12 Temmuz 2009 Pazar

Gıda krizi, Marie Antoinette ve Çikolatasız Pasta

"Dahası kuşlar perişan... Zavallı yaratıklar neredeyse açlıktan ölmek üzereler; bin bir umutla o tarladan ötekine gün boyu durup dinlenmeden kanat çırpıyor, ahlatların dalına konup bazen umutla bakıyor bazen de kupkuru bir sesle mecalsiz ötüşüyorlar ama, tadımlıkta olsa insanların elinden ufacık bir arpa tanesi kapamıyorlar. Bu yüzden kursaklarında gökyüzünden başka hiçbir şey yok! Bulursa börtü böcek yiyorlar belki; bulamazlarsa kursaklarında çalkalanıp duran gökyüzüyle birlikte ahlat gölgesinde uyuyan sidiğe belenmiş bebeklerin yanına patır patır dökülüyorlar. Bazıları daha düşerken ölüyor tabii bazıları da irkilerek uyanan bebeklerin terli bakışları altında bir süre kanat çırpıp debelendikten sonra ya ansızın hareketsiz kalıyor ya da kendilerini eksik uçuşlarla arpaların arasına atıp kayboluyorlar. Bebekler bakakalıyor kuşlar gibi..."*

İnsanlar açlıktan ve çaresi bilinen hastalıklardan ölüyor. Kuşlarda... Özellikle de çocuklar; açlığın ortasına doğuyorlar. Çok değil bir kaç baharı üst üste göremeden ölüyorlar. Uzakta değil. Hemen yanı başımızda. Korkmayın balkondan baktığınızda görebileceğiniz kadar yakında değil. Sayılarla dolu bir gazetede, belki bir yardım derneğinin televizyon programında, belki de içimizde... EH, pek de yakın sayılmaz...
Burjuva enternasyonalleri.... BM, IMF, DB, AB, UNESCO, UNİCEF. Açlığa yardım sandıkları... Ölüm haberleri. Acil önlemler... Açlık ve yoksulluk sınırları... Sınırlar, sayılarla aşılır... İstaistik... Tablolar.... Yüzdelik pasta dilimleri. Sayılar ve soyutlamalar. Rakamlara doymuş yazıların açlığı... "Açlık sayılamaz. Sadece sayılarla kanıksanır." Ölümse çoktan kanıksanmıştır.
Çok değil bir kaç gündür Ortadoğu ve Uzak Asya'da yaşanan ayaklanmalar, kapitalizmin yıllardır "ilerleme, büyüme, kalkınma" gibi kavramlarla unutturmaya çalıştığı açlığı, yoksulluğu ve buna bağlı olarak kitlesel yıkımı tekrar ortaya çıkardı. Milyonlarca insanın günde bir doların altında çalıştığı bölgede, temel besin fiyatlarının aşırı artışı sokak çatışmaları ve grevleri uzun süre sonra bir kez daha gündeme getirdi. Sermayenin uluslararası örgütlerinin, geç kalınması halinde ayaklanmaların bölgenin tamamına yayılacağı yönündeki açıklamaları, yönetenleri "yardım" musluklarını açmaya zorladı. Bunun üzerine milyonlarca dolar yardım, bölge ülkelerine doğru yola çıktı.
Biz bu oyunu biliyoruz. Yatağa mahkum edilen ve ölümün kapısından içeri girmek üzere olan hastayae bir paket aspirin vermek gibi bir şey. Varto depreminde yardım niyetine bölgeye yollanan süt tozuyla badana yapan kadınları unutmadık. İsa öldükten sonra yıllarca manipülasyonun önemli aygıtlarından biri haline gelen bu yardımlar, yönetenleri bu kez içine düştükleri krizden kolay kurtaramayacağa benziyor. Yıllar önce, iletişim araçlarının yaygın kullanımıyla beraber, üzerinde epey uğraştıkları ve özellikle 90'lı yılların başından itibaren uygulamaya başladıkları manipülasyonla, "açlığın ve yoksulluğun artık tarihe karıştığı" yalanını tüm dünyaya yaymaya çalışanlar, kralı çırıl çıplak soymuş ve yoksulların önüne getirmişlerdir. Kral çırıl çıplak giyotine yürürken kraliçe Marie Antoinette az önce yediği pastanın çikolatasını dudaklarından silmenin telaşı içinde. Ne yazık ki işçiler ekmekten sonra pasta da bulamamışlardır.
Kralı yalan haberlerle giydirmeye çalışan dünya basını, gıda örgütlerinin yoksular adına yaptıkları yardımları açıklamak için birbirlerleriyle yarışırlarken ironik bir biçimde dünyanın dolar milyarderlerin artışı üzerine haberleri de bu dönemde yayınladı. Hindistan, Singapur başta olmak üzere Rusya gibi ülkelerde dolar milyonerlerin sayısında çift haneli artışlardan bahsediliyor. Özellikle son yıllarda solun kalesi olarak gösterilen ve yoksulluğun ortadan kalkmak üzere oldduğu iddia edilen hatta sosyalizmin yakın olduğu yalanını uçurtmaların kanadına takıp tüm dünyada gezdiren liberaller Latin Amerika'da, özellikle Brezilya'da, dolar milyarderlerin aşırı artışı karşısında bahar uykusuna yatmışlardır. Anlaşılan o ki açlığın ve yoksulluğun gerçek nedenini çok uzaklarda aramak yersiz. Açlık ve dolar milyarderleri artar.
Aylardır kapitalizmin damarlarında gezinen mali krizin önemli sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkan gıda krizi, kısa vadede bölge ülkelerini etkilemiş olsa da bütün dünyayı etkileyecek ciddi bir ekonomik krizin önemli ipuçlarını ortaya çıkarmaktadır. Bu durum kimse için sır değil. Özellikle enerji maliyetlerinin aşırı artışı ve buna bağlı olarak enerji yollarının güvenliği ve denetimi gibi sorunlar, başta Ortadoğu ve Balkanlar olmak üzere dünyada bölgesel savaşların fitilini çoktan ateşledi. Gıda krizini daha fazla derinleştirecek olan savaş hazırlıkları barutla beslenenleri harekete geçirmiş durumda.
Silahlanma ve ona ayrılan bütçeler birçok ülkenin GSYH’sini açmış durumda. Silahlanma oranlarının bu aşırı artışı savaş fitilinin sanıldığı kadar uzun olmadığını ortaya çıkarmıştır. (elimdeki oranları saklı tutuyorum). Başta Çin, ABD ve Rusya olmak üzere Almanya ve Japonya'da silahlanma yarısında üzerlerine düşen görevi önemli ölçüde yerine getiriyorlar. Yani anlayacağınız şu ki Savaş tamtamları, petrol şirketlerinin ve gıda tekellerinin web sitelerinden çıkıp Ortadoğu ve Balkanlarda çocukları uykularından uyandırmıştır.
"İşçiler ve yoksullar telgrafhanenin** önünde uykularından uyanmışlardır. "
Sonra savaşlar derken kuraklık alır başını gider. Karbon emisyonları sanayi devrimi öncesi değerlerin iki katına yaklaşır. Küre hızla ısınır. Buzullar Nuh'un gemisi yapılmadan erimeye başlar. Tarım arazileri gıda üretimi özelliğini yitirir, yitirmeyenlerse büyük petrol şirketlerinin küresel ısınmaya karşı geliştirdikleri Biyoyakıt için kullanılır. Amazonlar ve Malezya ormanları Kyoto şartlarına bağlı olarak Alternatif enerji için ortandan kaldırılır. Toprak kirlenir. Canlı türleri ortadan kalkarken doğanın genel dengesi kapitalizmin kar eğrileri altında sarsılır. Sarsıntı, küresel ısınmaya bağlı kuraklığı ve aşırı sıcakları, insanlığı tehtit edecek boyutlara ulaştırır. Gıda krizi dünya krizi haline gelir.
Derken ilginçtir; küresel ısınmaya bağlı olarak değişen iklim rejimleri İngiltere gibi ülkelerde zeytin üretimini "kolaylaştır" fakat birçok bölgede yaygın gıda maddelerinin üretimi ortadan kalkma tehlikesiyle yüz yüze gelmiştir. Mesela kahve. Kahve tükenirse insanlar ne yapar bilinmez ama Alman ordusunun buna bir çare bulması gerekir. Çünkü Alman ordusunun ikinci dünya savaşını kahvesizlik nedeniyle kaybettiği söylenir. Kimbilir Alman ordusu bugün bir yandan silahlanırken bir yandan da kahve stoğu yapıyordur... Üretimi biteceği söylenen bir başka ürünse çikolata. Çikolata oldukça önemli. Gıda tekelleri tedirgin. Ama daha da önemlisi Krallar ve kraliçeler çikolatalı pastadan nasıl vaz geçecekler bilmiyorum.
Sonuç olarak dünya coğrafyasında ekmek ayaklanmaları sürecek. Yalnız tarihin -giyotinden kurtulmuş- sayfaları arasında soluk almayı becerebilmiş ve işçilerin karşısına çıkıp "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" diyen bir kraliçemiz henüz ortada yok. Ama eğer böyle bir cümlenin peşine takılacak olan bir kraliçe varsa küresel ısınma nedeniyle üretilemeyecek olan çikolatayı düşünüp lütfen cümleyi şöyle değiştirsin:
"Ekmek bulamıyorlarsa çikolatasız pasta yesinler "

* Kayıp Hayaller Kitabı, Hasan ALi Toptaş
** Melih Cevdet Anday'ın Telgrafhane adındaki şiirine atıf.


Japunzel

Hiç yorum yok: