31 Mart 2010 Çarşamba

Tekel Destekçilerine Gözdağı

Ankara'da Türk-İş binasının önünde 78 gün boyunca 4-C çalışma şartlarına karşı direnen Tekel işçilerinin 2 Mart'ta sendika bürokrasisinin zoruyla sona erdirdikleri direnişlerinin ardından kısa bir süre sessizlik hakim olmuştu. Fakat Mart ayı içerisinde ardı ardına duyduğumuz, direnişe destek verenlerin okullarından ve işlerinden atılması haberleri, konunun bir başka boyutuna dikkat çeker hale geldi.

Bilindiği üzere, Ankara'da direnişlerini sürdüren Tekel işçilerine ilk destek Ankara halkından gelmişti. Eylemin ilk günlerinde, sokakta mücadele eden Tekel işçilerinin yiyecek, giyecek ve yemek ihtiyaçlarının önemli bir kısmını Ankaralılar üstlenmişlerdi. Bugün işinden atılan ve 8 Mart günü işyerinin önünde tek kişilik direnişine başlayan TÜBİTAK çalışanı Aynur Çamalan Tekel işçilerinin direnişine destek verenlerden birisiydi. Aynur Çamalan Tekel işçilerinin 78 günlük mücadelesinde onlara destek vermesinin yanı sıra 4 Şubat tarihindeki “genel grev” çağrısına uymuş ve greve katılmıştı. TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Cebeci yazılı bir açıklamayla Çamalan'ın 'izinsiz olarak görev yerinden ayrılması' gerekçesiyle işine son verildiğini bildirdi. İhbar ve kıdem tazminatı ödenen Çamalan'ın işine böylelikle son verildi. Çamalan bugün hala TÜBİTAK binasının önünde işe iadesinin gerçekleşmesi için tek kişilik direnişine devam ediyor. Çamalan ile aynı kurumda çalışan arkadaşlarına ise camdan bakma yasağı getirilmiş durumda.
Bir haber de İstanbul'dan... Çekmeköy Mehmetçik Lise'sinde bir grup öğrenci, 25 Şubat tarihinde Tekel işçilerine destek olmak amacıyla okullarında kitlesel bir etkinlik düzenlediler. Etkinlik devam ederken okul yönetimi öğrencilere etkinliği hemen bitirmeleri gerektiğini, aksi takdirde polis çağırarak zor yoluyla etkinliği bitirteceklerini açıkladı. Bunun üzerine etkinliği sonlandıran lise öğrencilerinin 16 Mart tarihinde ailelerine tasdiknameleri gönderildi. Etkinliği düzenleyen öğrenciler okuldan atılmıştı. Aileleri karara itiraz ettiler ancak itirazları henüz leyhlerinde neticelenmiş değil. Bununla beraber, öğrenciler, veliler ve Tekel işçileri okulun önünde bir eylem gerçekleştirdiler.
Tekel işçilerinin eylemleri sürerken, Hacettepe Üniversitesi'nde benzer bir süreç Aziz Nesin öyküleri tadını vermişti. Hatırlatmakta yarar var. 20 üniveriste öğrencisinin, kafeteryalarının önünde Tekel işçilerine destek verilmesi için duyuruda bulundukları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmıştı. Tekel işçilerine destek olan üniversite öğrencilerinin ailelerine rektörlük tarafından yazılmış bir mektup postalanmıştı. Mektupta 'Velisi olduğunuz üniversitemiz öğrencisinin yasadışı örgüt, parti propaganda çalışmaları yapmak, stantlar açarak afiş, broşür, dergi, dokuman dağıtmak gibi eylemler içinde yer aldığı belirlenmiştir.' ifadelerinin yanısıra üstü kapalı tehdit de bulunuyordu. Rektörlük aileleri uyarıyordu, 'çocuğunuzun bu eylemleri tekrarlaması durumunda okuldan atılması olasıdır.'
Sadece bu üç örnek bile bir şeyi çok güzel özetliyor, işçi sınıfının çıkarlarının yanında olmak, onun haklarını gözetiyor olmak bile, bu sistemin önderlerini, savunucularını, 'polislerini' ürkütüyor. Bırakın, kapitalizmi yıkmaya çalışmayı ya da ücretli emeğin lağvını haykırmayı; mevcut sistem içinde işçi sınıfının çalışma koşullarını bir adım daha iyileştirmeyi istemek, işçi sınıfının eylemliliğine destek olmak dahi gözaltılara, işten atılmalara, tutanaklara, tasdikname hazırlanılmasına sebep oluyor. Ve sadece bu örnekler bile örgütlü bir işçi sınıfının gücünün nasıl bir şey olacağını anlatıyor bize.

Marmara

Hiç yorum yok: