31 Mart 2010 Çarşamba

Kaçak Çöp Avcıları ve Katık

Adları daha sık duyuluyor artık, gösterdikleri çaba, verdikleri emek karşılığını üretiyor. Aslından hergün görüyoruz onları, ama belki farketmiyoruz bile ya da belki de burun kıvırıyoruz. Birçoğu öyle diyor zaten gazetelerinde, “para mı isteyecek yoksa tinerci mi” diye düşünüyorlar diyor bir geri dönüşüm işçisi. Üretimleri çok da yeni sayılmaz aslında, on yıllara dayanan bir geçmişi var “meslek”lerinin. Böylesine yaygınlaşması atık işçiliğinin 80'lerin sonuna, tüketimin hızla artmaya başlamasına kadar gidiyor. Malum yoğun bir kırdan kente göç dönemi, hem kapitalizmin doğal gelişimi sonucu, hem de Kürtler'in zorunlu göçü... Yalnızca Ankara'da 10 binden fazla atık işçi var, ama yalnızca Ankara'da değiller.



Savrulup sokağa atılan
binlerce insan çok mu yabancı geliyor kulağa? Halbuki onlar her yerdeler, atık işçileriyse onların içinden hayata bir şekilde tutunmaya çalışanlar... Kağıt, pet, plastik, çinko, krom, pirinç, alüminyum, bakır, hurda... Geri dönüşümü olan ne varsa topluyorlar. Zorunluluktan yapıyorlar bu işi. Yalnızca her türlü sosyal güvenceden yoksun, kaç saat süreceği belli olmayan ve sürekli bir yükle dolaşmayı gerektiren bir iş değil bu. Sizi avlamak için peşinizde olan avcılar da var. İşte onlar geri dönüşüm işçilerine 'Kaçak Çöp Avcıları' adını uygun görmüşler. Çöp deyip de geçmeyin, o kadar değerli ki o atıklar. Toplayıcı işçiler için sofralarında katık oluyor, ama onların bu çöpten çıkan katıklarına da birileri göz dikiyor. Hammadde kaynakları için yapılan savaşlar hepimimizin malumu. Geri dönüşüm sektörü de kapitalistler için böyle bir pazar anlamına geliyor. Dünyada 100 milyarlarca dolarlık bir pazardan söz ediliyor.


Bizlerin çöp diyerek attığımız maddeler, çöp arıtım tesislerinden geçirilip yeniden hammade olarak kullanıma giriyorlar. Farkında değilsiniz belki fakat o yoksul giysileri ve yorgun yüzüyle yanınızdan geçen ve çöpü karıştıran atık işçileri, asıl olarak doğanın yeniden üretimi sürecine paha biçilmez bir katkı yapıyorlar. Kapitalizm her şeyi pazarlar ve daha fazla satma güdüsüyle, gerçekte olmayan çeşitli “ihtiyaçlar” üreterek doğayı kirletmekle yetinmiyor sadece, bir de kendi ürünü işsiz ordusunun bir kesiminin çöpten aşını çıkarmasını da engelliyor. Nasıl mı? Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü, belediyelerin aracılığıyla uluslararası ve yerli şirketler arıtım tesisleri kuruyorlar (burada Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Çankaya Belediyesi'nin ortak çıkarlarda uzlaştıklarını belirtelim). Bağımsız ve kendi hesabına çalışan atık işçilerini kendileriyle çok daha ucuza çalışmaya zorluyorlar. Aksi takdirde kapitalist belediyelerimiz özel güvenliklerini ya da zabıtalarını atık işçilerinin üzerine salıyorlar. Birçok işçi saldırıya uğruyor, dövülüyor, çöp arabalarına el konuyor. Birçoğunun Kürt, Çingene, sokak çocuğu gibi ötekileştirilmeye çalışılan kesimden olması ezilmelerini daha da arttırıyor. Şirketler bizi birbirimize düşürüyor diyor atık işçileri. Belediye işçilerine doğrudan düşmanca yaklaşmıyorlar, onların da sömürüldüklerinin ve çıkarlarının ortak olduğunun farkındalar.

Sofradaki katıkları atığın değişen fiyatına göre sürekli dalgalanıyor, bir yıl önce bir ton kağıdı 150 liraya sattıklarını, birkaç ay önce 50 lira alabildiklerini, şimdiyse 120-130 lira alabildiklerini öğreniyoruz. Bir atık kağıt işçisinin günlük maksimum kazancı, belki 15-16 saatlik bir çalışmanın ardından 30-40 lirayı geçmiyor. Ekonomik olarak sefalet düzeyinde yaşamaları yetmiyormuş gibi, yaşam alanlarına da saldırılıyor kentsel dönüşüm adı altında. Evleri yıkılıyor, kimi şirketlerin işine gelmiyor atık toplamaları, hemen devreye belediye giriyor. Toplumsal olarak dışlanıyorlar, etnik olarak hor görülüyorlar, direndiklerinde “örgüt üyesi militan” ünvanı yapıştırılıveriyor üzerlerine. Sahi, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti değil miydi Türkiye? Sınıflar, sınıflar, sınıflar...

Katık: Geri Dönüşüm İşçileri Gazetesi
Ankaralı atık işçilerinin girişimiyle 2007 yılından itibaren Katık gazetesini çıkarmaya başladılar. Para buldukça çıkar diyorlar. Attıkları bu büyük adım etkisini giderek gösteriyor. “Çöp toplayan cahil insan” onlar kimilerine göre, ama onları insan yerine koymayan insan müsveddleri dirençlerini kıramıyor, toplumun en alt katından bize bildiriyorlar. Hayata tutunmayı, mücadele etmeyi, yaşama sevincini öğretiyorlar. Örgütlülüğü tamamen parçalanmış, bilinci geriye sıçratılmış işçi sınıfı içerisinden en arka sıradan bağırıyorlar: “Geri dönüşüm işçileri derneği bir sivil toplum kuruluşu değil, işçi örgütüdür.” “Geri dönüşüm işçileri derneği, benzer amaçlı işçi örgütleriyle dayanışmayı ve birlikte üretmeyi ilkesel bir prensip olarak görür. Sınıf dayanışmasını emeğin özgürleşmesinde olmazsa olmaz bir gereklilik olarak kabul eder.” (Katık 8. sayı, Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Kuruldu)

Onlar, en temel ekonomik, sosyal ve demokratik haklarını elde etmek/geliştirmek için derneklerde örgütleniyorlar. Ankara'da 400 üyeleri var. İstanbul'da dernek girişimlerini sürdürüyolar. Örgütlendiklerinde, birleştiklerinde ve mücadele ettiklerinde bir şeylerin değişebileceğinin farkındalar. Yalnızca kendi sektörlerindeki işçilerle birlikle sınırlı tutmuyorlar kendilerini, 2002'den beri 1 Mayıslar'da alanlara çıkıyorlar 
kendi pankartlarıyla. Gazetedeki yazılar atık kağıt işçilerine ait, onların kaleminden. Onların dünyasından, işlerinden, uğradıkları saldırılardan, yaşam kavgalarına, mektuplara, şiirlere uzanan bir yelpazeyi kapsıyor gazeteleri. Dağıtımını kendileri örgütlüyorlar, 5 bin civarında satışı var.

Atık kağıt işçisi Recep, bu seneki krizi sağdan yedik, 1999'da sözde solun merkezinden diyor ve sürdürüyor: “Bir siyaset türü daha var. O da bizim artık temellerini atmak istediğimiz keser döner sap döner gün gelir hesap döner siyasetidir. Artık ezenlerden sorulacak hesabın zamanı geldi. Yani bu saydığımız siyaset türlerinin hepsinin dışında; dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeden, çok dilli, çok kültürlü, işçi sınıfının yönetimi için mücadelemizi ölümsüzleştirelim.” (8. Sayı, Teğet mi Geçti Kalpten mi Geçti?)

“Kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmayın beş para etmiyor”Gazetelerinin bu sloganı çok şey anlatıyor. Onlar, dünyanın ve Türkiye'nin birçok yerindeki sınıf kardeşleriyle aynı koşullarda yaşam mücadelesi veren işçiler. Onlar, mahkum edildikleri bu “yaşam”ın sebebinin farkındalar ve öyle ki kapitalizminin geri dönüşüm değerinin bile olmadığının bilincindeler. Toplum içinde yok edilmeye çalışılmalarına karşı mücadele ediyorlar, hiç şüphesiz yalnız değiller. Bizler de, onların bu paha biçilmez mücadelelerine ve üretimlerine elimizden geldiği ölçüde katkı verme çabasıyla bu yazıyı kaleme aldık. Hiç şüphesiz, tüm sorunlarını, acılarını, paylaşımlarını ve mücadelelerini aktaramadık, istemeden atladığımız, değinemediğimiz noktalar umarız yaşam ve gelecek kavgalarını olduğundan farklı göstermez. Sizinle aynı yolda yürüyoruz; “varoluş sebebimizi ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz.”*
*Ali Mendillioğlu, Geri Dönüşüm İşçisi
Güneş y.

Hiç yorum yok: