22 Eylül 2009 Salı

Garip Bir Sistem İçindeki İnsanlar

İnsanlar günümüzde haklarını aramaktan korkuyorlar. Evet, bunu kabul etmeyenler olabilir ama bu bir gerçek insanlar haklarını savunmaktan korkuyor. Bunu başımdan geçen bir olayla sizlere aktarmak istedim.

Ben arada sırada ağabeyimle birlikte işe ona yardım etmeye gidiyorum. Ağabeyim bir boya fabrikasının bölge temsilcisinde çalışıyor. Oradaki görevi; bölgedeki nalburlara boya dağıtmak. Neyse konuya gelelim. Gene böyle bir gün ağabeyime yardım için onunla birlikte işe gittim. İşyerine geldiğimizde oradaki bir adamla beni tanıştırdı. O da çocukları olan sıradan bir işçiydi. Ona Miço diyorlardı, gerçekten çok iyi niyetli birisiydi.


Bu arkadaşın oradaki görevi de ağabeyimin kullandığı arabaya dağıtılacak boyaları yüklemek. Adam biz gelmeden listedeki boyaları hazırlamıştı bile. Ben de arabaya yüklerken ona yardım ettim. Sonra havadan sudan konuşmaya başladık. Adam kızından bahsetti, 15–16 yaşlarında bir kızı varmış ve maddi olarak sıkıntılı bir dönem geçiriyorlarmış. Bu sohbetin üzerine işyerine siyah bir cip geldi. Gerçekten çok lüks bir arabaydı. Arabanın üstü hafif bir toz örtüsü olmuştu. İçindeki adam arabadan indi ve bize doğru geldi, selam bile vermeden Miço’ya arabasını yıkamasını söyledi. Miço’da isteksiz olmasına rağmen bu isteğe “boyun eğdi”. Daha sonradan anladım ki gelen bu yabancı patronun oğluymuş. Olanlara hiç şaşırmadım sadece Miço’nun durumuna üzüldüm. Ağabeyime: Bu adam neden “bu benim görevim değil bunu yapmak zorunda değilim” demedi diye sordum. Ağabeyim de bana eğer bu şekilde bir şey derse Miço’nun işten atılabileceğini söyledi. Sonradan düşündüm, doğru ya! İşçiler patron ne derse yapmak zorunda! Yoksa yaşamaları için gerekli olan parayı bulamazlar. Bu olay beni çok etkiledi. Eminim bu tarz veya benzeri bir olayı yaşamışsınızdır.

Günümüzde içinde bulunduğumuz bu sistem insanları öylesine egemenliği altına almış durumda ki, insanlar kendi haklarını savunmaktan çekiniyorlar. İnsanlar gerçekten çaresiz. İşçiler yapmak zorunda olmadıkları görevleri yapıyorlar ve bunun karşılığını bile almadan. Fazladan verdiği emeğin karşılığını almayı zaten bırakın, sattığın emek-gücünün karşılığını bile alamıyorsun. Haksız bir durumdayken hakkını aramak istesen sonucu gerçekten kötü olur. Söylersin ve anında işinden olursun. Zaten krizlerin hiç bitmediği bir sistemde yaşıyoruz. İnsanların kendine olan güveni de böylelikle yok oluyor.

Aslında sorunlar bu kadar da değil. Yaşamaya çalıştığımız bu düzen insanları birbirine yabancılaştırıyor. Değer verdiğiniz arkadaşlarınızla zaman geçiremiyorsunuz.

Her şey birbirini tetikliyor. Domino taşları gibi. Bütün bunlar bir de insanı asosyal yapıyor. Artık toplumdan kopuyorsun, seni ilgilendiren sadece kendi sorunların oluyor bencil biri olup çıkıyorsun. Resmen bizi bencilleştiriyorlar. İnsanların en önemli değerlerinden birisi olan birbirleriyle etkileşim içinde olması böyle bir sistemde ortadan kalkmış oluyor. Öyle bir hale getirilmişiz ki insanlar birbirlerine kendi çıkarları için çok büyük zararlar veriyor. Hem de karşı tarafa hiç acımadan. Bunun nedeni de aslında insanların egemen ideoloji tarafından esir alınmış olmaları... Eminim bunu da yaşamışsınızdır; arkadaşlarınız sizi dışarılarda bir yerlere çağırmıştır. Siz bir bahane bularak gitmemişsizindir. Çünkü işten dolayı bitkinsizdir ya da ruhsal olarak yorgunsunuzdur yalnız kalmaya veya sakin bir şekilde dinlenmeye ihtiyacınız vardır.

Bütün bu sorunların ve daha başka birçok sorunu çözülebilmesi için en başta başka bir sisteme ihtiyacımız var. Öyle bir sistem ki; insanların yozlaşmadığı, kendilerine yabancılaşmadığı, emeklerinin karşılığını aldığı, kendi içinde çelişkileri olmayan, kendi mezarını kazmayan bir sistem, başka bir dünya. Birileri bize gülümsüyor…





Karakalemist

Hiç yorum yok: