğitimsiz olduğunu ve eğitilmesi gerektiğini söyleseler de, Çarlığı yıkmak için asıl olarak aydınların örgütlenmesi gerektiğini ve böylece onların halkı kurtaracağı görüşünü benimsemişlerdi. Bu amaca ulaşmak için izledikleri temel yol terördü. Asıl olarak aydınlar ve öğrenci gençlik içinde yaygın olan bu akım, köylü sosyalizmini benimsemişti. Bu öğretiye göre, Rusya’da kapitalizmin gelişmesi gerekmiyordu, köylüler üretim yapılarının ilkelliğinden dolayı doğrudan sosyalizme ilerleyebilirdiler, dolayısıyla batıdaki kapitalizmin gelişmesine karşı çıkmak gerekiyordu, tek sorun çarlığın ortadan kaldırılmasıydı. Narodnikler’e göre halk; köylüler, işçiler, aydınlar ve öğrencilerden oluşan bir bütün olarak görülse de –ve asıl çelişki çarlık ile halk arasındaydı onlara göre- asıl dayandıkları sınıf küçük burjuva köylülüktü.

1861’in ardından yaygınlaşan kitle hareketlerinde öğrenci gösterileri de önemli bir yer tutuyordu. 1860’ların sonuna kadar sosyal ve ekonomik bir mücadele yürüten öğrencilerin talepleri genel olarak şunlardı: 1. Yoksul öğrenciler için yardım 2. Toplantı özgürlüğü 3. Polis baskısının kaldırılması. Bu taleplerin hiçbiri gerçekleştirilmedi ve öğrenci hareketi zor yoluyla bastırılmaya çalışıldı.

Yüzyılın sonuna doğru yukarda bahsedilen talepler ve özerk bir üniversite için mücadele, üniversite yönetimlerine karşı olmaktan çıkıp doğrudan Çarlığa karşı bir mücadeleye dönüşmüş, asıl olarak da işçi sınıfının bağımsız bir politik özne olarak mücadeleye girişmesiyle öğrenci hareketinin niteliği değişmeye başlamıştı. Plehanov önderliğindeki sosyal-demokratların çabalarını da belirtmek gerekir, ancak sosyal-demokratlar 1898’e kadar yani Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi kurulana kadar öğrenci hareketi içinde yoğun bir çalışma yapmadılar ve asıl olarak sanayi proletaryası içinde çalıştılar.

Devam edersek, 1890’ların sonunda birçok üniversitede dernekler kuruluyordu artık. Ve bunlar 1897’de bir federasyon oluşturdular. 1899’da öğrenci gösterileri tüm Rusya’ya yayılmış durumdaydı. Yine aynı öğrenciler, işçilerin bir grevine kitlesel olarak katıldılar, toplam 30 üniversitede 30 bin öğrenci katılmıştı greve.
Öğrenci hareketinin önlenemez yükselişi ve sosyal-demokratların çabasıyla mücadelenin işçi sınıfının mücadelesiyle birleştirilmeye başlanmış olması karşısında Çarlık 1899’da bir yasa çıkardı. Buna göre, eylemlere katılan öğrenciler üniversiteden atılacak ve askere alınacaklardı. Ancak ne bu yasa, ne de ordunun öğrenci gösterilerine saldırması karşısında öğrenci hareketi gerilemedi, aksine daha güçlü ve örgütlü bir şekilde mücadelesini sürdürdü. Bu yıllarda özellikle işçilerin grevleri giderek artıyordu, buna öğrencilerin gösterilerinin de ekleniyor olması 1905 devriminin habercisiydi.

Narodnik harekete ve ardılları Sosyalist Devrimcilere ve Rus Marksistlerinin ortaya çıkışına kısaca değinmek gerekirse… Narodnikler, 1870’lerin başında “halka gitme” kampanyası başlatarak, binlerce aydını ve öğrenciyi köylere gönderdiler. 70’lerin ortasında bu kampanyanın çökmesi üzerine –ve asıl olarak bu yıllarda, Narodniklerin daha önce bir sınıf olarak ciddiye almadıkları işçi sınıfının bağımsız mücadelesi ortaya çıkmaya başlamıştı, bunun da büyük etkisiyle- yeni bir yönelişe girdiler. Buna göre hem şehirlerde, hem de köylerde örgütlenilecekti, bunun için iki seksiyon oluşturdular. Şehirlerdeki terörist eylemler -ki asıl olarak bürokrasiyi hedef alıyorlardı-, kısmen sempatiyle karşılaşırken, köylerde tepki görüyordu. 1879’a gelindiğinde, her iki seksiyonda kendi bölgelerinin temel olması gerektiğini vurgulamaya başladı –bu tartışma daha öncesine dayanıyordu- ve sonuç olarak köy ve şehir olarak ikiye bölünüldü. Şehir seksiyonu -ki başını Plehanov çekiyordu-, 1883’te Marksizmi benimsedi ve Kara Bölüşüm olan adını, Emeğin Kurtuluşu olarak değiştirdi. Önderleri ve Rusya’da Marksizmin yayılmasının başlıca temsilcileri Plehanov, Axelrod ve Zasuliç idi. Köylü seksiyonu ise –Halkın İradesi- 80’lerde çarlığın baskıları sonucu ortadan kalktı.

1890’lardaki öğrenci hareketindeyse egemen olan eğilim Narodniklerin ardılları olan Sosyalist-Devrimcilerdi (S-D). 1902’de partileşen S-D’lerin %75’ini öğrenciler meydana getiriyordu ve bunlar asıl olarak terör gruplarındaydılar.

S-D’lerin örgütlenmesi, genel politik tutumlarının doğrudan bir yansımasıydı. İşçi sınıfının dışında ve ondan kopuk bir faaliyet yürüten S-D’ler asıl olarak aydınlar ve öğrenciler için bir çekim merkeziydi. Rusya’da Çarlığın yıllardır süregelen baskısı, özellikle gençleri teröre çekiyordu. Onlar devlet bürokrasisinden birkaç kişiyi, ya da doğrudan Çarı öldürerek Çarlığı yıkabileceklerini düşünüyorlardı, birçok devrimci bu yolda öldürüldü ve bu eylemler Çarlığın işçi sınıfı ve gençlik üzerindeki baskıları arttırmasına yardımcı olmaktan başka bir şeye yaramadı.

Önce Plehanov, daha sonrasında da Lenin, gençlik için en yoğun çekim merkezi olan terörizme saldırdılar. Onun küçük burjuva niteliğini ve sosyalizm davasına zarar veren yüzünü tamamen teşhir ettiler. Onlar, Marksist öğretide bir netlik ve sosyalist harekete Marksist kadrolar, yazarlar, örgütçüler kazanmak için çalıştılar, bu yolda oldukça başarılı oldukları söylenebilir.

Rus Marksistleri, Plehanov önderliğinde “Emeğin Kurtuluşu” grubunun ortaya çıkmasıyla birlikte, bu gurubun benimsediği tarihsel toplumsal gelişmeyi belirleyen olgunun sınıf mücadelesi olduğu ve Marksistlerin, işçi sınıfının tarihsel görevini (sınıfları ortadan kaldırmak) yerine getirmede yardımcı rolü düşüncesi, onların öğrenci hareketine yaklaşımını da belirledi. Emeğin Kurtuluşu grubunun kuruluşundan itibaren temel amacı, işçi sınıfı partisi kurmak ve bunun için de işçi sınıfı içinde ajitasyondu.

Kitlelerin mücadelesinin yerine bireysel kurtarıcıların, ya da kahramanların geçirilmesi, kitlelerin kendi güçlerine güvensizlik duymalarına yol açması ve bir kurtarıcı bekleyişi içine girmelerine ya da daha baskın olarak ‘sosyalizm’ mücadelesinden hiç yaklaşmadan uzaklaşmaları, sınıf örgütünün yok sayılması, terör eyleminin ardından işçi sınıfı ve gençliğe ve Marksist harekete devletin dizginsizce saldırmasının yolunu açması vb. Terörizmin sonuçları böyle özetlenebilir. Rus Marksistleri bunları açıkça ifade ettiler ve şunu eklediler: İşçi sınıfının kurtarıcılara hiçbir zaman ihtiyacı olmadı, onun kurtuluşu kendi eseri olacaktır. Üniversitede Marksist olan Lenin ve Troçki’nin ve diğer Marksistlerin temel yaklaşımı her zaman bu oldu. Onlar gençliğe ne devrimci bir rol atfettiler, ne de onu küçük burjuva olarak niteleyip bir kenara attılar. Onlar, gençliği işçi sınıfının sınıfsız toplum mücadelesine kazanmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Prometheus

Hiç yorum yok: