23 Temmuz 2009 Perşembe

büyüme darbesi

“Tüm bu çocukların büyümesi gerek” dedi başkan. “Evet ordum, en büyük görevimiz budur… Tüm bu çocukları büyüteceğiz. Yetişkinler dünyasının giriş kapısına emniyet şeritleri çekin derhal. Hiç kimse oraya büyümeden giremesin. Masalar kurulsun girişlere. Derhal büyüteceğiz tüm çocukları.”

İçleri melodi doluydu tüm çocukların. Satır satır şiir, sayfa sayfa resim, pul pul umut ve sevgi dolu kutucuklardı sanki. Dolup taşıyordu ellerinden; ahenkli ezgilerin notaları, renk cümbüşü tabloların motifleri… Umutlar birer ışık huzmesi olup, yayılıyordu gözlerinden, nefeslerinden… Evet, büyüyeceklerdi çocuklar… Büyüyecek ve daha çok renk tanıyacak, daha çok nefes bulacak, daha çok duyup göreceklerdi dünyayı… Büyüyecek ve daha çok seveceklerdi şarkıları, şiirleri ve dansları… Can atıyorlardı bu yüzden büyümeye. Ellerindeki gökkuşağı renklerini dünyanın her köşesine boyamaya can atıyorlardı. Ve başkanın duyurusunu okuyunca, bahar şarkıları söyleyerek, cıvıl cıvıl renkleriyle koşarak geldiler emniyet şeridiyle çevrilmiş kapıların eşiğine. Masaları görünce pek bir mutlu oldular; artık emindiler büyüme zamanının geldiğine. O an neşeleri sonsuzluğa ulaştı…
O an neşeleri “son” a ulaştı…
Tek tek dizdi askerler çocukları. “Çıkarın içinizdekileri!” dediler çocuklara…
“Çıkarın içinizdekileri… Hepsini… En ufak bir zerre kalmasın.”
Neşe içinde çocuklar, paylaşma niyetinde olduklarını düşündüler askerlerin. Bir saniye bile düşünmeden çıkarıp koydular ortaya; tüm notalarını, satır satır şiirlerini, tablo tablo resimlerini, pul pul umutlarını, ışıklarını ve sevgilerini… Bir saniye bile düşünmeden çıkarıp koydular ortaya, her şeylerini…
Askerler tüm çıkanları topladılar bir araya. Bir duvarın önüne… dizdiler… Çocuklar merakla izliyorlardı olan biteni... Askerler de dizildiler duvarın karşısına… Bir sessizlik oldu. Yerin binlerce kat altından bir ağıt yükseldi bu sırada. Bu ağıdı yalnızca çocuklar duyabildi. Kopkoyu bir sessizlik sardı ortalığı. Simsiyah…
Ve askerler dizdikleri her şeyi gözlerini kırpmadan taradılar…
Taradılar; ellerindeki silahlarla…
Çocuklar ilk defa orada gördüler, silahların ne için kullanıldıklarını…
Ve hüzünlü ağıt yükseldi son perdeye.
Çocuklar, sağır oldular, kör oldular… Tüm renkleri solup, kayboldu. Gökkuşağı melodileri eridi, gitti…
Ve o çocuklar artık büyüdüler…
Ve o çocuklar kapıdan içeri girdiler…
—yadigar-

Hiç yorum yok: