15 Ocak 2010 Cuma

Kapitalizm : “Egemenlik kayıtsız şartsız paranındır.”

Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bir işçi veya dar gelirli bir memursanız; eğer geçim sıkıntısının izin verdiği ölçüde eğitim hayatını sürdürmeye çalışan bir üniversiteliyseniz veya Anadolu topraklarında alın teri döken bir çiftçiyseniz; el işiyle geçim arayan, kapı kapı temizlik yapan, inek sağan, koyun güden bir emekçiyseniz; ya da ‘her şeye razıyım yeter ki bir işim olsun’ diyen bir işsizseniz; ayaklara eğilip ayakkabı boyayan bir boyacıysanız; sermayesi yükü olan bir tezgahtarsanız veya bir hamalsanız, bir balıkçıysanız, bir şoförseniz, bir seyyar satıcıysanız ve daha sayamadığım sayısı milyonları bulan yaşamdan muzdarip Türkiye halklarından bir neferseniz korkmayın! Kapitalizme riayetle geçtikçe zaman, korkmayın! Sönmez, bu şafaklarda sömürü ateşidir yanan!


Kapitalist hegemonyanın hüküm sürdüğü ülkemizde insan yaşamı bütünüyle paraya endeksli bir hal almıştır. Öyle ki maddiyattan yoksun insanlar sağlıkta, eğitimde ve sosyal alanların hiçbirinde insani değerlerle bağdaşan bir durumda değillerdir. Kapitalizm; sosyal-siyasal-ekonomik kurumlardan, hukuk kurumlarına, eğitim kurumlarından, sağlık kurumlarına toplumun her alanında bir gerileme ve çöküş peydahlıyor. Bu durum ‘daha fazla kâr, hep daha çok kazanç, maddiyatın birincilliği, mali çıkar kaygısının öncüllüğü’ ilkelerine dayanan kapitalizmin getirisidir. Bir tümevarım yapacak olursak; kapitalist kaygıları bulunan bir insan kendi maddi çıkarları doğrultusunda ahlaki değerlerden uzaklaşır, bu kaygılarla yaşayan insanlar toplumu oluşturur ve nihayetinde bu insanlar riayet ettikleri sistemin bir parçası olarak kurumsal mevkilerde yerlerini alırlar. Dolayısıyla kapitalizmin insan doğasında oluşturduğu ahlaki çöküntü topluma yön vermeye başlar ve Türkiye’de olduğu gibi kurumsal çöküşler meydana gelir.

Bugün Türkiye’de yolumuz hastanelere düşse eğer, paranız varsa şanslısınız çünkü; kapitalizmin bir çaresi var (!); özel hastanelerde parayı bastıkça her türlü imkandan yararlanırsınız. Fakat sizin geliriniz astronomik özel hastane masraflarını karşılamaya yetmiyorsa sizi uzun kuyruklar, saatler bulan beklemeler, düzenden hijyenden uzak muayenehaneler, somurtkan doktor ve hemşireler bekler.
SAĞLIK KURUMLARI ÇÖKMÜŞ BİR ÜLKEDEN BAHSEDİYORUM.

Bugün Türkiye’de çözülmesi gereken bir adli vakanız varsa ve hele ki dar gelirliyseniz adaletin sizi bulması uzun yıllar alabilir! Çünkü; Türkiye’de ‘Adalet mülkün temelidir’, adaletin temeli ise paradır! Yani sizin -haklı olun olmayın- fahiş fiyata tutacağınız ünlü bir avukatın seyrini değiştiremeyeceği dava yoktur. Ha paranız yoksa o ayrı, zaten duruşmalar ileri bir tarihe ertelenip durdukça sizin bir yerde haktan da adaletten de vazgeçmekten başka çareniz kalmayacak.
HUKUK KURUMLARI ÇÖKMÜŞ BİR ÜLKEDEN BAHSEDİYORUM.

Bugün Türkiye’de, ÖSS sınavından göstermelik bir puan alarak, bastığınız parayla okuyamayacağınız bir bölüm yok! Çünkü; kapitalizm ve onun özel üniversiteleri var. Ama sizin maddi durumunuz buna elvermiyorsa üzülmeyin (!) daha çok çalışıp daha çok puan alın ve daha bilimsellikten uzak, daha çağdışı devlet üniversitelerinde gelecek kaygısıyla cebelleşip durun. Kapitalist devletin bize uygun gördüğü eğitim modeli budur.
EĞİTİM KURUMLARI ÇÖKMÜŞ BİR ÜLKEDEN BAHSEDİYORUM.

Sonuç olarak; sağlık, hukuk, eğitim kurumları çökmüş kötürüm bir toplumdan edebi, sanatsal, kültürel ve sosyal alanlarda verimlilik, ilgi ve canlılık beklemek ölüden can istemek gibi bir şey olur. Tüm bu sorunlar sadece Türkiye’ye mahsus değildir. Kapitalizmin hüküm sürdüğü her yerde aynı yaralar kanar durur. Bu bezirgan düzenini, bu para saltanatını, bu ahlaki çöküntüleri, bu onulmaz zulümleri ortadan kaldıracak tek bir yol, tek bir çözüm vardır: SOSYALİZM…

Saraylar saltanatlar çöker
Kan susar bir gün
Zulüm biter
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler
Bugünlerden geriye,
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar için direnenler.
Adnan YÜCEL

Necati76

Hiç yorum yok: