15 Ocak 2010 Cuma

Bak Hele! (Televizyon üzerine bir yazı)

Şu zamanlarda evinde televizyon olmayanların sayısı herhalde çok azdır. Çünkü meret alet öyle bir şey ki herkes alıyor, acaba ne var bu karakutuda diye. Benim ailem de bu kervana uzun süre önce katılanlardan. Ben kendimi bildim bileli bu alet evimizde hep başköşede durur. Onun bulunduğu yerdeki oturma planı bile ona göre düzenlenir ki hepimiz rahat görelim muhterem aleti. Bak hele! Eminim birçok evde bu plan değişmiyordur…


Bir süredir bu konuya çok takıldım. Yani bu televizyon izleme konusuna… Pek izlemeyen biri olarak, dışarıdan, sürekli izleyenleri çok farklı görüyorsun. Gerçekten başında çok zaman harcanıyor. Bu insanlara diyorsun: “Azaltsan biraz şu televizyon izleme işini, bak gününü örgütleyemiyorsun, hep işlerin yarım kalıyor…” Alacağınız cevap genelde aynıdır: “Hayır ya, ne alakası var!”, “Bana ne karışıyorsun ki!”, “Dur dur! Bak şimdi kocasını aldatırken yakalayacak dur dur! Konuşuruz bir dur!”, ”Hiçte bile!” gibi. Bak hele! Fark ettiğiniz üzere bu insanların gözlerine televizyon bir perde çekmiştir ve bu perdeyi aşmak gerçekten zor bir hal almıştır.

Televizyon kanalları öyle bir organize olmuşlar ki; sanki insan sadece vaktini karakutu başında geçirsin, tuvalet molası bile olmadan. Bak hele! Mesela annem; sabah bir program başlıyor, bu program öğlene kadar sürüyor, daha sonra benzer bir program akşama kadar, sonra bir dizi başlıyor o biter bitmez başka bir dizi daha, hobaaaa! Ben koptum bile, kayış koptu bende! Yemek masasında bile birbirimizle konuşmuyoruz! Organizasyon diye buna denir işte. Bu bahsettiğim programlar da öyle tek bir kanalda değil, hepsi farklı farklı kanallarda. Çok iyi sistem kurmuşlar. İnsanların arasında ne sosyal bağ ne de bir etkileşim kalıyor. Herkes yemek yiyerek, işe giderek, televizyon izleyerek zamanını geçiriyor. Ortada bir sürü televizyon programı varken kimin umurunda ki olup bitenler. Herkesin aklı önemli olaylardan uzaklaştırılıp saçma şeylere yönlendiriliyor. Toplumsal sorunlar bir kenara atılıyor. İnsanlar körebe oynuyormuş gibi dolanıyorlar. Tek fark herkes körebe olmuş, bütün gözler kapalı… Mesela bir anne var, küçücük de bir kızı var. Çocuk sabah uyanıyor, annesi ona televizyonu açıyor, (şimdi çocuklar içinde beyin yıkama kanalları var tabi…) çocuk da akşama kadar televizyon izliyor ve gelişimini böyle sağlıyor. İzlesin de büyüsün bakalım, nasıl biri oluyor bu çocuk.

Bak hele! Anlatmak istediğim bu aletin hayatımızdan tamamen çıkarılması gerektiği değil. Durumun farkında olup hayatımızı, günümüzü doğru planlamamız gerekiyor yalnızca. Unutmamakta fayda var, gününü örgütleyemeyen geleceğini de örgütleyemez.
Karakalemist

Hiç yorum yok: