1 Eylül 2009 Salı

Kasım'ın Ardından

Geride bıraktığımız Kasım ayı ve Aralık ayının ilk yarısı birçok gelişmeye sahne oldu. Bizleri en çok ilgilendiren ve en öne çıkanlarına kısaca değinmek gerekirse...
6 Aralık günü bir gencin polis tarafından öldürülmesi sonucu Yunanistan'da başlayan olaylar hala devam ediyor. Kapitalizmin küresel krizi, bu ve bunun gibi toplumsal patlamalara yol açıyor ve açacak da. Yunanistan'daki mücadelenin bizlere gösterdiği ilk önemli veri bu. Yunanistan'da ayağa kalkan kitleler günlerdir gösteriler düzenliyor, polisle çatışıyor; birçok okul işgal altında. İşçi sınıfından önce gençliğin kapitalizme bir tepkisi olan bu patlama önümüzdeki dönemin nelere gebe olduğunun habercisidir. Elbette bizler için önemli olan bu tür toplumsal patlamaların, işçi sınıfı mücadelesiyle birleşmesi ve varolan siyasi-ekonomik yapıyı altüst etmesidir. Yani, kısaca söylemek gerekirse, işçi devrimlerine yol açmasıdır.


*** *** ***

Barack Obama'nın seçilmesiyle ilgili değerlendirmemizde, onun varolan yapıyı değiştirmek bir yana, basit reformist hareketlere bile kalkışamayacağını, içine girdiğimiz dönemde ABD emperyalizminin yeni harekatlarına sermayenin çıkarları doğrultusunda yön vereceğini belirtmiştik. Onun oluşturduğu yönetim kadrosu bu tespitlerimizi kısa sürede doğrulamış durumda. Bush döneminin şahin yöneticileri Obama döneminde de görevlerini sürdürecekler. ABD'de Obama kampanyasını ve Demokrat Parti'yi destekleyenlerin arasında sendika bürokrasilerinin ve Stalinistlerin de olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu durumda, Marksist ilkelere bağlı ve enternasyonalist bir partinin varlığı sorulabilir. Ağustos ayında kuruluş kongresini gerçekleştiren Dördüncü Enternasyonal'in Uluslararası Komitesi'ne bağlı Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) işçi sınıfına sunduğu sosyalizm perspektifiyle bu sorunun yanıtını vermektedir.

Kimilerine göre son sosyalist kale olan, gerçekteyse özel mülkiyete ve kapitalizme hızla açılan bürokratik diktatörlük Küba'nın başkanı Raul Kastro'nun, Obama'ya önerdiği jeste gelince... Kastro, Obama'ya, birçok insanın hukuki dayanağı olmadan tutulduğu ve işkence gördüğü Guantanamo'da görüşme teklifinde bulundu. ABD'nin büyük şirketlerinin de Küba'ya uygulanan ambargonun kaldırılması yönünde baskı uyguladıklarını belirtmek gerek. Kimileri bu durumda Raul'u hain ilan edebilir, gerçekteyse bu Fidel ya da Raul sorunu değildir. Küba, SSCB'nin çökmesinin ardından uzun zamandır büyük sıkıntı içindeydi, turizm eliyle kurtarılmaya çalışılan ekonominin iflas noktasına gelmesi, geçtiğimiz yıl ve bu yıl atılan adımlarla özel mülkiyete geri dönüşü dayattı.



Bu durumu, Keynesçiliğin çöküşünü ve üretimin küreselleşmesini anlamadan kavramak mümkün değildir. Bunun mümkün olmadığını, sözde sosyalist Doğu Bloğu ülkelerinin birer birer çökmesi ve Çin'in kapitalizme açılmasını, yöneticilerinin ihanetiyle açıklayan Stalinistler en çarpıcı şekilde gösterdiler. Gerçekte ise, özel mülkiyetin olmadığı bu ulusal-kalkınmacı kapalı ekonomiler, kapitalist üretimin küreselleşmesiyle beraber çöküş dönemine girmiştiler ve sonunda çöktüler; Küba ve Kuzey Kore de hızla bu yolda ilerlemekte. Bu yaşananlar, Marksizmin yanlışlanması değil, aksine doğrulanmasıdır: Sosyalizm tek tek ulus devletler üzerine kurulamaz, o dünya çapında sınıfsız ve devletsiz bir toplumdur.

*** *** ***

Obama'ya seçilmeden önce ve sonra iyi dilek mesajları gönderen Ahmedinejad ve Chavez'e gelince. ABD'nin olası İran saldırısı bir süredir -ekonomik krizden ötürü zorunlu olarak- geri plana itilmiş durumda. Böylesi bir ortamda Ahmedinejad'ın da “ABD'nin yeni yüzü” Obama'ya iyi dilek mesajı göndermesi gayet anlaşılır bir şey. Elbette, İran burjuvazisi ABD'nin İran'a saldırmasını istemiyor. Onlar, Ortadoğu'daki güçlü konumlarını sürdürmekten ve buna da kimseyi karıştırmamaktan yanalar. Ancak Obama'nın İran'a dair açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, ABD ve İran arasındaki çatışma durumu hiç de ortadan kalkmış değil. Bunun farkında olan Ahmedinejad da, ilerideki gelişmelere paralel olarak, Obama'ya dair üslubunu değiştirmekten çekinmeyecektir.

Obama'nın seçilmesini selamlayan Chavez'in de gerçekte ne emperyalizm ne de kapitalizmle (ki ikisi zaten birbirinden ayrılamaz) bir alıp veremediğinin olmadığını biliyoruz. Venezuela, AB, Rus ve Çin emperyalizmi ile yakın işbirliği içinde bir ülke. Chavez'in ABD düşmanlığı, Latin Amerika'daki yoğun Amerika karşıtı milliyetçiliğin sözde “sosyalizm” adına kullanılması ve Venezuelalı şirketlerin ABD dışındaki güçlerle çalışmasına dayanıyor. ABD'yi Chavez karşıtı yapan şey tam da bu zaten. Chavez, Obama'yla -Bush'un aksine- olumlu ilişkiler geliştirebileceğini düşünerek Obama'yı selamlamış bulunuyor. O, elbette durumun eskisi gibi sürme olasılığının da bilinciyle Rusya ile olan ilişkilerini oldukça geliştiriyor (yapılan anlaşmalar ve silah ticareti). Aynı şekilde Rusya-ABD arasındaki gerginliğin de Obama'nın seçilmesiyle bitmediği ve bitmeyeceği ortada. Yani kısacası, Obama'yı selamlayan Rusya ve Venezuela arasındaki ilişki -şimdilik- pek değişmeden devam ediyor, Küba ile ABD arasındaki yakınlaşmanın sürmemesi içinse bir neden yok.

*** *** ***

Küresel ekonomik kriz, tüm dünyayı sallamaya başlamışken, ABD'de bir ayda 500 bin kişiyi işsiz bırakmışken elbette Türkiye'yi etkilememesini beklemek aptallık olurdu. Hele ki tüm dünyada kapitalist üretimin böylesine iç içe geçmiş olduğu günümüzde... Son dönemde, Türkiye'de işsiz sayısının 300 bin artması, birçok fabrikanın kapanırken, yine birçoğunun üretime ara vermesi bu konuda yeterince açık kanıtlar. Elbette bu henüz bir başlangıç. Krizin derinleşmesi, bugün olduğu gibi yarın da asıl olarak işçi sınıfını vurmaya devam edecek. İşsizliğe paralel yoksulluk da artacak. Bu gelişmeler her bir ülkede farklı derinlikte yaşanıyor. Tüm ülkelerin işçilerinin ve gençliğinin içine sürüklendiği bu yıkım ortamı tek tek ülkeler çapında, krizi atlatmaya yönelik ekonomik taleplerle bir sonuca ulaşamaz.
Savaşların, işsizliğin, yoksulluğun olmayacağı bir dünyanın maddi temeli bugün mevcuttur. Bugünkü ekonomik kriz, sosyalizmi gerçek kılmak için işçi sınıfı tarafından değerlendirilmek zorunda. Aksinin, bugünkü koşulların daha da ağırlaşması ve emperyalist savaşlar olduğunu biliyoruz. İşçi sınıfı uluslararası Marksist bir örgütlülüğe sahip olmadığı sürece bunun böyle devam edeceği de -tarihten ders çıkaranlar için- bir sır değil.

*** *** ***

Önümüzdeki günler, büyük kitlelerin hızla siyasallaşacağı ve toplumsal mücadelelere gireceği bir dönem olacak. Dünya tarihindeki kırılma noktalarından birinde -en yoğununda yaşadığımızı anlamak çok zor olmasa gerek. Bunun bilincine varmak, bu kırılmayı yeni bir dünya yönünde sıçramaya dönüştürme amacıyla biz ve bize benzer milyonlarca mülksüzle birleşmek için yeterlidir.

Önümüzdeki ay görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: