Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında, Uludağ ve Akdeniz üniversitelerinde solcu öğrencilere yönelik bıçaklı, satırlı ve silahlı faşist saldırılar düzenlenmişti. Çok geçmeden üniversitelerin açılması ile birlikte her yıl olduğu gibi bu yıl da geleneksel faşist saldırılara yenileri eklendi. Faşist saldırıların yoğun olduğu İstanbul Üniversitesi’nde, YÖK’ ün 6 Kasım kuruluş yıldönümü protestosu öncesi faşistler solcu-devrimci öğrencilere sopalı satırlı saldırıda bulundu. İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleşen faşist saldırıdan bir ay geçmeden, önce Pamukkale Üniversitesi’nde okuyan bir Kürt öğrenci, bir grup faşist tarafından saldırılarıya uğrayarak 17 yerinden bıçaklandı, sonra İTÜ Maçka Kampüsü’nde 7-8 civarında solcu öğrenciye 15 kişilik faşist grup bıçaklarla satırlarla saldırarak 4 öğrenciyi yaraladı. Saldırıda yaralanan solcu öğrencilerden birinin kalbine bıçak isabet etti, yoğun bakıma alınan öğrencinin ciddiyetini koruduğu belirtilmişti. Aynı hafta içersinde faşist saldırıların sıcaklığı soğumadan, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde solcu öğrencilere sabah saatlerinde faşistlerin sözlü tacizde bulundular, solcu öğrenciler ile faşistler arasında başlayan çatışma, polislerin kampüse gelerek kampüsü kuşatması sonrasında çatışmalar gün boyu devam etti.
Üniversitelerde devrimci ve Kürt öğrencilere, dışarıdan gelen sivil silahşorlar ile faşist öğrencilerin ellerini kollarını sallayarak rahatlıkla saldırıda bulunmaları, üniversiteleri gözeten sivil polis ve özel güvenlik birimlerinin hatta rektörlerin de kontrollü ve işbirliği ile saldırıların planlı yapıldığının göstergesidir. Saldırılar sonrasında kampüse yığılan sermayenin kolluk güçleri faşistleri koruma altına alırken, solcu öğrencilere jop, göz yaşartıcı ve biber gazları ile müdahalede bulunarak kampüsü savaş alanına çevirmektedir. “Tarafsız” haber yapan burjuva medya, bu olaylar karşısında saldırıları “sağ-sol çatışması” diyerekten, 80’li yıllar öncesi öğrenci hareketlerini anımsatarak suçlu tarafın solcular olduğunu odaklandırmak ve öğrenci gençliğini siyasi hareketlerden uzak tutmak niyetindedir. 80’li yıllar öncesinde işçi ve öğrenci hareketlerini provoke eden saldırılar ve sonrasında bugüne devam eden süreç içersinde meydana gelen saldırılar “sağ-sol çatışması” değil düpe düz faşist saldırılardır. Burjuva medya, bu tür olayları haber yaparken olayları çarpıtmadan gerçek ve “tarafsız” nitelikte haber vermekten kaçınması, bizler için hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Biz bu filmi önceden izlemiştik, izlemeye de devam ediyoruz. Burjuva medya, bu ikiyüzlü haberlerin yanında ideolojik propaganda da yapmaktan kendini alıkoymuyor. Burjuva medyadan bu tür olayları haber yaparken tarafsız ve gerçek haber yapmasını beklemek safdillik değil de nedir? Onlar, elbette sözde faşizme karşıdırlar, gerçekte ise kapitalizmin savunucusu faşistlerle hiçbir alıp veremedikleri yoktur, onların asıl korkukları ve nefret ettikleri kapitalizmi yıkma mücadelesi veren sosyalistlerdir.
Üniversitelerin özgürleşmesi; bilimsel çalışmaların merkezi haline getirilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün bilimsel eğitimde uygulanması, ana dilde eğitimin verilmesi, sermayenin ve onun devletinin egemenliğinden kurtarılması ve sermayenin at koşturmasını engellemek için mücadele eden solcu öğrenciler aynı zamanda işçi sınıfının sosyal ve ekonomik sorunlarına çözüm bulunabilmesi yönünde verdikleri mücadele karşısında, yukarıda belirtildiği gibi faşistlerin ve sermayenin kolluk güçlerinin saldırıları ile karşı karşıya kalmaktadır. Öğrenci gençliğinin politik önderlik ve perspektiften yoksun olması ve işçi sınıfı ile organik bağ içersinde olmaması, devrimci mücadeleyi sekteye uğratmakta ve bunun yanında sermayenin ve faşist örgütlerin hızla artan saldırıları engellenememektedir.
Şunu unutmayalım ki, faşizm, kapitalizmin döl yatağında gelişir. Kapitalist sistemin neden olduğu küresel ekonomik kriz derinleşmekte iken bugün ya da yarın devrimci işçi sınıfı ve öğrenci hareketi yükselecektir. İşte bu durumda, burjuva sınıfı ve onun siyasi temsilcisi burjuva devlet, sivil silahşörleri ve faşist çeteleri eliyle, işçi sınıfı ve öğrenci hareketinin yükseldiği üniversiteleri, grev alanları, mitingleri faşist saldırılar ile provoke edecek zemini hazırlayacaktır. Sermayenin ve faşist örgütlerin saldırıların üstesinden ancak kitlesel hareketler ile gelinebilir. Bunun da yolu, Enternasyonalist Marksist devrimci bir perspektifle üniversitelerde işçi ve öğrencilerin oluşturacağı komite hazırlıklarına şimdiden başlamaktır.
Meso
Manisa-öğrenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder