31 Mart 2010 Çarşamba

Zamanı Taşıyan Güvercine Çağrı

Sınırlar çizildi önce
Ülkelerle şehirlerle yetinmediler.
İnsanlara sınırlar koyar oldular.
Geceleri gökyüzü siyah olabilirdi
Ya da en sevdiği elbise bir çocuğun...
Ekmeğin en yakın dostu zeytin de siyahtı
Fakirin sofrasındaki...
Bir kızın gözleri siyahsa ne de güzel parlardı gece gibi...
Ama bir insanın rengi siyahsa
Bu hiç normal bir şey değildi
Ne garip
Aynı renk bazen her şeydi bazen hiçbir şey.


Sonra kendilerine de sınırlar koyar oldular.
Birileri fabrika misali bir düzen kurmuştu.
Kalıplar üretiyordu kendince
O kalıplara girdiler yavaş yavaş.
Çıkmaya korkar oldular
Kimilerininde şikayeti yoktu hani
Hayat bundan iyi yaşanamazdı heralde.
Çıkmaya çalışanlar oldu elbette
Kendi doğrularını arayanlar
Birilerinin değil kendi dünyalarını yaşamak isteyenler...
Hani güvercinler özgürlüktü ya
Zeytin dalları da barışın simgesiydi
Evet kalıplardan çıkmak isteyenler mi demiştik
Sonra zaman geçti ki
Güvercinler zeytin dallarında asılmış.

Düşünmek bambaşka bir anlam kazanmıştı
Kendi yararlarınaysa bir şey iki kere düşünür oldular girişmeden
Bazen çok daha fazla
Başkasının yararınaysa ne kafa yormaya gerek gördüler
Ne düşünmeye....

Sağduyularını yitirdiler, bencilleştiler.
İnsanların hikayeleri onlar için
Raflara dizdikleri kitapların içinde kalmaktan öteye gidemedi.
Diğerlerinin sorunları
Çizilmekle bitmek bilmeyen sınırların ardında kaldı.
Evlerinde güvendeydiler
Duvarlar koruyordu onları.
Duvarların ötesi, sokaklar...
Sokak tehlikeliydi geceleri
Hem karanlık hem soğuktu
Orada yaşayanlar da tehlikeliydi o zaman
Karanlıklardı
Korkunun kendisiydiler onlar.
Sokak pisti kirliydi hem
Böylece gün geçtikçe daha bir soyutlar oldular kendilerini
Öyle ki sokaktaki tüm bu pisliklerin belki de korkuların
Eve girerken çıkardıkları ayakkabılarıyla beraber
Kapının önünde kaldığını sandılar...
Sandılar çünkü
Ayakkabılarının altında değil içindeydi kirler onların...
Ayakkabının altından bilinçaltına saklanıyordu hepsi.

Birilerinin karlarla örttüğü gerçekleri
Eşeleyip çıkarmak yerine durup seyrettiler
Sonra öylesine çoğaldı çoğaldı ki unutulur oldu gerçekler
Yine de umursamadılar
Kardanadamlar yaptılar eğlendiklerini sanarcasına...
Doğacak güneşi hesaba katmadan...

Durup düşünmek için ne kadar zaman vardı oysa
Ve ne kadar güçlüydüler aslında
Bir kürek kapıp karları
Açabilecek kadar hem de
Güneşle işbirliği yapabilecek kadar...

Ve durup düşünmenin zamanı değil midir şimdi
Birileri acılar içinde kıvranırken
Ne zaman bu kadar düşman olduk birbirimize
Yoksa biz değil miyiz aynı gökyüzünün altında yaşayan
Asıl kahramanın sokaklarken seni istediğin yere ulaştıran
Ve paran yokken bazı zamanlar
Kirlerin altında kaldığını sandığın ayakkabılarını
Aşındırarak yürüdüğün....
Duvarlar üstüne üstüne gelirken kendini attığın yer o değil midir
Şimdi zamanıdır ona kulak vermenin
Güvercinler zeytin dallarına konabilmeli artık korkmadan
Ve düşünceler hapsedilmek yerine kanat çırpabilmeli güvercinler gibi

Şimdi bize doğru uçuyor bak zamanı taşıyor bir güvercin
Birleşmenin bilinçlenmenin zamanını...

Masalkuşu

Hiç yorum yok: