2 Mart 2010 Salı

İktisat ve Marx

“Ekonominin temel misyonu, burjuva toplumunun ve kapitalizmin anlaşılmasını engellemek ve olup bitenleri meşrulaştırmaktır.” Karl Marx


Yıllardır klasik burjuva iktisadın egemenliğinde gelişen iktisat eğitimi, hem toplumun genel çıkarları ile uyuşmazlığı, hem de alternatif ekonomik modellere kapalı olma özelliğinden dolayı, şiddetle eleştirilmesi gerekilirken, bilinci sömürgeleşmiş ülke aydınları-iktisatçıları veya yöneticileri, bu iktisat mantığını eleştiri süzgecinden geçirmeden, genel geçer evrensel bir ilke olarak kabul ediyor. Bir kişide çıkıp “Yahu yıllardır bu mantıkla hareket etmemize rağmen, neden yoksulluk, açlık, krizler ve savaşlar son bulmuyor?” sorusunu sormayı aklına getirmiyor. Bu soruya mantıklı ve objektif bir cevap verilmediği sürece, tüm canlılar ve gezegen üzerinde varlığını meşrulaştıran kapitalist sömürü, tüm hızıyla etki alanını genişletecektir.

Burjuva iktisadının kimi “yasaları” tarafından meşrulaştırılan kapitalist sömürüyü ve sömürünün toplumsal yansımalarını, bilimsel sorumluluk temelinde masaya yatırmak, her şeyden önce ahlaki bir görevdir. Bu amaçla, burjuva iktisat kitaplarında adeta “kutsal metinler” gibi öğretilen, daha doğrusu fetişleştirilen bir iktisat/iktisatçı teorisini burada kısaca ele almaya çalışacağım.

Örneğin, burjuva ideologları tarafından işgücüne yönelik geliştirilen “nitelikli-niteliksiz işgücü” ayrımı, özünde emeğe yapılan bilinçli bir hakarettir. Gerçi kapitalizmin ilk yıllarından itibaren emeği sömüren -o dönemlerde, kadınlar ve çocuklar 15 saat kesintisiz çalıştırılıyordu- bir mantığın, böylesi bir ayrım yapması, aslında pek de bizi şaşırtmaması gereken bir durumdur. Çünkü kapitalist sistem, varlığını ancak bu ayrım üzerinden sağlama alıyor ve kendi çıkarı doğrultusunda niteliksiz bir işgücü kitlesi oluşturmak istiyor. Bu noktada, nitelikli işgücüne ve onun eğitimine de önem vermeyi asla ihmal etmiyor. Zira liberalizmin “babası” sayılan Adam Smith bile, ancak ve ancak “iktisadi-kapitalist gelişmeye katkı sağlama” koşulu ve amacıyla böyle bir eğitime destek veriyordu. Yani burada, işgücü için sosyal hayatta işe yarayacak temel becerileri kazandırma veya bireysel bir gelişim sağlama amacı söz konusu değil. Tam tersine, katıksız bir sömürü mekanizmasının işleyiş mantığı var ortada. Bununla birlikte, kapitalist sistem aynı zamanda niteliksiz işgücüne de ihtiyaç duyuyor. Çünkü sistemin icadı olan niteliksiz işgücü -ucuz-vasıfsız emek- denklemi, daima kapitalistler lehine çalışıyor. Bu kapitalizmin, Marx'ın “yedek işçi ordusu” diye tanımladığı temel özelliklerinden biri. Yedek işçi ordusu, kapitalizmin temel özelliklerinden biri olmanın ötesinde, piyasa sisteminin kârlı bir şekilde işlemesini sağlayacak şekilde maliyetleri düşük tutmaya yardımcı olur ve işçilere karşı sürekli ve etkili bir silah olarak iş görür. Yedek işçi ordusu, işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesinde, sırtındaki en büyük yüklerden biridir. Böylesi bir işgücü ordusu, aynı zamanda emeği denetim ve kontrol altında tutmanında bir aracıdır. Çünkü çalışan işçilerin yerini almaya hazır büyük bir işsiz emek kaynağını el altında tutmak, ücretlerin hızlı yükselmesini önlemeye yardımcı olur. Tüm bu olgular, mevcut kapitalist emek sömürüsünün kaynağını görmemiz açısından, hala geçerliliğini sürdürmektedir.

Yıllardır klasik iktisat mantığının tahakkümü altında olan iktisat ve iktisatçılar, burjuva iktisatının dışına çıkamadıkları içindir ki, işçi sınıfı üzerinde gelişen kapitalist sömürüye karşı duyarsız kalmaya devam ediyorlar. Çünkü iktisat genel kabule göre bir “bilimdir” ve bu özelliği onu “evrensel” kılıyor. Dolayısıyla, iktisadın teori ve varsayımları son kertede, evrensel ölçülerde tartışmasız kabul görmelidir. Oysa iktisat, dünyanın gerçekliği ile ilgisi olmayan yalanlar yığınından başka bir şey değildir. Marx’ın dile getirdiği gibi “iktisadın temel misyonu, burjuva toplumunun ve kapitalizmin anlaşılmasını engellemek ve olup bitenleri meşrulaştırmaktır.” İktisata yönelik böylesi pejoratif bir algılama, söz konusu iktisadın (kapitalizmin) bugüne kadar sebep olduğu onca yoksulluk, açlık, kriz ve savaşlara kıyasla az bile kalır.

Sonuç olarak, Marx'ın kapitalizme yönelik öngörülerinin bizzat iktisat/iktisatçılar tarafından teorileştirildiğini-pratikleştirildiğini ve dolayısıyla burjuva iktisadın son kertede Marx'ı haklı çıkardığını söylemek mümkündür.

Can Öykü

Hiç yorum yok: