10 Temmuz 2009 Cuma

Başka Türlü Bir Şey

21. yy.dayız, ne var ki görünenler hiç de öyle değil. İnsanlar bilgi ve teknoloji çağının erdemliliğini, bilinçliliğini değil de, ortaçağın geri kalmışlığını yoz ve yüzeysel düşüncesini üstlenmekte kendini sorumlu hissetmiştir. Yaşanan acı olaylar sıradanlaşmış ve vereceğimiz, vermek istediğimiz doğal tepkiler çeşitli çıkarlar doğrultusunda şekillenmiştir. İnsanda görülen insanlık dışı tepkilerin nedeni nedir diye düşünüyor insan. İnsanın kendine yabancılaşmasının, ifade edememesinin ve bunun sonucu olarak içinden çıkamadığı, engellediği olayları manipüle ederek psikolojik sorunlara neden olan bir hal alıyor.

Yaşadığımız yer, sosyal yapı, koşullar hayata bakış açımızı, gördüğümüz şeyi nasıl şekillendirdiğimizi de belirliyor. Peki nasıl bir dünyada yaşıyoruz, insanlar hangi değerlere göre yaşıyor, hangi olaylara tepki gösteriyor? Yaşadığımız çağ az öncede belirttiğim gibi bilgi ve teknoloji çağı. Teknik her geçen gün insan vasıtasıyla daha da ilerliyor ve kendi yarattığı şeyin hâkimiyeti altına giriyor. Yaşam yolunu göremeden, tepkisiz ve duyarsız bir şekilde sonuna ulaşıyor. Çünkü yolun sonuna kolaylıkla varacağı araç ve aletleri keşfetti, emek göstermedi, terlemesi gereken yerde terlemedi. Dünyanın öbür ucunu görme olanağı yanı başımızdaki katliam ve insan hakları ihlallerini görmeme problemini de beraberinde getirdi. Kolaycılık, kadercilik baş gösterdi. Birçok insan normal olmayan bir biçimde hayata veda ederken, kader deyip boyun eğdiler. İnsanların yaşama hakkı bile hak olmaktan çıktı ve piyasa malı haline geldi. İnsan yaşamının değersiz olduğu ve paran yoksa 'üç kulhu vallahi bir de elham oku!' anlayışıyla hem yaşayan, en azından nefes alabilen insanlara daha fazla sevap kazanmaları sağlanmış, hem de merhum huzura kavuşturulmuştur. Dünyaya sadece kar gözüyle bakmak yaşamımızı yaşanmaz hale getirmiştir. Hayat; her bakımdan zorlayıcı, çetrefilli bir hal alsa da en azından, 'senin değerlerin, yaşamın, düşüncelerin benim için önemli diyebilmeliyiz. Ne yazık ki toplumun amacı mutlu etmek değildir; çünkü insan amaçsızca çekilen acılarla büyür. 'Öldüm, bittim, eridim!' diye avaz avaz haykırır ama haykıracak nefesi kalmamıştır.
Evet; acılar sıradanlaştı, gözyaşları kullanıldı. Her şeyi yapmaya hazır büyük duvarlar örüldü, tek bir sayı bile bizi ifade etmeye yetti kimi zaman. İnsanlar sadece maddi açıdan sömürülmedi, ruhunu da allak bullak etti. En büyük şeyi çaldı bizden;insanca yaşamanın onurunu, sevgiyi, güven duygusunu... Toplum, kaderciliği temel alan yasalara boyun eğdi, kendi aklına güvenmedi. Aklıma Shakespeare'nin güzel bir sözü geldi: 'Belki kaderimi değiştiremem fakat aklıma yatmayacak şeylere de boyun eğecek değilim.' Akla yatmayan şeylere boyun eğmemek 'kader' diye nitelenen şeye başkaldırının kendisidir zaten...
değirmenlere Karşı:)

Hiç yorum yok: