Bir yanda 3 milyona yakın üniversite öğrencisi. Büyük çoğunluğu işçi ve emekçi ailelerin çocukları. Yani, başkaları adına çalışan, emeği ve hakları patronlarca gasp edilmiş ailelerin çocukları. Diğer yanda, ‘her ile bir üniversite’ sloganıyla eğitim kalitesini arttırmayı değil, ili kalkındırmayı hedefleyen eğitim politikaları. Bu iki gerçeklik bugün barınma ve beslenme gibi en temel ihtiyacının en büyük sorunu olduğu binlerce üniversite öğrencisini ortaya çıkarıyor.
Birçok üniversite öğrencisi barınma ve beslenme gibi en temel ihtiyacını çözmek için kayıtsız, iş güvenliksiz ve çok düşük ücretlere çalışmak zorunda kalıyor. Üstelik çalışmak bile çoğu zaman yeterli olmuyor. Eğitimin bir sektör olduğu gerçeği, eğitimin meta olduğu gerçeği, öğrencilerin de yaşamlarının günden güne zorlaştırıyor. Yalnızca daha ucuz iş gücü arayan patronların işine gelen bu durum, yüzbinlerce öğrenciyi mağdur bırakıyor. Çünkü onlar bir taraftan eğitim sektöründeki girişimlerinden bir yandan da okullarda verilen egemen sınıfının ideolojisine uygun eğitim sayesinde kazanmaya devam ediyorlar.
1961 yılında, 351 sayılı özel bir kanun ile kurulan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (Yurtkur), devletin, öğrencilerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılaması için kurduğunu belirttiği bir tüzel kişilik. Yurtkur, 81 il, 113 ilçede bulunan toplam 281 yurtta 248.664 yatak kapasitesi ile hizmet vermekte. Ancak bu rakkam Türkiye’de okuyan üniversite öğrencileri düşünüldüğünde oldukça komik bir rakam. 3 milyona yakın üniversite öğrencisi gencin olduğunu ifade etmiştik. Bu öğrencilerin bir çoğu memleketlerinden uzak bir ilde eğitimlerini gerçekleştirmekte. Haliyle barınma ihtiyacı en temel sorun olarak birçok gencin aklında.
Örneğin 2010-2011 öğretim yılında Yurtkur’a başvuran öğrencilerden sadece 106.165 öğrencinin doğrudan yurda yerleştirildiği bilinmekte. Elbette ki başvuran öğrenci sayısı bu rakamın çok daha üstünde. Çünkü geçtiğimiz yıl, belli bir lisans ya da ön lisans bölümüne kaydını yaptıran öğrenci sayısı yaklaşık 900 bin olarak belirlendi. Bu öğrencilerin tamamının Yurtkur’a başvurduğunu düşünmediğimiz halde, rakamlar arası uçurum oldukça belirgin.
Devletin bu hizmetinin bir karşılığı var elbette. Eğer şanslıysanız ve yurda alınmaya hak kazanıysanız, ayda 99 TL ödemenizi yapmanız gerekecek.
Yurtkur’un öve öve bitiremediği bir çalışması, öğrencilere yaptığı beslenme yardımı. Yurtkur 2010 yılında sabah kahvaltısı 1.60 TL, akşam yemeği yardımı 2.40 TL olmak üzere öğrencilerin günlük beslenme giderlerini karşıladığını düşünüyor. Oysa bu tutar oldukça cüzi bir miktardır ve ailesinden ekonomik yardım alamayan bir genç için asla yeterli değildir. Ailesinden yardım alamayan gencin devlet koruması olması durumunda Yurtkur’dan alacağı yardım ise; 2010 yılında 13 TL’dir. Bu tutarın bir insanın günlük beslenme ihtiyacını karşılamadaki yetersizliği, yurtların içine açılan kantin ve yemekhanedeki besin değeri düşük ve pahalı yiyeceklerle karşılaştırıldığında daha anlaşılır oluyor. Unutmadan ekleyelim, kar amacı güden Yurtkur, bünyesinde açılmasına izin verdiği yemek şirketi, sosyal tesis vb. firmalardan da gelir sağlamaktadır. İhale usulü ile yurtlarda bu hizmeti verecek olan firmalar arasından en karlı teklifi veren tercih edilir.
Kurum yurtlarının gelir sağladığı diğer bir alan ise, 2005 yılında kararlaştırılan, yaz aylarında çeşitli amaçlar için bu odaların ve kuruma ait salonların kiralanabilmesidir.
Yurtkur, yalnızca ekonomik olarak değil sosyo-politik olarak da eleştirilmesi gereken bir yerdir. Kurum olarak kapılarını yalnızca Türkiyeli ve Türk akraba topluluklarından öğrencilere açan YurtKur, yabancı öğrencilere barınma ve burs imkanı sağlamamaktadır. Yalnızca barınma konusunda, kültür anlaşmaları olan yabancı ülkelerin öğrencilerine sınırlı sayıda kontenjan ayıran kurum, ülkesine gelen yabancı öğrenciye burs ya da kredi vermemekte.
Bunun dışında Yurtkur yurtlarının birçok ilde, milliyetçi, dinci örgütlere kucak açtığı ortadadır. Yurda yeni gelen öğrencinin hemen bu örgütlerin öğrenci birimlerinin toplantısına katılmak zorunda olmaları, bu toplantılarda onlara verilen gözdağı, kılık kıyafetlere karşı gerici öğrencilerin uyguladığı zorbalıklar… Say say bitmez. Bu yurtların herhangi birisinde yalnızca 1 hafta kalmak bile bunları görmek için yeterli bir süredir. Devlet yurtlarındaki kısıtlı yer imkanı, bu yurtlara giremeyen birçok öğrenciyi de “ücretsiz” barınma imkanı sağlayan çeşitli cemaatlerin kucağına itmektedir.
Kadın öğrenci yurtlarında ise cinsiyetçi uygulamalar çok büyük bir sorun. Öncelikle, kız öğrenci yurdu olarak tanımlanan yurtların isimlerinin de bu cinsiyetçiliği barındırdığını söyleyelim. Kadın cinsini bakire ya da bakire değil olarak şekillendiren kafaların uygulaması birçok kadın öğrenciyi rahatsız etmekte. Ayrıca yine birçok ilde, kadın yurtlarının giriş saati erkek yurtlarından daha erkendir. Hatta bir çok öğrenci yurdunda erkek yurtlarının bir giriş saati yoktur. Yurtkur’un bir diğer paha biçilemez hizmeti de namusu korumaktır.
Hemen bir örnek verelim, Yurtkur Genel Müdürü Hasan Albayrak, geçtiğimiz dönemde şu açıklamayı yapmıştı: ‘O yaştaki kız çocuğunun başıboş sokakta dolaşmasını doğru bulmuyorum. Çarşı pazar da açık değil, bara da gitmesin. Hem kız çocuğunun barda ne işi var. Tiyatroya sinemaya gitmelerine veya kursa katılmalarına engel yok. Gittiklerinde bunu gösteren belge ibraz ettikleri takdirde hiçbir sorun yaşanmıyor'.
Her anlamda gerici bir kurum olan Yurtkur, ihtiyaç karşılamaktan öte, kar elde etme amacı güden politik bir amacı da barındıran bir kurumdur. Öğrencilerin daha sağlıklı barınma ve daha sağlıklı beslenme hakları var. Yurkur’un 6-10 kişilik koğuşlarına ayda 99 TL vermek istemiyoruz. Parasız eğitim ve insanca koşullarda barınma hakkımızı savunuyoruz. Yurtlardaki cinsiyetçi, milliyetçi uygulamaları kabul etmiyoruz.
Yurtkur mağduru öğrenciler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder