21 Temmuz 2009 Salı

Finansal Kriz ve “Serbest Piyasa” Efsanesinin Sonu

Amerikan kapitalizminin bir yılı aşkın süredir yaşadığı finansal krizin sonucunda, 10’un üzerinde banka iflas bayrağını çekmişti. Bu kriz, en son iki mortgage devinin -Fannie Mae ve Freddie Mac’in- hükümet kontrolüne geçmesiyle sonuçlanmıştı. Bu operasyondan çok kısa bir süre sonra ülkenin en büyük iki yatırım bankası olan Lehman Brothers ve Merrill Lynch de ciddi bir finansal krizle karşı karşıya geldi. Diğer yandan sadece ABD’nin değil, dünyanın en büyük sigorta şirketi olan AIG de içinde bulunduğu finansal krizden kurtulmak için Amerika Merkez Bankası FED’den kaynak talebinde bulundu.

ABD’de başlayan finansal krizin bir-iki bankanın devletleştirilmesiyle çözülememesi ve krizin derinleşmesi üzerine ABD hükümeti finansal krizi kontrol altına almak için daha kapsamlı bir planı uygulamaya koymaya çalışıyor. Bu amaçla 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketi meclisin onayına sunuldu. Ancak Bush’un tüm uyarıları ve Hazine Bakanı’nın yalvarmalarına rağmen, kurtarma paketi meclis tarafından önce reddedildi; ancak birkaç gün sonra paket biraz değiştirilmiş haliyle onaylandı.
Ancak bu arada ABD’de başlayan finansal krizin Avrupa’ya yayılması da hızlandı. Hollanda, Belçika ve Lüksemburg geçen hafta sonunda Avrupa’nın en büyük bankalarından olan Fortis’in bankacılık faaliyetlerinin %49’luk bölümünü 11,2 milyar Euro karşılığında devletleştirme kararı aldı. Benzer bir devletleştirmenin Belçika, Fransa ve Lüksemburg tarafından Dexia için de yapılmasına karar verilmiş durumda. Birkaç gün önce de İngiltere B&B’yi, İzlanda ise ülkenin en büyük üçüncü bankası olan Glitnir Bank'ı devletleştirmişti. Almanya ise emlak bankası Hypo Real Estate’i kurtarma planları yapmakta.

1970’lerdeki ekonomik krizin ardından tüm dünyada liberal politikalar uygulamaya konuldu. İşçi sınıfının bu politikalar karşısında haklarını korumak için verdiği her mücadelede “serbest piyasa” efsanesi ile karşılaştı. Soysal politikaların uygulanmasının ve ekonomiye devlet müdahalesinin artık mümkün olmadığı belirtiliyordu burjuva ekonomistler tarafından. Liberal kapitalist ekonominin en önemli temsilci olan ABD ve Avrupa ekonomisinde bugün patronlar her sıkıştığında hükümetten müdahale yapılmasını istemekte.
İki mortgage devinin iflasının ardından hazineye devri, AIG’nin FED’den yardım talebi ve Avrupa’da devletleştirilen finansal devler “serbest piyasa” efsanesinin sona erdiğinin en büyük kanıtı. Kar ettiği sırada işçilerin taleplerini görmezden gelen burjuvazi, kriz günlerindeyse hükümeti yardıma çağırarak zararını işçi sınıfının üstüne yıkmakta hiçbir sakınca görmüyor.
“Serbest piyasa” efsanesi tüm dünyada altın çağını yaşadığı yıllarda, tüm sosyal harcamalar devlet müdahalesinin ekonomiyi olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle kesilmiş, tam tersi işçilerin sosyal hakları bir bir törpülenmişti. İşçi sınıfının her mücadele talebi kaynak yok gerekçesiyle geri çevriliyordu. Oysa şimdi hükümetler batan bankaları kurtarmak için birkaç gün içinde milyar dolarlar bulabiliyor. Elbette bu kurtarma operasyonunun tüm maliyeti işçi sınıfından alınacak vergilerle karşılanacak. Çok yakın tarihte bunun bir örneğini Türkiye’de yaşamıştık. 2001 mali krizinde batık bankalar TSMF’ye devredilmiş (yani devletleştirişmiş), borçları vergiler ve zamlar yoluyla halka ödettirilen bu bankalar Sümerbank çatısı altında birleştirilerek yok pahasına Oyakbank’a satılmıştı.
Şimdi Türkiye’de izlediğimiz bu filmin, yeniden çekilerek izlenmek üzere dünya sahnelerinde gösterilmeye başlandığına şahit oluyoruz. Ancak bu sefer filmin bütçesi çok daha yüksek. Şimdi tüm dünyada sadece solcular tarafından değil, toplumun birçok kesiminden hatta kiliselerden itirazlar yükselmekte. ABD hükümetinin 700 milyar dolarlık kurtarma paketi ile dünyadaki açlık sorununu pekâlâ çözülebilir deniyor. Bu elbette mümkündü. Eğer dünyadaki tüm kaynakların eşitlikçi ve merkezi bir plana dayalı örgütlendiği sosyalist bir ekonomi olsaydı…



Zargana

Hiç yorum yok: