17 Haziran 2009 Çarşamba

Erken 20.Yüzyıldan 1979 İslam Devrimine: İran’da Kadın Hareketleri

Kadın hareketlerinin İrandaki tarihsel gelişimi incelendiğinde, 1905-1911 Anayasa Devrimi’nin, kadınların sosyal yaşama katılımı hususunda bir ilk olduğu görülmektedir. Erken 20.yy anayasa hareketi; yetkileri sınırlandırılmış, anayasal monarşinin kurulması ve Batı müdahaleciliğine karşı ulusal çıkarların korunması talepleriyle şekillenmiştir. Bu dönemde kadın hareketleri, anayasal yönetim için ulusal mücadeleye katılım yoluyla ortaya çıkmıştır. İranda kadınların politik hareketlere ilk katılımı, ulusal söylemlerin etkisiyle gelişmiştir.
Kadınlar, anayasa hareketinde; doğrudan kadın hakları, kadının kurtuluşu veya özel olarak kadın sorunuyla ilgili taleplerde bulunmadan; ulusal söylemin şekillendirdiği genel politik hareketin bir parçası olarak yer almıştır.
Bu şekilde, İranda erken 20.yy kadın hareketlerinin genel karakterinin bireysel(individualist) değil, genel politik söylemin de etki ve yönlendirmesiyle ulusal yapıda olduğu söylenebilir. Bazı araştırmacılar tarafından, anayasa hareketinin, ulusal söylem üzerinden kadınlara kendi kimliklerini açıklama, kendilerini ifade etme imkanı sağladığı; ulusal çıkarların savunulmasına odaklanan bir politik mücadelede yer almanın, kadın sorunu kapsamına giren daha özel talepler için dolaylı yoldan mücadele etmenin dinamiklerini yaratma hususunda yardımcı olduğu yönünde yorumlar da yapılmaktadır.
İranda politik hareketlere katılan ilk kadın aktivistler, hem ulusal hedeflerin gerçekleştirilmesi hem de kendi sosyal konumlarının iyileştirilmesi hususunda, legal ve sosyal reformların; İranın ekonomik, politik ve sosyal yapısının modernizasyonun önemle üzerinde durmuştur. 1905-1918 arası dönem, her ne kadar kadının sosyal konumunu doğrudan dönüştüren kadın hareketlerine sahne olmasa da, İranda kadın hareketlerinin siyasal arenadaki ilk pratikleri olması dolayısıyla önemli bir zaman dilimini simgelemektedir.Kaçar Hanedanlığının yıkılıp, Rıza Şah tarafından Pehlevi Monarşisinin kuruluşu(1925-1941), İranda kadın hareketlerinin gelişimi açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. Rıza Şah yönetimi altında, Pehlevi monarşisinin konsolidasyonuyla geçen ilk dönemin ardından, İran siyasi tarihinde bir ilk oluşturabilecek güçlü, merkezi devlet yapısı inşa edilmiş; daha önce tecrübe edilmemiş reform politikaları uygulanmaya başlanmıştır. Yeni uygulanmaya başlanan bu modernizasyon politikaları, sosyal yaşamın tüm dinamiklerini, kendi sınırlı yapılarıyla çevrelemiştir.
Rıza Şah dönemi reform politikaları; baskıcı, otoriter devlet yönetimi anlayışıyla uygulanmıştır. Şah rejiminin otoriter yapısı, kadın hareketlerinin gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir. Devlet kontrolü dışında hiçbir sosyal/siyasal hareket veya oluşuma tolerans tanınmaması, kadın hareketlerinin devlet kontrolünden bağımsız bir mücadele alanı olarak gelişebilmesini engelleyici bir unsur olmuştur. Yeni kurulan merkezi devlet, kadın hareketlerini, politik mücadele alanından soyutlanmış, sosyal yardım faaliyetleri olarak sınırlandırıp; devlet kontrolü dışında bağımsız faaliyetlerde bulunmalarına izin vermemiştir.
Kadının kurtuluşu, devlet merkezli modernizasyon süreci üzerinden, devlet kontrollü sosyal yardım faaliyetlerine indirgenmiştir. Kadın hakları ile ilgili taleplerin, Şahın reform politikaları arasında yer alıyor görünmesi, bu dönemde kadın hareketlerinin devlet kontrollü faaliyetler dışında, aktif mücadele alanı olarak görünmemesi sonucunu da doğurmuştur. Vatansever Kadınlar Cemiyeti (Patriotic Women’s League), Prenses Eşref başkanlığında 1932’de Tahran’da toplanan, Doğulu Kadınlar Kongresini ( The Oriental Women’s Congress) organize etmiş; bu kongrede, Aile Kanununun kadınlar lehine iyileştirilmesi; İslam Hukukunun kadının statüsü, okur-yazarlık oranının düşüklüğü, kadının oy hakkı ile ilgili konularda reformize edilmesi talep edilmiştir. Kadın Merkezi( Kanon-e Banovan), kadının moral ve zihinsel eğitiminin sağlanması; ev idaresi ve çocuk bakımı konularında kadınlara yardımcı olunması vb.amaçlarla, 1935 yılında kurulmuştur. Bu kadın örgütü kadınlar için eşit haklar talep etmemiş, kadınları hareketini devlet kontrollü sosyal yardım faaliyetlerine dahil etmiştir. Devlet kontrollü yardım faaliyetleri, Şah rejiminin kadın örgütlerini devlet-merkezli modernizasyon projesine eklemleyerek denetimi altına aldığı bir kontrol mekanizması işlevi görmüş; bağımsız kadın hareketinin gelişimi üzerinde engel teşkil edici bir unsur olmuştur.
Şah reformları; medeni kanun, eğitim, kadınlara uygun çalışma koşullarının sağlanması, kılık kıyafetin modernizasyonu vb. önemli konular üzerine odaklanmıştır. Kadınların kamu kuruluşlarında çalışmaları sağlanmış; öğretmen okulları, ebelik okulu açılmıştır. Şah döneminin reform politikaları arasında 1936 yılında kabul edilen “ örtünmeme zorunluluğu” ilginçtir. Örtünmeme zorunluluğu, şah rejiminin polis güçleri tarafından, gerekli görüldüğünde şiddet kullanarak uygulanmaya çalışılmıştır. Şah döneminin Batılı tarzda bir toplum inşa etmek amacıyla uyguladığı reform politikaları, muhafazakarların ve din adamlarının tepkisini çekmiştir. Şah dönemi reform politikaları, din adamları tarafından İslama yönelik şiddetli bir reaksiyon olarak yorumlanmıştır.
1936’da kabul edilen Medeni Kanun kadınların aile içindeki yasal statülerinin iyileştirilmesi olarak görünse de, kadınların yasal veya sosyal konumlarının köklü bir değişime uğramadığı ifade edilebilir. Kadınların sosyal statülerinin iyileştirilmesini amaçlayan şah dönemi reform politikaları,Batılılaşma çizgisinde, yalnızca yüzeysel modernizasyon projesi olarak yorumlanmaktadır. 2.Dünya Savaşında İran’ın, İngiltere ve SSCB’ye yönelik izlediği dış politikanın başarısızlığa uğraması ve Rıza Şah’ın Almanyaya yakınlaşması, dış güçlerin İrandaki Alman etkisini azaltmak vb.benzeri stratejik nedenlerle 1941’de İran’ı işgal etmeleri sonucunu doğurmuş; bunun üzerine Rıza Şah tahttan uzaklaştırılmış ve yerine oğlu Muhammed Rıza Şah geçmiştir. Muhammed Rıza Şah dönemi(1941-1978) ; başbakan Muhammed Musaddık’a karşı CIA destekli olduğu belirtilen 1953 hükümet darbesinden,
1979 İslam Devrimine kadar geçen süre içinde;İran’ın içişleri üzerinde etkili olan yoğun Batı müdahaleciliği, sosyal ve politik istikrarsızlık, ulusalcı hareketler ve pekçok politik ayaklanmalarla şekillenmiştir. Muhammed Şah iktidarının ilk dönemleri(1941-1952);güçlü devlet yönetiminin oluşmadığı,sosyal yaşam üzerinde baskıcı devlet kontrolünün olmadığı,pek çok politik grup ve partinin bu uygun koşullar sayesinde kendini ifade etme hakkı bulduğu,Rıza Şah dönemine kıyasla göreli bir sosyal ve politik özgürlük dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde kadın örgütlerinin de, bir siyasi parti veya başka politik gruplara bağlı olarak faaliyet yürüttükleri görülür.Kadın örgütleri,siyasi partilerin ideolojileri doğrultusunda, partilerin kadın örgütleri olarak çalışmış;kadınların eğitim,sosyal statü ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi;kadını baskı altına alan Aile Hukukunun değiştirilmesi,ve kadının seçme ve seçilme hakkını elde etmesi taleplerinde bulunmuştur.
İran Kadınlar Örgütü(The Women’s Organization of Iran) ve onun yayın organı Uyanışımız(Our Awakening,1944),Tudeh’in kadın örgütü olarak 1943’te kurulmuştur.(örgütün adı,1949’da Demokratik Kadınlar Cemiyeti;Democratic Women’s League,olarak değiştirilmiştir.Bu örgüt, Tudeh’in parti politikaları doğrultusunda kadınların mobilizasyonu için çalışmıştır.Tudeh;İran solunun en eski ve en iyi disipline olmuş, orthodox,Sovyet yanlısı Komünist partisidir.Ulusal,demokratik cumhuriyet kurulması vb.politik amaçlarla 1921’de kurulmuştur.)Şah iktidarının ilk dönemleri göreli özgürlük dönemi olarak kabul edilse de, kadınların legal,politik,sosyal statülerinin köklü değişiklikler yaşamadığı görülmektedir.
Rıza Şah döneminde kabul edilen örtünme yasağı, Muhammed Rıza Şah döneminde geçersiz ilan edilmiştir. 1951-1953 arası dönemde kadınlar,Başbakan Muhammed Musaddık tarafından başlatılan,İngiliz Petrol Şirketinin işlettiği İran petrol rezervlerinin millileştirilmesi hareketinde yer almışlardır.Muhammed Musaddık’a karşı,CIA destekli darbeden sonra, göreli özgürlük dönemi de son bulmuştur.(1953-1978)Bu dönemden itibaren,Şah rejiminin,hiçbir sosyal ve politik harekete tolerans tanımayan,tüm muhalif kesimlerin susturulduğu bir politik ortam yarattığı ve kadın hareketlerinin bu durumdan olumsuz yönde etkilendiği görülür.1953 darbesinden, İran’ın petrol endüstrisine dayalı kapitalist gelişimi ve ekonomik modernizasyonunun artış gösterdiği 1970 sonlarına kadar, kadın hareketinin devlet politikaları dışında gelişemediği belirtilmektedir.1970 sonarına kadar süren bu ekonomik büyüme döneminde,kadınlar ücretli işgücü olarak çalışma hayatına katılmış,fakat çalışan kadınların çoğunun ekonomik bağımsızlığı sağlanamamıştır.(geleneksel erkek egemen, patriarkal sosyal normların doğrudan etkisiyle, kadınların ekonomik hayata katılımı sınırlı kalmıştır.)
Şah dönemi reform politikaları, kadınlara oy hakkının sağlanması(1963), ve Aile Koruma Kanunu(1967)gibi iki önemli yasal düzenleme alanı olarak gelişmiştir.Ak Devrim(White Revolution) olarak adlandırılan1963 reform programları; kadınlara oy kullanma hakkının tanınması ve kadınların yasal, sosyal statülerini iyileştirici diğer reformların uygulanmasını, sınırlı da olsa sağlamıştır.Her ne kadar, kadınların 1963’te yapılan referanduma katılımı, oy kullanan kadın sayısının artışı,ve 1963’te kadın parlamenterlerin seçilmesinin sağlanmasına rağmen, Şah dönemi reform politikalarının baskıcı bir politik ortamda uygulandığı belirtilmelidir.Şah döneminin bir diğer önemli reform politikası 1967 Aile Koruma Kanunudur.Kadınların sosyal yaşamı ve evlilik,boşanma,çocukların velayeti gibi kadının yasal statüsüyle doğrudan ilgili konular, dinsel normlara dayalı medeni kanun ve aile hukukuyla düzenlenmekteydi.Aile Koruma Kanunu, Şerri Hukuka dayalı yasal düzenleme alanlarını tamamen dönüştüremese de, minimal değişikliklerle reformize etti. Kadın parlamenterler tarafından talep edilen; Kadınların aile içindeki, çokeşlilik, erkeğe tek taraflı boşanma hakkının sağlanması,boşanma durumunda çocukların velayeti,geçici evlilik(Sigeh, Temporary marriage),kadınların çalışma veya seyahat özgürlükleri üzerinde egemen kılınan erkek otoritesi, gibi ana problemlerinin çözümü, sınırlı değişikliklerle reformize edilmeye çalışılmıştır.Kadınlara eğitim ve istihdam olanakları sınırlı da olsa sağlanmış, kadınlar arasında okur-yazarlık oranı artmıştır.Fakat, erken yaşta evlilik veya ekonomik zorluklar gibi sebeplerle, bu reformların genele ulaşması zorlaşmış,ekonomik gelişmeler ve artan eğitim olanaklarından tam olarak yararlanamayan kesimler olmuştur.

Hiç yorum yok: