Yunanistan'dan Bir Mektup
Son günlerde Yunanistan'da neler olup bittiğini anlatmak zor. Eğer olanların tam doğru bir analizine sahip olmak istersek bu yaşananların yaklaşık 50 yıllık politik kararların bir sonucu olduğunu kabul etmemiz gerekir..
Yunanistan yaklaşık 300 Milyar Euro'luk bir kamu borcuna sahip. Ekim 2009 seçimlerinden önce, şimdiki “sosyalist” hükümet ülkeyi krizlerden kurtaracak ve aşırı kısıtlamalar getirmeyecek bir planı olduğunu vaat etti. Elbette ki kapitalistlerin işçi sınıfına yüklenmeden krizleri atlatması mümkün değildir. Devlet, Yunanistan'da cumhuriyetin restore edildiği 1974 yılından bu yana uygulanan en işçi karşıtı tedbirleri aldı. İşçi ve emekli maaşlarını düşürürlerken, işsizlik önümüzdeki günlerde artacak. Hükümet IMF ve AB'nin maddi yardımına başvurdu. Onlarsa devletin tedbirlerini yetersiz buldular ve daha da sıkı tedbirleri önerdiler.
İşçi sınıfı, resmi diktatörlük zamanlarından bugüne gerçekleştirilen en kitlesel ve en radikal gösterilerle cevap verdi. Bu esnada devlet aynı ölçüde şiddetle ve ayrım yapmaksızın öğrenci ve yaşlıları hedef alan artan polis şiddetiyle bizi sindirmeye çalışıyor. Medyanın işbirliğiyle göstericileri suçlular ve işkenceciler olarak adlandırıyorlar ve onları küçük düşürüyorlar. Radikal kanatları, anarşistleri ve gerçek komünistleri provokatör olarak damgalamaya çalışıyorlar.
5-6 Mayıs günlerinde yaşanan polis şiddeti aşırıydı. Ülke çapında binlerce insan kazanılmış hakları üzerinde ısrar ederek protestolar gerçekleştirdi. Polis ortada bir sebep olmaksızın göstericilere saldırdı, dövdü, korkuttu ve tutukladı. Ardından herhangi bir vekilin izni olmaksızın Atina'da özgürlükçü bir yerleşkeye girdi ve tahliye etti. Ayrıca göçmenlerin sosyal alanına saldırdı, rastgele evlere girdi ve tutuklamadan şiddet uyguladı. Göstericiler parlamento binasını kuşatmaya çalıştı. 5 Mayıs olayları, o gün grev günü olmasına rağmen bankada çalışan üç insanın ölümüne neden oldu. Bizler mücadele ile ve hatta işçi sınıfının kanıyla kazanılmış özgürlüklerimizin ve haklarımızın hiçbir sınırlanmasını kabul etmemeliyiz. Sermayenin ve onun devletinin karşısında durmalıyız. Kendi asıl silahımızı kullanmalıyız: Dayanışma.
Haydi, dünya işçilerinin haykırmasına izin verelim: NO PASARAN! NOSOTROS PASAREMOS!
Nikos
Yunanistan'dan bir öğrenci arkadaşımız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder