Yılın son giriş yazısı, bütün bir yılın ağırlığını ister istemez üzerinde taşıyor. Aralık ayında, senenin tüm tortusu birikiyor. Sanki ayın son günlerinde koyu renkli, çamurumsu bir tabaka beliriyor. Zor bir aydır Aralık, envanter muhasebesi gerektirir.
Aralık ayı; 1492'de Colomb'un Haiti'yi keşfettiği, Ankara'da ilk öğretmen grevinin olduğu, ekmeğin 1928'de 30 kuruş ucuzladığı, kağıt sıkıntısı nedeniyle dünyada bir bütün olarak gazete sayfalarının azaldığı, Castro'nun 1961'de çıkıp Küba'yı komünizme taşıyacak bir marksist-leninist olduğunu iddia ettiği, 1975'te Sovyetler Birliği'nin ilk süpersonik uçağı olan Tupo Lev Tu-144'ü hizmete soktuğu, John Lennon'un 1980'de vurularak öldürüldüğü aynı yıl Led Zeppelin'in dağıldığını açıkladığı, 2008 yılında Yunanistan'da henüz 17 yaşında olan Aleko'nun polis kurşunuyla öldürüldüğü aydır. Aralık ayı bugün, Bursa'da 19 maden işçisinin öldürüldüğü, kazanılmış hakları için direnen tütün işçilerinin polis şiddetiyle dağıtılmaya çalışıldığı, DTP’nin Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılmasının ve meclisteki iki Kürt milletvekiline siyaset yasağı getirilmesinin ardından Kürtlerin 7. partisi olan BDP’nin 'kurulduğu', Türkiye egemenlerinin çıkar kavgalarının
Darbe Günlükleri ve Kozmik Odalar eliyle gündemi belirlediği, Afganistan'a 30 bin askerin daha gönderildiği, ABD Başkanı Obama’nın, Oslo’da Nobel Barış Ödülü’nü alırken Afganistan’a ek asker gönderme kararını savunduğu, İran'da giderek daha da hareketlenen toplumsal muhalefetin artarak sokak çatışmalarına dönüştüğü, Auschwitz'de bulunan 'çalışmak özgürleştirir' tabelasının çalındığı, Romanya'da merkez sağcı Traian'ın iktidara geldiği ve on beş Avrupa bankasının varlıklarının aşırı derecede büyüdüğünün açıkladığı, bununla birlikte tüm dünyada açlığın da giderek arttığının belirlendiği bir ay.
Faturaları ödeyemeyen, kirasını denkleştiremeyen, marketlerde en ucuz makarnanın izini süren, harç parasını tamam edene kadar uykusuz geceler geçiren, günün en güzel saatlerinde çalışmak zorunda kalan, ekmeğini martıyla bölüşmekten artık korkar hale gelen bizler, yine de yeni yıl için başka bir dünyanın lafını edebiliriz. Kapı komşusunun da aynı sebeplerden yüzünün asıldığını bilip, buna rağmen evinin duvarları ardına saklanan milyonlar -yani bizler- Kavafis'in* dediği gibi, bir anda hiç ses çıkarmadan duvarları üzerlerine inşa edilenler, işte o duvarları yıkıp yeni yıl hayallerimizi, yeni dünya emelimizi bir anlatabilirsek ve diğeri de bir başkasına anlatabilirse; ve bir başkasının elleri bizim ellerimizle birlik, bu düzenin müteahhitleri ve mimarlarını ve kapı kulu askerlerini alaşağı edebilirsek, o zaman ne en ucuz makarna derdi kalır ne harç parası ne ev kirası... Can Yücel'in İşçi Marşı'ndaki gibi -bir parça değiştirerek- 'asgari ücret değil, hür ve günlük güneşlik bir dünya olacak aldığın son gündelik.'
Yalnızca ekonomik baskı değil elbet; bir başka şeyi düşünmenin imkansızlaştırılması, her gün yazılı ve görsel basın eliyle bizzat maruz kaldığımız şiddet, cinsiyetçi baskı, taciz, tecavüz... Yüzyıllardır baskı altında tutulan tüm ülkelerin işçileri, emekçileri için itina ile hazırlanmış, onların birleşmeleri önündeki engeller... Bunları kaldırmak için de mücadele vermek gerekiyor.
Bütün bir yorgun yılın ardından hem en zor iştir hem de en kolay, özlemini çektiğin yeni bir dünyayı dile getirmek. Ancak, bugün artık insan olmanın gereğidir sosyalizm mücadelesine destek olmak. Bir insanın, insan soyuna bir garezi yoksa eğer ücretli emek sistemini, piyasa ekonomisini tarihin çöplüğüne atmaya çabalamalıdır. Çünkü ya sosyalizm ya yok oluştur tarihin bizi peşi sıra sürüklediği.
Zordur Aralık ayında yazmak. O zaman şöyle yapalım, hepimiz durduğumuz yerden nanik yaparcasına, şöyle bir türkü mırıldanalım yeni yılda; 'acıdan kırılsa bile sesimiz, acımızı sesleyenler var; boşuna belinizdeki anahtar, ışığımız kilitlenmez ki bizim'**.
*Kavafis'in Duvar isimli şiiri
**Şükran Kurdakul'un Özgürlük Bekçisi adlı şiiri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder