15 Ocak 2010 Cuma

12. Sayı

İçindekiler

Bu Kavga En Sonuncu Kavgamızdır Artık!

Tekel İşçileri, Ankara’nın Aralık Ayazı…

28 Kanunisani

Öne Çıkanlar: Kürt Açılımı, Kozmik Oda ve İran

Kapitalizm: “Egemenlik kayıtsız şartsız paranındır.”

Gelecek

Madendeki Göçük ve Kaza Süsü Verilmiş Cinayetler

Okul

Gerentofobi / Sevmek

Emperyalizmin Taliban Çıkmazı

Bak Hele! (Televizyon Üzerine Bir Yazı)

Her Bitiş Yeni Bir Başlangıçtır!

Bir Sineğin Ölümü

Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg

Vicdan Üzerine
İşçi Marşı

Müzik Üzerine

Öğrenci Postası
Diyalektik (İlk Kural; Evrende Herşey Değişir!...)

Bir Martıyla Söyleşi

Aksiseda
Yazılarnızı iktisatsiyaset@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Bu Kavga En Sonuncu Kavgamızdır Artık!

Yılın son giriş yazısı, bütün bir yılın ağırlığını ister istemez üzerinde taşıyor. Aralık ayında, senenin tüm tortusu birikiyor. Sanki ayın son günlerinde koyu renkli, çamurumsu bir tabaka beliriyor. Zor bir aydır Aralık, envanter muhasebesi gerektirir.

Tekel İşçileri, Ankara'nın Aralık Ayazı ve Marksist Önderlikten Yoksunluk

Bu yazının yazıldığı gün, 15.


gününe giren Tekel işçilerinin Ankara direnişi, özelleştirmeler sonucu yapılan 4857 sayılı iş yasasının 4-c maddesi uyarınca çalışmayı reddetmeleri üzerine başladı. Çünkü 4-c, düşük ücret, sağlıksız çalışma şartları, fazla çalışmanın ücretlendirilmemesi demekti. 4-c, kıdem tazminatı, sendikalaşma yok demekti.

Tekel'de, 2001 yılında yapılan ilk özelleştirmeler alkollü içecekler sahasındaydı. O günlerde bu alanda çalışan işçilerin sayısı 3.631 iken ilk aşamada bu sayı 1.700’e düşmüştür. 2009 yılına gelindiğinde, bu alanda çalışan işçi sayısı ise yalnızca 323’tür. Bu, 10 kişinin yaptığı işi bir işçiye yüklemek anlamına da gelmektedir elbette.

28 Kanunisani

- Ta ta aa ta ta Ha ta tta ta
Tarih
sınıf-ların
mücadelesidir.

- 1921
Kanunisani 28
- Karadeniz
- Burjuvazi
- Biz
- On beş kasap çengelinde sallanan
On beş kesik baş
- On beş arkadaş
- Yoldaş
Bunların sen
isimlerini aklında tutma
fakat
28 kanunisaniyi unutma!

Öne Çıkanlar: Kürt Açılımı, Kozmik Oda ve İran

2010 yılına girdiğimiz şu günlerde hem dünyada, hem bölgede hem de Türkiye'de oldukça önemli gelişmeler yaşanıyor. Bizler de İktisat-Siyaset çalışanları olarak öne çıkan her konuya dair görüşlerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Öylesine yoğun bir gündem ki, çoğu defa yazılarımızla yetişmekte zorluk çekiyoruz, özellikle de aylık bir yayın hazırladığımız için... Yine de öne çıkan üç başlık hakkında kısaca görüşlerimizi paylaşmakta yarar var; gündemi sıcak tutmak, tartışmayı da geliştirmek için.

Kapitalizm : “Egemenlik kayıtsız şartsız paranındır.”

Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bir işçi veya dar gelirli bir memursanız; eğer geçim sıkıntısının izin verdiği ölçüde eğitim hayatını sürdürmeye çalışan bir üniversiteliyseniz veya Anadolu topraklarında alın teri döken bir çiftçiyseniz; el işiyle geçim arayan, kapı kapı temizlik yapan, inek sağan, koyun güden bir emekçiyseniz; ya da ‘her şeye razıyım yeter ki bir işim olsun’ diyen bir işsizseniz; ayaklara eğilip ayakkabı boyayan bir boyacıysanız; sermayesi yükü olan bir tezgahtarsanız veya bir hamalsanız, bir balıkçıysanız, bir şoförseniz, bir seyyar satıcıysanız ve daha sayamadığım sayısı milyonları bulan yaşamdan muzdarip Türkiye halklarından bir neferseniz korkmayın! Kapitalizme riayetle geçtikçe zaman, korkmayın! Sönmez, bu şafaklarda sömürü ateşidir yanan!

gelecek

çiçek olup konuyoruz toprağın üstüne;
bir sen değil, bir ben değil,
hep beraber çiçek olup konuyoruz.
büyümemize fırsat vermeden çeviriyorlar etrafımızı,
daha büyüyemeden basıyorlar üstümüze.
korkmasalar neden ezsinler ki çiçekleri!
korkuyorlar elbet korkuyorlar büyümemizden.
gün gelir buluruz ya bir yolunu büyümenin,

Madendeki Göçük ve Kaza Süsü Verilmiş Cinayetler

Ülke gündeminin yoğunluğu kimilerinde haklı kafa karışıklıkları üretirken, 10 Aralık’ta, Bursa’da meydana gelen göçük felaketi eliyle iş cinayetlerinin, burjuva medyasında adlandırıldığı biçimiyle iş “kazaları”nın, işçi ve emekçilerin gündeminden bir an olsun düşmediği gerçeği tüm çıplaklığıyla bir kez daha görülmüş oldu.

Okul

ECE AYHAN:
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.

Gerentofobi

Henüz o kadar büyümedim
Sana bir tarih öyküsü anlatayım
Şöyle baş parmağı havaya kalkıp
Sana iyi bir ders vereyim.

Ben hiçbir şeyden korkmam hayatta
Bunu yapmaktan korktuğum kadar
Phobos kimseye nasip etmesin böylesine kocaman olmayı…

a.

Sevmek

Altını çizerek okuyorum
Bir kez daha seninle geleceği.
Önemli yerleri not alıyorum
Ve tek bir satır bile atlamıyorum

a.

Emperyalizmin Taliban Çıkmazı

Eğer yukarıdaki başlıktan durumun sevindirici olduğu sonucu çıkıyorsa okuyucudan özür dileriz, çünkü emperyalizmin Taliban'a yenilmesini, biz Marksistler sevindirici bir gelişme olarak yorumlamıyoruz. Bir önceki cümleden de emperyalistler için üzüldüğümüz anlamı çıkıyorsa, bunun için ayrıca özür dilemeliyiz. Afganistan ve Pakistan halklarının içinde bulunduğu durum, denize düştüğünde yılana sarılan insanın durumunu andırıyor.

Bak Hele! (Televizyon üzerine bir yazı)

Şu zamanlarda evinde televizyon olmayanların sayısı herhalde çok azdır. Çünkü meret alet öyle bir şey ki herkes alıyor, acaba ne var bu karakutuda diye. Benim ailem de bu kervana uzun süre önce katılanlardan. Ben kendimi bildim bileli bu alet evimizde hep başköşede durur. Onun bulunduğu yerdeki oturma planı bile ona göre düzenlenir ki hepimiz rahat görelim muhterem aleti. Bak hele! Eminim birçok evde bu plan değişmiyordur…

Her Bitiş Yeni Bir Başlangıçtır!

Her bitiş, yeni bir başlangıçtır hayatta; sen yeter ki sana kapanan kapıları, herkesin suratına kapatma! Evet, yenisin belki bu yolda; o yüzden buğulu gözlerin, kırık camlar arkasında, ama unutma ne sen ilksin terk edilen, ne de son olacaksın terk eden… Bu acımasız hayatta...

Unuttuğun bir şey var eskilerden, ama bu yollardan hiç geçmedin ki sen! Yürekli ol yeter ki, hepsi gelecektir peşinden... İlk değilsin her ne kadar çocuk olsan da, ilk değilsin her ne kadar koca gövdenin arkasına saklansan da. Evet yenisin belki bu yolda ama, gidenlerin, bekle deyip dönmeyenlerin habercisisin hayatta...

Bir Sineğin Ölümü

Dün sen geri geldin, ben şaşırdım “Bu kadar çabuk mu?” diye sordum.

“Bıraktılar; ben de anlamadım ama vardır bir hesapları.” dedin.

Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg

Bizi çok büyük bir acı içinde bırakan iki ağır kaybı aynı anda yaşadık. Adları proleter devrimin büyük kitabında sonsuza kadar yer alacak olan iki lider aramızdan ayrıldı: Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg. Korkunç bir biçimde can verdiler. Katledildiler. Artık aramızda değiller!
Zaten tanınıyorduysa da, Karl Liebknecht’in adı, Avrupa’daki korkunç boğazlaşmanın ilk aylarından itibaren dünya çapında bir önem kazandı. Onun ismi, devrimci onurun adı ve gelecekteki zaferin andı olarak yankılandı.

İşçi Marşı

Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
Dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı
Bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
Bahar yakın demek ki, mevsim böyle kışladı
Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

Tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark
Ve durdu muydu bir gün bu kör, avara kasnak
Bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak
Sen de o dünyadansın sınıfın bil, safa gel
Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

Vicdan Üzerine

Türkiye'de burjuva basınında bugünlerde en mühim mesele, bir işin erdemli olup olmadığı ve bazı yazarlara göre ise kamunun vicdanına denk düşüp düşmediği. Vicdan furyası, yazılara belki de ilk önce yazar Oya Baydar tarafından ortaya atıldı. Oya Baydar, Taraf Gazetesi'nde kısa bir süre yayınlanan yazılarında sıklıkla vicdanının sesine kulak veriyordu. Ancak, daha önce yazdığı roman ve öykülerinin ana konusu olan Stalinist sol örgütlerle olan hesaplaşmasında en çok vicdan aygıtını kullanıyordu. Baydar'ın kitaplarındaki Stalinist sol eleştirisinin, külliyen Marksizm’i red aşamasına gelmesiyle iyice vücuda gelen 'vicdan kavramı', Taraf Gazetesi'nde yazmaya başladığı 'Vicdan Yazıları' başlığında resmiyete büründü. Baydar, Taraf'ta yayımlanan yazılarında Türkiye'de ve dünyada olanları kendi vicdan penceresinden yazıyordu. Vicdan yazıları yayınlanmaya devam ederken Ahmet Altan, Oya Baydar'ın vicdan yazılarını kendi vicdanına göre vicdansız ilan etti ve cinsiyetçi bir söylemle yine aynı gazetede bu vicdan yazılarını eleştirdi. Bu üslupsuz eleştiri ile son bulan Baydar'ın Taraf deneyimi, vicdan söylevini Türkiye köşe yazarlarından ayırmak yerine daha çok buluşturmaya başladı.

Müzik Üzerine

Nota Yazıları (Notasyon) ve Açkılar

11. sayıda yer verdiğimiz Müziğin Doğuşu ve Müzik Kültürü adlı yazıdaki ufak bir hatayı düzelterek başlayalım; 'Bir de müziğin yapısına , yani biraz matematiğine bakalım. Temel olarak dört ana unsurdan oluşur. Diklik, yoğunluk, süre ve tını'. Burada dört temel özelliğinden bahsedilen müzik değil, sestir. Ses ise müziğin öğelerinden biridir. Sesin dikliği incelik-kalınlığına (titreşen cismin frekansına 1 sn'deki titreşim sayısına) bağlıdır. Frekans arttıkça ses tizleşir, azaldıkça pesleşir. Yoğunluk bir sesin gürlüğünü ifade eder, desibelle ölçülür. Tını ise sesin rengidir. Bir enstrumanın sesini diğerlerinden ayırmamızı sağlayan, sesin bu özelliğidir. Sesin süre özelliği ise müziğin birincil öğesi olan ritmi oluşturur. Sesin temel özelliklerini kısaca tekrar anlattık, bu yazımızda nota yazılarından, notaların nasıl adlandırıldığından ve açkılardan söz edeceğiz.

Öğrenci Postası


Celal Bayar Üniversitesi

Üniversitemizdeki gelişmelerden iyi haberlerimiz olduğu gibi ne yazık ki kötü haberlerimiz de var. İyi haberlerimizden birincisi üniversitemizde ilk defa YÖK karşıtı bir eylemin düzenlenmiş olmasıdır. Genç-Sen'in örgütleyicisi olduğu, Eğitim-Sen'in desteklediği 6 Kasım YÖK protestosu eylemi, yaklaşık 30 kişinin katılımıyla solcu öğrencilerin ağırlıkta olduğu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlendi. Eylem, öğrencilerin dekanlığın önüne doğru yürüyüşe geçmesiyle başladı. Yürüyüşte, “Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim / YÖK Dışarı-Bilim İçeri” sloganlarıyla talepler dile getirildi. Ardından, basın açıklamasına geçildi. Basın açıklamasında, üniversitelerin resmi ideolojinin denetiminde olduğu ve sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirildiği ve YÖK'ün anti-demokratik bir kurum olup ortadan kaldırılması gerektiği vurgulandı. Basın açıklamasının ardından eylem sona erdi.

İlk Kural; Evrende Her Şey Değişir!

'Çünkü diyalektik tarihsel olarak gelişmiş olan her toplumsal biçimi akışkan bir hareket içinde görür ve bu yüzden onun geçici mahiyetini hesaba katar; hiç birşeyin kendisine zorla kabul ettirilmesine izin vermez, özünde eleştirici ve devrimcidir.' (kapital 1. cilt- almanca ikinci baskı sonsöz.)

Bir Martıyla Söyleşi – isHA

İktisat-Siyaset Haber Ajansı’nın (isHA) hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak gerçekleştirdiği keyifli söyleşiyi, siz okurlarımızla paylaşmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Muhabir arkadaşımız Nezih Yelken, üzerinde yaşadığımız kentin dünü, bugünü ve memleket meselelerine dair soruları içtenlikle yanıtlayan martı ile, şehr-i İstanbul’un kadim semtlerinden Üsküdar sahilinde sizler için buluştu. Eylemlerimiz sürecektir!

-- AKSİSEDA--

Yurdumuz dünyanın her noktasında;
Tarlalar, fabrika ve okullarda,
İnsanın olduğu her coğrafyada,
Aykırı naralar ve sesleriz BİZ...

** **

Yoksuluz; zenginlik paraysa, pulsa,
Suçluyuz; yoksulluk dünyada suçsa,
Sermaye azgınca yükselen burçsa,
Onu dağıtacak zelzeleyiz BİZ...

** **

Bağlıyız sevgiye, dostluğa, aşka
Sesler birleşti mi ulaşır arşa
Bu yoldan başka yol, görünmez başka
Et-tırnak misali kenetliyiz BİZ...