2 Mart 2010 Salı

iki kişilik

bak burda bir kilise, bir cami, bir sinagog
biz onların ortasında kendi dinimizi yaratıyoruz
en ufak ibadetimize öpüşmeyle başlıyoruz
en sonunda herkes bizi ayıplıyor

gövdende yeni baştan bir soba yakıyorsun
ben yanaklarımı alıp sobaya değdiriyorum
ellerimi de alıp omuzlarına koyuyorum
kül oluyor sakallarım ayaklarının dibine
ben yanıyorum, kendimi alamıyorum
gövden bugün sıcak yarın daha öbür gün daha
sabah akşam bunu yapıyoruz tekrar tekrar
diğer kadınların gövdeleri buz tutuyor

denizden her akşam bir şey buluyoruz
alıp onu yatağımızın ortasına oturtuyoruz
bu akşam oluyor, ayakların beliriyor denizde
senin ayaklarını alıyorum, usulca kuruluyorum
sevecek başka yerin kalmamış sanki
bu akşam da ayaklarını seviyorum
her akşam denizden başka bir şeyini çıkarıyoruz

herkes bir şeyler söylüyor başka dillerden
kimi anladığımız dilden konuşuyor kimi anlamadığımız
biz alıp karanlık bir defteri
kimsenin bilemeyeceği kelimeler yazıyoruz
son sayfasından başlayıp dudaklarımızın ucuyla
biz o kelimelerle neler yapmıyoruz ki
şiirler kuruyor, yemekler yapıyor, şarkılar çalıyoruz
ben her bir saç teline ad takıyorum o dilden

bu dili bizden başka kimse kullanmıyor
bu dini, bu sobayı, bu denizi de öyle
iki kişilik yaşıyoruz, sadece iki kişilik
ama şimdi sen kendinle savaşıyormuşsun
her kılıç darbende benim tükendiğimi bilmeden
ihka

Hiç yorum yok: