16 Aralık 2010 Perşembe

Benim Şairlerim Dize Dize-1 "Duvar"

"Başlangıçta daima şairler vardı. Başlangıçta daima şairler olacak." Böyle diyor; başında kasketi, sesini korurcasına boğazındaki atkısı, sanki saklanıyormuşcasına sırtındaki koca paltosu ve gözlerinin güzelliğini yokediveren kalın camlı gözlükleriyle...

    Attilâ İlhan; Duvar kitabının ilk baskısını annesinden aldığı bin lirayla kitabının boyutunu kısa tutmuş ve sonraki basımlarıyla, Duvar'ın boyutunu bir miktar daha yükseltmeyi bilmştir. Duvar'ın taşlarını dizerken, kalabalık yaşayan şairi herkes olarak görmüş ve kendi deyimiyle; karanlık ve zulüm günlerinde ezilen halkın hürriyet ve demokrasi savaşını dönemin 'dikta krallığı'na karşı vermiş, hiç olmazsa bunu denemiştir.
    Büyük halk yığınlarını sarabilecek bir sesin peşinde olan A. İlhan, Duvar'ın şiirlerini; halkçı, toplumcu ve geniş soluklu bir 'koçaklama şiiri' olarak nitelendiriyor. Böylelikle şiirlerinin bir köşesine; Köroğlu, Dadaloğlu, Kul Mustafa, bir köşesine; Dertli, Gevheri, Zihni, bir diğer köşesine ise; Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Bayramî'yi yerleştirerek üç tarafı birbirinden farklı, ama aynı halkı içine alan bir üçgeni kurmuş oluyor.
    Duvar'daki şiirleri 'bir harp delikanlısı'nın şiirleri olarak gören A. İlhan; bu çetrefilli baskı altındaki mutluluk hayallerine hürrüyet ve eşitlik düzeniyle tutunabilmiştir.
    Şimdi başlığın hakkını vermek adına Duvar'ı dize dize yeniden örelim:

    "gâvurdağları'ndan rivayet" ve "hürriyet yürüyor"
  
     Gâvurdağları'ndan rivayet eden A. İlhan, burada dile getirdiği yedi şiirini yer yer halk şiirinin harcını katarak, toplumculuğa erken bir yaşta girmiştir. Buradaki şiirlerin pek çoğu  daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Bunlardan biri olan 'döşeme' şiiri Yücel Dergisi'nde yayımlanmıştır. Hatta A. İlhan, 'beteroğlu' takma adıyla ve sonradan değiştirdiği 'garip aşık' sözlerinin yerine mahlas olarak verir. Buna neden olarak; bir sağcı dergi olan Yücel'de isminin gözükmesini istemeyişi olarak beirtir.

  ...
  yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim
  bir avuç toprağıma çöreklemek için
  yürümüş selamsız sabahsız
  destursuz girmiş memleketime
  yedi çeşit frenk askeri
  ...                     (cebbar oğlu mehemmed)

    A. İlhan böyle diyor 'cebbar oğlu mehemmed' adlı şiirinin bir yerinde... 1946 yılında 'CHP Şiir Armağanı' ikincisi olan bu şiir birçok şairi o dönemde O'na düşman etmiştir. Lise birinci sınıftayken onu tutuklayan parti de tuhaftır aynı partidir.
    'Göçmenler', 'Ökkeş', 'Mektup' şiirleri; A. İlhan'ın anıları ne kadar güzel şiirleştirdiğinin açık örnekleridir. Sırasıyla: Göçmenlerin dramını, bir arabacının hikayesini ve kendi hayat hikayesinin bir kesitini mektuplaştırarak, 'büyük halk yığınları'na anlatmayı denemiştir.
    Bir sosyalist dergi olan 'Gün' de ilk defa kendi adıyla yayımlanan 'Ağıt Şiiri' İkinci Dünya Savaşı'nı konu eder. A. İlhan bu durum karşısında hem çok sevinir, hem de korkar. Bu yüzden O, affedilerek geri döndüğü lise hayatının sonuna kadar yeniden 'Beteroğlu' imzasına geri dönmüştür.
   'Hürriyet Yürüyor' bölümünde; tasavvuf ve halk şiirini güzel bir biçemle bütünleştiren A.İlhan, 'Hürriyet Kavgası'na girmiştir. 'Ben şairim şairlerden herhangi biri / bütün çanlar gibi çalınmalı mısralarım' diyerek 'Dünyakâri' şiirinde faşizme yüklenmiştir. O'na göre; dışarıda faşizme her yükleniş, içerdeki faşizme yükleniş demektir.
   'Türkiye' şiiri O'nun hücüma uğradığı bir başka şiiridir. Bir Türkiye güzellemesi niteliğinde olan bu şiir, dönemin eleştirisini fazlasıyla almıştır. Fakat gariptir ki ders kitaplarında, tv ve radyolarda rahatlıkla okunan ender şiirlerindendir.

   "karanlıkta kaynak yapan adam"

   İçinde kitabında adını da taşıyan 'karanlıkta kaynak yapan adam' bölümü A. İlhan'ın kitabın ismi olarak düşündüğü, fakat bu isim şehirlerdeki yükselen işçi sınıfını temsil ettiği için bir arkadaşının; bu isim başını belaya sokar demesi üzerine, kitabın ismi Duvar oluyor.

  ...
  benim bir sevgilim var gözleri menevşeli
  şafaktan yıldızlara kadar fabrikadadır
  hem ömrünü dokur hem yünlü dokur
  yumulur yorgunluktan eve dönünce gözleri   
  ...                                                         (iş başı)
  Duvar'ın asıl sayılması gereken şiirlerindendir 'İş Başı' şiiri. Hafifte olsa Nazım'ın sesi duyulur mısralarının arasından. Ama yine de A. İlhan şiirin dokusuna sesini vermeyi başarmıştır.
  Balıkçıpazarı meyhanesinde çok defa ezbere okunan 'Umumi Istırap Şarkısı' şiiri; bir neslin baskıdan ve yoksulluktan ezilmişliklerini ıstıraplı bir dille, deyim yerindeyse şarkılaştırmayı başarmıştır. Buyrun o şiirden bir parça:

 

  ...
  yine indi akşamlar
  duvar diplerinden gözleri bağlı adamlar
  mapushane çeşmesi yandan akıyor yandan
  efkarım var
  çiçekli bir dal gibi dünyamız güzel ama
  kör olmuş gözlerim kör olmuş ağlamaktan
  harp girdi bir tanem benim kanıma
  çilek rengi bir sabah
  dizi dizi bembeyaz mumlar gibi dizildik
  biz yüzlerce bigünah
  ...                                     (umumi ıstırap şarkısı)

   'Bu şiir İkinci Dünya Savaşı içinde kahredilen bütün dünya duvarları için yazılmıştır' diyor 'Duvar' şiirinin ta kendisi için. Ve devam ediyor:
   
    ...
    -kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
    -sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan
    -dilim dilim sırtımdaki yaralar
    ...                                            (duvar)

     Bir kaynakçıdan esinlenerek şiir hüvviyetine girmiş bu bölümede isim olmuş olan 'karanlıkta kaynak yapan adam' şiiri, A. İlhan için yeryüzündeki ışıldayan yıldızlar mahiyetindedir. Daha önce de belirttiğim gibi kitabın ismine ad olamamış bu bahtsız şiir, İstanbul gibi büyük şehirlerde yükselen işçi sınıfını temsil eder.

    "harp kaldırımında aşk"
    
    'harp kaldırımında aşk' Duvar'ın aşk şiirleri anlamındadır. Başka bir deyişle 'aşka dair şarkılardır'.
     Aşk şiirlerini kısıtlayan, daha doğru bir ifadeyle içine bir takım siyasal sloganlar sokan dönemin toplumsal şairlerine uyduğu halde, yine de eleştrmekten kendini kurtaramamıştır. A. İlhan. Aşk şiirlerinin bir kısmını ilk basımında, diğer aşk şiirlerini ise diğer basımlarda vermiştir.
      A. İlhan'ın hafif devrimci aşk şiirleri, sevgilisinden uzakta olan bir şairin beraber olma hayallerine tabidir.
      Şimdi bu 'harp delikanlısı'nın aşka dair şiirlerini çarpıcı dizelerle verip şiir sevenlerin merakını uyandıralım.
      'garipseme' bir ifadeyle 'seninle birlikte çinlileri düşünürüm' diyor yakın-uzak sevgilisine. 'arı kuşları'na ırgatları anlatırcasına; 've içim terkedilmiş bir şehir gibi ıssız / şarkı söylerken ırgatlar tarlada tütün kırarak'... Devrimci sloganları çağdaşlarının gözüne soka soka 'rêvolution' şiirinde; 'yine chopın'den rêvolution'u çalar komşumuz' der. Bir 'çağrı' yapar delikanlılığın vermiş olduğu cesaretle; 'olsaydı olmuyor olmıyacak-olabilir / saadet de felaket de insanlar içindir.' Şair ruhlu adam; 'adımla nasıl berabersem', 'hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların' deyivererek bir çırpıda aşkı anlatıyor. O şimdi de harbi anlatıyor uzaktaki aşkına; 'yine akşam yine harp haberleriyle dolmuş odam'. 'beraber yaşamak' şiirinde uzaktaki sevgiliyle birlikte olma hayallerine dalıyor ki; 'aynı şeye gülüp aynı şeye ağlamak'ın bütün hissiyatını içinizde hissediyorsunuz. İsim babalığına seçtiği 'harp kaldırımında aşk' şiirinde, uzağındaki aşkı başucundaymışcasına anlatıvererek mutluluk hayallerine giriyor. 'kalp ağrısı' çeker bir de bu ozan: 'hayaller kurmakla geçti ömrümüzün yarısı / daima saadete açıldı ellerimiz'. Ve kaçınılmaz son, anlıyor artık uzaktaki sevgilinin yokluğunu ve diyor ki: 'sen yoksun deniz yok / yıldızlar arkadaşım / ya bu gece harika bir şeyler olsun/ yahut bir bomba gibi/ infilak edecek başım'...

   "şafak vakti dünya"

   İkinci Dünya Savaşı destanı mahiyetindeki 'şafak vakti dünya' şiirlerini, Nazım'ın Kurtuluş Savaşı Destanı'nı yazdığını işittiğinde yazdığını belirtir.
    Bu bölümde Dadaloğlu, Köroğlu ve Pir Sultan'ın çizgisiyle sağlam bir ses peşinde koşmuştur. Büyük bir öfke ve kızgınlıkla bu işe girişen şairin şiiri, bu süreçte bir başkalaşmaya uğruyor; kırsal kesim havasından sıyrılmasıyla 'ûslub birliği'ni çatlatmış oluyordu. Böylelikle şair, kendisi için yeni olan büyük şehir havasına girmiş oluyordu. Bu O'nun bu destanı bitiremeyişine neden oluyordu.
   'yine mi harp yine mi kan yine mi kan' dizesi 'Sabaha Kadar' şiirinin özeti gibi. Ama yine de hürriyet oluveriyor şairin birçok mısrası. 'Düştü Polonya Kalesi', A.İlhan'ın yağmurlu bir gecede düşünce seyrine; savaş, kan ve hürriyetin hakim olduğu bir uzunca şiirdir. A. İlhan'ın yağmur imgesini çok sevdiği aşikardır. 'Marianne' şiirinde yağmur, sinsileşip ölüm çiseliyor. Bu bölümde yer alan 'Diliyar' şiiri ile 'Kutup Yıldızı Rivayet Eder' şiirlerinin havası şairin başka biçemlere kaydığına iki ters örnek olarak sıralamak mümkündür.
   Yazıya Nazım'ın Duvar için dedikleriyle son vermek istiyorum: 'Duvar beni çok sevindirdi. Attilâ İlhan gayet soylu, özlü şair, pek beğendim. Aşk olsun delikanlıya!...'



idris doğu s

Hiç yorum yok: