4 Eylül 2009 Cuma

Paris Komünü

Tarihte devrimler çoğu kez savaşları izler.
İşçi kitleleri olağan dönemlerde bir köle gibi uysalca çalışarak, alışkanlıkların büyük baskısına boyun eğerek her Allahın günü didinip dururlar. Kapitalizme sadakatle hizmet eden bu alışkanlık olmasa, ne bekçiler ne polis, ne gardiyanlar ne de cellâtlar kitleleri boyunduruk altında tutabilirler.

Kitlelere eziyet eden ve onları yıkıma uğratan savaş, egemenler için de tehlikelidir; çünkü savaş, halkı bir çırpıda alışılmış durumundan çekip çıkarır, gümbürtüsüyle en geri ve cahil unsurları uyandırır ve onları enine boyuna düşünmeye ve etraflarına bakınmaya zorlar.
Savaş ve Devrim
Egemenler milyonlarca emekçiyi alevlerin içine iterek, alışkanlıklar yerine yalanlara ve vaatlere başvurmak zorunda kalırlar. Burjuvazi kendi savaşını kitlelerin âlicenap ruhunda değerli addedilen özelliklere boyayarak sunar: Savaş “Özgürlük” içindir, “Adalet” içindir, “Daha İyi Bir Yaşam” içindir! Kitleleri en derin noktalarına dek harekete geçiren savaş, değişmez bir biçimde onları aldatarak sonlanır: onlara yeni yaralar ve zincirler dışında hiçbir şey getirmez. Bu nedenle aldatılan kitlelerin savaştan doğan gergin durumu, çoğu kez egemenlere karşı bir patlamaya yol açar; savaş devrimi doğurur.
On iki yıl önceki Rus-Japon Savaşı sırasında yaşanan buydu: bu savaş, halkın hoşnutsuzluğunu derhal arttırmış ve 1905 devrimine yol açmıştı.
Kırk altı yıl önce Fransa’da da bu olmuştu. 1870-1871 Fransa-Prusya Savaşı işçilerin isyanına ve Paris Komününün oluşumuna yol açmıştı.
Komün
Parisli işçiler burjuva hükümet tarafından silahlandırılmış ve başkentin Alman birliklerine karşı savunulması için Ulusal Muhafız içinde örgütlendirilmişlerdi. Fakat Fransız burjuvazisini, Hohenzollern birliklerinden duyduğu korkudan çok daha fazla kendi proleterlerinin korkusu sardı. Paris teslim olduktan sonra, Cumhuriyetçi hükümet işçileri silahsızlandırmaya girişti. Ama savaş onlarda çoktan bir isyan ruhunu canlandırmıştı. Parisli proleterler, tezgâhlarına geri dönmeyi ve silahlarını ellerinden bırakmayı reddettiler. Silahlı işçilerle hükümet birlikleri arasında bir çarpışma oldu. Tarih 18 Mart 1871 idi. İşçiler galip gelmişlerdi; Paris ellerindeydi ve 28 Martta başkentte Komün olarak bilinen bir proleter hükümet kurdular. Ancak bu uzun sürmedi. Komünün son direnişçileri de, kahramanca bir direnişten sonra 28 Mayısta burjuva birliklerin saldırısı karşısında yenik düştüler. Bunu, proleter devrime katılanları hedef alan kanlı misillemelerin yapıldığı haftalar ve aylar izledi. Fakat kısa süren varlığına rağmen Komün, proleter mücadele tarihindeki en önemli olay olarak kaldı. İlk kez Paris işçilerinin deneyimleri temelinde, dünya proletaryası proleter devrimin ne olduğunu, onun amaçlarının ve izlemesi gereken yolların neler olduğunu görebiliyordu.
Komünün Başarıları
Tüm yabancıların işçi hükümetine seçilebilmesini kabul ederek işe başlayan Komün şunu ilân etti: “Komünün bayrağı Dünya Cumhuriyetinin bayrağıdır.”
Komün dini okulları ve devleti tasfiye etti, ölüm cezasını kaldırdı, Vendome Sütununu (şovenizm anıtı) yıktı, maaşlarını bir işçinin ücretini geçmeyecek düzeyde tutarak tüm resmi görev ve mevkileri halkın gerçek hizmetkârlarına devretti.
Komün üretimi toplumsal bir temel üzerinde başlatmak için, korku içindeki kapitalistler tarafından kapatılan fabrika ve imalâthanelerin sayımını başlattı. Bu, ekonomik yaşamın sosyalist örgütlenmesine doğru atılan ilk adımdı.
Ancak Komün niyetlendiği önlemleri hayata geçirmeyi başaramadı: Ezildi. Fransız burjuvazisi “ulusal düşmanı” Bismarck’la –ki derhal onun sınıf müttefiki haline gelmişti– işbirliğine giderek, gerçek düşmanı olan işçi sınıfının isyanını merhametsizce bastırdı. Komünün görevleri ve planları gerçekleşmedi. Fakat bu plan ve görevler, tüm dünyada proletaryanın en iyi evlâtlarının yüreklerinde yerlerini buldular. Bunlar mücadelemizin devrimci vaatleri haline geldiler.
Ve bugün, 18 Mart 1917’de, Komün imgesi daha önce hiç olmadığı kadar açık biçimde önümüzde durmaktadır, zira aradan geçen uzun zamandan sonra büyük devrimci savaşlar çağına bir kez daha girmiş bulunuyoruz.
Dünya Savaşı
Dünya savaşı, on milyonlarca emekçiyi, içinde bir ot gibi yaşadıkları ve çalıştıkları alışılmış koşulların dışına çıkarmıştır. Şimdiye kadar bu yalnızca Avrupa’da gerçekleşti; yarın aynı şeyi Amerika’da da göreceğiz. Daha önce işçi kitlelerine hiçbir zaman böyle sözler verilmemişti. Onlar için hiç böyle gökkuşakları çizilmemişti. Hiçbir zaman bu savaş sırasındaki kadar övülmemişlerdi. Daha önce hiçbir zaman mülk sahibi sınıflar, “Anayurt Savunusu” adıyla sürdürülen bu yalanı savunma adına halktan bu denli kan istemeye cüret etmemişlerdi. Ve daha önce hiçbir zaman emekçiler bu kadar aldatılmamış, ihanete uğramamış ve bugünkü kadar cefa çekmemişlerdi.
Kan ve çamurla dolu çukurlarda, açlıktan kıvranan şehirlerde ve köylerde milyonlarca yürek, öfke, hiddet ve üzüntüyle çarpıyor. Ve sosyalist ideallerle ilişkili bu duygular devrimci şevke dönüşüyor. Yarın alevler işçi kitlelerin güçlü isyanlarında parlayacaktır.
Rus proletaryası devrimin uzun yoluna çoktan koyulmuştur ve bunun etkisiyle dünyanın gördüğü en rezil despotizmin temelleri yıkılıp parçalanmaktadır. Ne var ki Rusya’daki devrim, Avrupa’nın bütünündeki ve tüm dünyadaki proleter ayaklanmaların yalnızca bir müjdecisidir.
Komünü Hatırla! Biz sosyalistlerin başkaldıran işçi kitlelerine diyeceği budur. Burjuvazi sizi bir yabancı düşmana karşı silahlandırdı. Silahlarınızı geri vermeyi reddedin, tıpkı Parisli işçilerin 1871’de reddettiği gibi! Karl Liebknecht’in çağrısına kulak verin ve bu silahları gerçek düşmanınıza, kapitalizme çevirin! Devlet makinesini onların ellerinden söküp alın! Onu, burjuvazinin baskı aracından proletaryanın öz-yönetim aygıtına dönüştürün. Bugün Komün dönemindeki atalarınızdan sonsuz ölçüde daha güçlüsünüz. Tüm asalakları tahtlarından indirin! Topraklara, madenlere ve fabrikalara kendi kullanımınız için el koyun. Çalışmada kardeşlik; emeğin meyvelerinden yararlanmada eşitlik!
Komünün bayrağı, Dünya Emek Cumhuriyetinin bayrağıdır.


New York, 17 Mart 1917
Lev Troçki

Hiç yorum yok: