16 Aralık 2010 Perşembe

Arif Damar'ın Ardından

Emekçi olmak, işçi olmak asla sadece fabrikada ter dökmekten ibaret olmamıştır. Asla da bundan ibaret olmayacaktır. Mayakovski'nin "Şair İşçidir" şiirinde de söylediği gibi... Bir fabrika sayar kendini şair. Onun işi de en az fabrika işçileri kadar zordur. Çünkü o da beyin peydahlar dilinin eğesiyle. Her şair için geçerli değil elbet bu yazılanlar fakat bir şair var ki bu tanım için ondan daha iyisi zor bulunur: Arif Damar.

İnsan yetişkinlik dönemine girdikten sonra ne kadar sarsıcı olaylar yaşarsa yaşasın bu çocukluğunda yaşadığı olayların yanında hep daha yüzeysel kalır. İnsan da bir apartman gibi temelinin yani çocukluğunun üzerinde yükselir. İyisi mi biz de Arif Damar'ın temelinden doruğuna ufak bir yolculuk yapalım.


'40 Kuşağı toplumcu şairlerinin hepsinde olduğu gibi Arif Damar da Cumhuriyet'in ilk çocukları arasındaydı. Farklı bir zamanda, bir toplumsal alt-üst oluş vaktinde doğdu ve büyüdü. Savaş gibi büyük bir travma onunla iç içeydi. Bunu özümsemesine gerek yoktu, çünkü bu olgu zaten onun doğasında var olmak zorundaydı. İlk Dünya Savaşı'nın etkileri daha geçmeden ikincisine tanıklık etti. Bu olaylar patlak verirken o daha 15 yaşındaydı ve şiiri, arkadaş çevresi, yaşadığı toplum, kısaca bütün geleceği bu olaylar üzerinden şekilleniyordu. Ve o buna uyup toplumcu olmak zorundaydı. Memet Fuat'ın "Çocuk yaşta toplumculuğa katıldı. Acelesi varmış herhalde." cümlesi geliyor aklıma. Acelesi yoktu Arif Damar'ın. Sadece buna mecburdu, o kadar.

1925'te Çanakkale'nin bir köyünde doğdu. Erken yaşta annesini ve babasını kaybetti. Kısaca o da yardımcıları olmadan hayatı anlaması gerekenler safında yer aldı mecburen. Çok erken yaşta -ki bu yaş 15 oluyor- şiirleri günyüzüne çıktı. "Komünist" sıfatını almasını sağlayan bu şiirler aynı zamanda okuduğu İstanbul Erkek Lisesi'nden atılmasına da sebep oldu. İşportacılıktan memurluğa çeşitli işlerde çalışıp hayatını bir şekilde devam ettirdi. Siyasi faaliyetlerdense asla geri kalmadı. O da Sansaryan'a uğrayanlardan. 1951'de TKP Davası'ndan tutuklandı ve 2 sene hapishanede yattı. Bu süreçten sonra şiiri üzerine daha fazla eğildi. 1956'da ilk kitabı 'Günden Güne'yi yayımladı ve kitap Cemal Süreya'yla birlikte Yeditepe Şiir Armağanı'na layık görüldü. Fakat malesef ki yayımlandıktan kısa bir süre sonra kitap toplatıldı. Yerden göğe kadar toplumcu bir kitaptı bu. "İkinci Dünya Harbi'nden Portreler, Hissen Yok Bu Akşamda Senin, Çelinen Akıl" ve bunun gibi daha nice yüksek sesle okunası şiirler barındırdı bu kitap.

'Günden Güne' kitabından sonra 'İstanbul Bulutu' , 'Kedi Aklı', 'Saat Sekizi Geç Vurdu' kitapları art arda yayımlandı. Git gide Arif Damar şiiri evriliyordu başka bir yöne. Attila İlhan'ın deyimiyle "inek toplumculuğu"ndan sıyrılıyordu. Zaten Arif Damar hiçbir zaman öyle bir şair olmamıştı ama şiirinde imgenin ve çağrışımların yeri çok daha büyük bir yer kaplıyordu ki zaten olması gereken de buydu. Biçim kaygısını gütmesi şiirini çok daha iyi yerlere taşıyordu. Kendi şiirinde yenilik yapma zorunluluğunun kendi de farkındaydı ve "Benim zayıf şiir yazmaya hakkım yok. Kötü şiir yazarsam eski şiirlerimi de gölgeler. Şiirde yaratıcı olmak lazım, üretici değil." diyebilmiştir. Bu cümleler şiir yazmaya yeltenen herkes için akılda bulundurulması gereken cümlelerdir kesinlikle. Arif Damar Garip Şiiri'ne de İkinci Yeni Şiiri'ne de ilk başta mesafeli durmuş ve olumsuz yaklaşmıştır. Fakat kendini bu konularda da yenileyen şair, iki akımın da şiirin gelişimi için gerekli basamaklar olduğunun farkına varabilmiştir. Aslında bu Arif Damar'dan beklenen yaklaşımdır, çünkü o da doğaya ve şiire maddeci yaklaşan bir şairdi ve tarihsel ilerleyişi bu temeller üzerinde değerlendiriyordu.

'Seslerin Ayak Sesleri' kitabıyla beraber kısa şiirlerde de üst seviyede yazabileceğini gösteren şair, aynı zamanda daha uzun şiirlerinde de derinlikli şiirinin ince örnekleriyle karşılaştırmıştır bizi. Farklı biçimlerde şiirler denemiş yeniliklerine her daim devam etmiştir. Özellikle 'Sözcükler' adlı şiirinde kelimeleri deşerek şiir zekasını ortaya çıkarmıştır. 'Yoksulduk Dünyayı Sevdik' şiiri üstüneyse fazla söze gerek yok, şiirin başlığı dahi okuyucuya büyük bir tat veriyor ki içeriği çok daha önde başlığından. Arif Damar'ın şiirinden hafif sıyrılıp genel dünya bakışı hakkında biraz bilgi sahibi olalım. Kapitalizm hakkında konuşan şair "Kapitalizm insana aykırıdır, hatta bir suç düzenidir. Bu düzenin tek alternatifi de sosyalizmdir." der. Yaşamının her anında kapitalizm karşısında duran ve sosyalizmi savunan bir insan oldu Arif Damar ve kapitalizmin alternatifsiz olduğunu düşünenlere hep Ekim Devrimi'ni örnek gösterdi. Sınıf çatışmasının her zaman farkında olan ve proletaryayının daha ileri bir hal alması için ömrünün sonuna kadar çalışan şair gerçek bir devrimciydi. "Gerçek şair, kendisine dayatılan değerleri içine sindiremez, tüm baskılara başkaldırır. Çünkü şiir bir başkaldırı, bir ayaklanma, çağdaş aklın ve ilkelerinin savunulmasıdır." der. Umutsuzluğu bilinç eksikliği olarak tanımlar ve ardından şu dizeleri patlatır hemen : "Hey gardiyan gardiyan / Gel de bak parmaklıklardan / Tuzburnu Feneri değil / Umudun şimşeği çakan."

Edebiyatımızın usta kalemlerinden Yaşar Kemal'in Arif Damar hakkındaki görüşleri ise genel eğilimden pek de farklı değil. "Arif Damar, zamanımızın en iyi şairlerinden biriydi. Zamanımızın en iyi ve en cesur insanlarından biriydi de. Arif Damar demek halkla beraber olmak, şiirle beraber olmak, insanlıkla beraber olmak demektir. Bir ömür boyu inançlarına ve şiirlerine sadık kalmış, düşüncesini gittikçe güzelleştirmiştir. Arif’in şiirlerinin ve kişiliğinin farkında olmayanlar bundan sonra farkına varacaklardır." diyor Yaşar Kemal ve çok güzel bir noktaya parmak basıyor. Aydın olmak, şair olmak halktan yukarıda olmak demek değildir. Arif Damar da asla böyle olmadı. Ve üstüne yine mükemmel dizeler döktürdü bu konuda. "İnsanları sevmek büyük hüner / İnsanlarla beraber"

Sonuç olarak büyük yaşadı Arif Damar. Aldığı bayrağı, elinden gelen en iyi şekilde taşıdı ve devretti. Şimdi bize onu okumak ve okumayanlara okutmak görevi düşüyor. Şairin bütün şiirleri "Yoksulduk Dünyayı Sevdik" adıyla Kırmızı Yayınları'ndan çıkmış durumda. Şiirin bol olsun Arif Damar.

                                                                                                                                                                           ihka

Hiç yorum yok: