27 Temmuz 2009 Pazartesi

sinema

Kaldırım serçesi (La Mome)

Ünlü Fransız sanatçısı, ‘kaldırım serçesi’ lakaplı Edith Piaf’ın yaşamını konu alan bu filmi, Edith Piaf’i dinlemekten keyif alanların ve onla henüz tanışmayanların izlemesi gerekli. Sesindeki hüznün nedenini bir kez daha anlıyor insan.


Bilenler onun şarkılarının eşliğinde Edith Piaf’ı yakından tanıyorlar, bilmeyenlerse bu Fransız şarkıcının sesine hayran kalarak bitiriyorlar filmi. Film New York’ta bir konser sahnesiyle başlıyor ve Edith Piaf’ın özelikle 40’lı yaşlarına odaklanılıyor, yine de çocukluğuyla ilgili sahnelerde kaçırılmamalı; özelikle sirk cambazı babasıyla ilişkileri. 2007 yapımı bu filmin yönetmeni Oliver Dahan.

İzleyenler yönetmenin biyografi anlatımında başarılı olduğu konusunda hemfikir ama başrol oyuncusu Marion Cotillard'ı atlamamak lazım, muhteşem bir oyuncu. Fransız aktrisi iki filmde daha görmek mümkün, ama o filmlerde buradakine pek benzemiyor, aynı oyuncu olduğu yazmasa tanımak mümkün değil. ‘Kayıp Nişanlı’ ve ‘Cesaretin Var mı Aşka’ bu filmlerin adları, izlemeyenler bu güzel Fransız aktrisi bir de bu filmlerde izlemeliler.

Kayıp Nişanlı’da en iyi yardımcı kadın oyuncu; Cesar ödülünü de almış aynı zamanda. Bu güzel aktris, Edith Piaf’ın şarkıları eşliğinde bir sahnede oldukça etkileyici bir performans sergiliyor, hatta filmin en etkili sahnelerinden biri; Edith Piaf’ın 'non je ne regrette rien' şarkısını bestecisinden dinlediği o sahne 'muhteşemsiniz, tam beklediğim gibisiniz, bu benim, bu benim hayatım, hiç ama hiç pişman değilim evet' diyor ve film başladığı gibi sahnede bitiyor.





Rina





Potemkin Zırhlısı

Sovyet sinemacı, yönetmen Sergey Ayzenştayın’ın kurgunun ilk kez uygulanmış olduğu filmi potemkin zırhlısı bir başyapıttır.
Potemkin Zırhlısi 1905 Haziraninda Odessa açıklarında demirliydi. Odessa'da genel grev vardı. Gemideki erlere kokmuş, kurtların kıvır kıvır kaynadığı etin yedirilmek istenmesi, barut fıçısını ateşleyen bir kıvılcım oldu. Çarlık rejiminin baskısını emirleri altındaki erlere uygulayan çar subaylarının azılıları denize atıldı.. Önderlerinin öldürülmesine rağmen denizciler gemiyi ele geçirip 27 Haziranı 28'e bağlayan gece Odessa limanına götürdüler. Denizciler şehirdeki grevi, Odessalılar ise zırhlıdaki ayaklanmayı destekliyorlardı. Bu arada öldürülen denizcinin cenaze törenine katılan Odessa halkının çarın askerleri tarafından merhametsizce kurşunlanması üzerine Potemkin Çarlık karargâhını topa tuttu. Potemkin, Sivastopol'dan gelmekte olan filonun kendilerine katılacağını umuyordu Fakat filodan beklediği desteği göremeyince Karadeniz'e açıldı; yiyeceğinin ve kömürünün tükenmesi üzerine Köstence Limanı’na (Romanya) sığındı. Romen makamları, denizcilere teslim oldukları taktirde sığınma hakkı tanıyacaklarını bildirseler de denizciler bunu kabul etmediler. Fakat artık gemide hiç yiyecek ve yakıt kalmamıştı. Denizcilerin Feodasya'dan yiyecek sağlamak için giriştikleri deneme de sonuç vermeyince Potemkin Köstence'de Romenlere teslim oldu. (8 Temmuz 1905)Bu ayaklanma başarısızlıkla sonuçlanmış, fakat aynı zamanda Çarın, ordu üzerindeki mutlak otoritesini kesinlikle sarsmıştı.

Potemkin Zırhlısı, sinema sanatındaki bu devrimci niteliğine rağmen, her çeşit seyircinin kolaylıkla anlayabileceği sadelikteydi. Bu da her şeyden önce Eisenstein'ın söylemek istediğini en kestirme ve en etkili yoldan ortaya koymasından ileri geliyordu. Potemkin Zırhlısı'nın içeriği ve sinema sanatına birçok yenilik getiren biçimi öylesine kaynaşmıştı ki sinemada yenilikleri hep güçlükle benimsemiş olan seyirciler bile bu filmde hiçbir yadırgama duymuyorlardı. Bu sadelik ve açıklık aynı zamanda Potemkin Zırhlısı'nın, aradan geçen yarım yüzyıla yakın zamana, bu arada sinema alanında meydana gelen büyük ilerleme ve gelişmelere rağmen; canlılığından, tazeliginden, yeniliğinden hiçbir şey yitirmemesini sağlıyordu.

Potemkin Zırhlısı, belgesel olamayan devrimci bir filmdi. Eisenstein filmi beş perdelik trajedi gibi düşünmüştü. I) İnsanlar ve kurtlar II) Arka güvertedeki facia III) Kan "intikam" diye bağırıyor IV) Odessa merdivenleri V) Filonun arkasından geçiş. . Eisenstein ayrıca dramatik bütünlüğü sağlamak için gerçek olaydan ana çizgileriyle ayrılmamış ama ayrıntılarıyla daha serbest kalmıştı. Örneğin merdivenlerdeki kıyım gerçekte başka türlü olmuştu.

Film, Ekim ayı içerisinde, BEKSAV’da çeşitli günlerde gösterimde olacak. Ayrıntılı bilgi için BEKSAV’ın web sitesine bakılabilir.



Sınıf

Laurent Cantet’nin son filmi, 21 yıl aradan sonra ilk kez Fransa’ya Altın Palmiye’yi kazandırdı. Edebiyat öğretmeni François Bégadeau’nun yarı-özyaşamöyküsel romanından uyarlanan film, Paris’te zorlu bir ortaokulda geçiyor. Başroldeki açık sözlü öğretmeni canlandıran, Bégadeau’nun kendisi, onun eğitim yöntemlerini sorgulayan öğrenciler de gerçek ortaokul öğrencileri. Film, bir sınıftaki enerjiyi ve gerilimi doğal bir şekilde yansıttığı için eleştirmenler tarafından övülürken ırk, bireysellik ve gerçeklik gibi konuları da ele alıyor… Film bu yıl Filmekimi festivalinde gala filmleri arasında gösterime giriyor…



Donmuş Irmak (Frozen River)

Karavanda yaşayan yalnız bir anne, Ray, terkedilmiş Mohawk bir kadın, Lila ve New York-Kanada sınırını çizen donmuş bir nehir, bu güçlü ve etkileyici dramın, “çağdaş Thelma ve Louise”in başkahramanları. Ray ve Lila, parasızlıktan beraber insan kaçakçılığı yapıyorlar. Kışın donan St. Lawrence Nehri’nin buzları üzerinden Pakistanlı ve Çinlileri karşı yakaya geçirirken hem ırklararası gerilimi derinden hissediyorlar hem de çocuklarının durumunu. Kadın insan kaçakçılarının gerçek öykülerinden esinlenen ve çokça tartışmalara yol açan Donmuş Irmak, zorlu hayat şartları ile annelerin çocuklarını koruma içgüdüleri hakkında heyecanlı bir dram. Filmin yönetmeni Courtney Hunt. Film bu yıl Filmekimi festivalinde program filmleri arasında gösterime giriyor.


Bereketli Topraklar Üzerinde

1980'de 12 Eylül darbesi nedeniyle Altın Portakal Film Festivali'nin düzenlenmemesi nedeniyle 1981 yılında festivale katılan "Bereketli Topraklar Üzerinde", En İyi film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini almıştı. Ancak En İyi Film Ödülü, filmin "muzır" olduğu gerekçesiyle daha sonra geri alındı. Kararı protesto eden Erden Kıral, En İyi Yönetmen Ödülü'nü almayı da reddedetti. Filmin başına gelenler bununla da bitmedi. Film gösterim izni almasına karşın, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı'nca yasaklandı ve yine 1981'de Avrupa'da En İyi Film seçilmesine karşın, yönetmen sıkıyönetim nedeniyle ödülü almaya gidemedi. Kıral, ancak yıllar sonra Paris'e giderek ödülünü alabildi. Orhan Kemal’in ünlü romanından uyarlanan filmde, köyden üç arkadaş, Köse Hasan, Pehlivan Ali ve Yusuf, iş bulmak için Çukurova’ya gelirler. Önce bir fabrikada, ardından inşaatta, sonrada çeltik tarlalarında çok zor ve ağır şartlarda işçilik yapmaya başlarlar…


İşte Özgür Dünya

Usta yönetmen Ken Loach, kamerasını bu kez kaçak göçmen işçilerin sömürüsüne çevirdi. İşte Özgür Dünya filmi içeriğiyle kapitalizmin gelmiş olduğu vahşi noktaya parmak basıyor.
İşçi pazarlayan taşeronun tüm dünyası para etrafında döner. Yaşadığı sorunlardan, uğradığı saldırılardan hiç ders çıkartmayan Angie (Kierston Wareing) filmin başrolünde. Kierston Wareing işçi simsarlarına taş çıkartırcasına rolünü ustaca oynuyor. Angie sınıf atlama hayallerine boğun eğerek her şeyi unutur. Ailesini, çocuğunu ihmal ederek zengin olma, daha çok para sahibi olma hırsı yaşamının önündedir. Modern bir ülkede amele pazarlarında yaşanan sömürünün birkaç kareye sığdırılarak beyazperdeye ustaca yansıtılması. İnsanların yaşamlarında geçen dramı hatırlatması, sanatın diliyle gündeme taşıması filmin güzel yanı... Fakat asıl, bu yaşanmış olayları bilince çıkartıp bu kahredici sömürüyü ortadan kaldıracak argümanları yaratmak gerekir. İşte o zaman özgür bir dünyadan bahsetmek mümkün olur...


Kızıllar

"Dünyayı Sarsan On Gün" romanının yazarı, gazeteci John Reed, 1917 Ekim Devrimi'ni yakından izleme fırsatı bulmuş tek Amerikalı'ydı. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı'na ABD'nin katılmasına karşı mücadele yürüten, tüm dünyadaki işçilerin birleşerek savaşı durdurabileceğine inanan John Reed, Şubat Devrimi'nden sonra hiç düşünmeden Rusya'ya gider. Orada yaşanan gelişmeleri Amerikan işçilerine aktarırken, birçok tarihsel olaya da şahit olur.
Film, Ekim ayı içerisinde, BEKSAV’da çeşitli günlerde gösterimde olacak. Ayrıntılı bilgi için BEKSAV’ın web sitesine bakılabilir.

Hiç yorum yok: