16 Aralık 2010 Perşembe
İçindekiler
17. Sayıya “Önsöz” 2
Avrupa'da Kitlesel Öğrenci Hareketleri Üzerine 7
“Türban Sorunsalı” ve Çözümsüzlük Arayışları 10
Egemenlerin Adaleti ve 19 Aralık Katliamı 14
Eğitim Şurası Toplandı 17
Üniversiteli Olmak 19
Üniversitelerde Özgürlüğün Sefaleti 20
Fetiş 21
Vardiyada 22
Benim Şairlerim Dize Dize-1 “Duvar” 23
Yeni Dünya'ya Açılan Kapı: Ekim Devrimi 27
Öğrenci Gençliğin Sendikası Olmalı mı? 33
Haiti'de Kapitalizm Afeti 38
'Yeni CHP' ile Yeni Dönem 41
Arif Damar'ın Ardından 46
DİSK Bürokrati Çelebi İstanbul Üniversitesi'ndeydi 49
İran'da Müziğe Getirilen Yasaklar 52
bize yazın: iktisatsiyaset@gmail.com
tüm yazılar iktisatsiyaset.org'dan alınmıştır
17. Sayıya “Önsöz”
İktisat-Siyaset 17. sayısıyla, yaklaşık iki aylık bir aranın ardından yeniden okurlarıyla buluşuyor. Aradan geçen iki aylık süre, ülke ve dünya gündeminin yoğunluğu hesaba katıldığında oldukça uzun sayılır. Sürekli değişen gündem maddeleri, birbiri ardına patlayan hadiseler takip edilmesi güç bir manzara sunuyor bizlere. Gerek coğrafyamızda, gerekse dünyanın diğer bölgelerinde, haber değeri taşıyan, üzerine kafa yorulması yaşamsal önem arz eden meselelerin bolluğu, elinizdeki fanzinin sınırların fazlasıyla aşıyor ne yazık ki. Buna rağmen egemenlerin ideolojik kuşatmasına inat, sözler var söylenmesi ve paylaşılması gereken… Dolayısyla İ-S’nin bu sayısında da, elimizdeki alanı en iyi şekilde kullanmaya özen gösterdik.
Avrupa'da Kitlesel Öğrenci Hareketleri Üzerine
Kapitalizmin küresel krizi derinleşiyor. Burjuvazi sermayeyi korumak ve onu yeniden üretebilmek için işçi sınıfına karşı tavrını açıkça ortaya koyuyor. İşçilerin kazanılmış haklarını gasp eden yasalar, işsizleri perişan edecek sosyal hak kısıtlamaları, işsizlik maaşının düşürülmesi, üniversite haçlarına yapılan zamlar, göçmen işçilere yönelik ırkçı yaklaşımlar... Bugün Avrupa işçi sınıfının ve öğrencilerin direniş sebepleri bunlar.
“Türban Sorunsalı” ve Çözümsüzlük Arayışları
Temmuz 2007 seçimlerinden sonra alevlenen ve o dönemde gerici AKP-MHP’nin dinci faşist ittifakı ile statükocu CHP ve Kemalist seçkinler arasında fırtınaların kopmasına neden olan türban meselesi son günlerde yine gündeme otur(tul)du. 3 yıl önceki genel seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkan AKP hükümetinin seçim sonrasına bıraktığı anayasa değişikliği çalışmaları başlamadan gündeme getirdiği türban serbestliği meselesi, o dönemde de anayasasının mevcut maddelerinin engel olması sebebiyle yine yapay bir gündem olarak kalmış, AKP iktidarının ve CHP muhalefetinin siyaset malzemesi olarak kullanılmak üzere bugüne değin rafa kaldırılmıştı.
Egemenlerin Adaleti ve 19 Aralık Katliamı
2000 yılında, cezaevlerinde koğuş sisteminden hücre sistemine geçişi öngören F Tipi hapishanelere ve cezaevi koşullarının giderek ağırlaşmasına karşı çeşitli sol örgütlerce sürdürülen ölüm orucu direnişini sonlandırmak amacıyla, 19 Aralık tarihinde 20 cezaevine eş zamanlı operasyon düzenlenmişti. Devlet, düzenlediği operasyona “Hayata Dönüş” adını vermiş ve operasyonu siyasi tutsaklara karşı bir katliama dönüştürmüştü.
Eğitim Şurası Toplandı Eğitimde Sünni- İslami Eksen
Milli Eğitim Şurası’nın Kızılcahamam’da yaptığı 18. toplantısının kararları açıklandı. Daha önceleri AKP'nin genel toplantılarının gerçekleştirildiği Kızılcahamam'daki otelde toplantının yapılıyor oluşu, merkeze uzaklığı ve ulaşımın zor olması gibi nedenlerle toplantı eleştirilere maruz kalmıştı. Eğitim-Sen ise, alınan kararların uygulanmaması, sendikaların şuradaki temsiliyetinin yetersizliği ve iktidarın dayatmacı yaklaşımlarını öne çıkararak toplantılara katılmama kararı aldığını açıklamıştı.
Üniversiteli Olmak
Üniversiteli olmak; kampüste polis şiddetiyle burun buruna yaşamak, kampüsteki sivil polislerle aynı banka oturmak zorunda kalmaktır.
Her gün kapıda kendisini karşılayan güvenlik görevlisine çantasını ve üzerini didik didik aratmak zorunda olmak, buna karşı mücadele ettiğinde darp edilmektir.
Üniversitelerde Özgürlüğün Sefaleti
“...
Haydi unutmayalım
Bu dayanışmayı
Zenci, beyaz, sarı, esmer
Birleşen özgür olur
...”
(Dayanışma-Bertolt Brecht)
Üniversitelere öğrencilerin hangi kılık kıyafetle geleceğine elbette karışılamaz. Türbanın önündeki yasağın kaldırılmasına bu anlamda karşı çıkılması mümkün değildir. Burada sorun, burjuva partileri tarafından üniversitelerdeki özgürlüğün yalnızca türban meselesi üzerinden tartışılıyor olmasıdır. Üniversitelerde türbana özgürlük ajitasyonu ile “laiklik elden gidiyor” naralarının kafa kafaya tokuştuğu tam bu sırada, öncelikle şu soruyu sormak gerekmiyor mu? Üniversiteler özgür müdür?
Ve sorular devam eder...
Fetiş
Bir topuk sesiyle başladı tak-tak tak-tak,
Adamın içinde bir yer cevap veriyor küt-küt küt-küt,
Bir perde mesafesinde oysa
Uzanıverse yüzünü de görecek,
Yapmıyor…
Sadece bekliyor, tak-tak sesini,
Her gün apartman kapısının gıcırtısıyla;
Tüm vücudunu kaplıyor karıncalanma,
Oysa ayakkabılar ne renk bilmiyor…
Vardiyada
makina çarklarında kocamış gençliğim
en son sevdiğim kızı
-yine bir hayaldi hayal meyal hatırlarım-
bu ritmik gürültünün karanlığında yitirdim
en son sevdiğim kızı
-yine bir hayaldi hayal meyal hatırlarım-
bu ritmik gürültünün karanlığında yitirdim
Benim Şairlerim Dize Dize-1 "Duvar"
"Başlangıçta daima şairler vardı. Başlangıçta daima şairler olacak." Böyle diyor; başında kasketi, sesini korurcasına boğazındaki atkısı, sanki saklanıyormuşcasına sırtındaki koca paltosu ve gözlerinin güzelliğini yokediveren kalın camlı gözlükleriyle...
Yeni Dünya'ya Açılan Kapı: Ekim Devrimi
Lenin, Troçki ve arkadaşları dünyada bir ilki gerçekleştirdiler. Onlar dünya proletaryasının öncülü oldular, hala Hutten ile birlikte “Buna cesaret ettim!” diye haykırabilecek sadece onlardır.*
20. yüzyıl, daha önceki yüzyıllarla karşılaştırılamayacak önemde tarihsel olaylara sahne oldu. Bunlardan hiç şüphesiz en önemlisi 1917 Ekim Devrimi'ydi. Onu diğer tüm toplumsal-siyasi olaylardan ayıran şey, sınıfsız bir dünyaya atılmış ve başarılı olan ilk adımı ifade etmesidir. 1917 devrimi işçi sınıfının devrimiydi ve bu devrimle o güne kadar yapılan tüm tartışmalara bir açıklık getirilmiş oldu: sosyalist devrim ve işçi sınıfı iktidarı mümkündür. 1800'lerin ortalarından itibaren bağımsız bir sınıf olarak ortaya çıkan işçi sınıfı, 1848 ve 1871'deki devrimci mücadelelerinden yenilgiyle ayrılmış, bunları 1905 Rus devriminin yenilgisi izlemişti. Ancak 1917, burjuvazinin korkulu rüyasının gerçeklik kazandığı yıl oldu. Bu aynı zamanda tüm ezilenlerin bayramını ifade eden bir devrimdi. Tarihte ilk kez bir devrim sınıfsal egemenliği yeniden üretmek-düzenlemek için değil, sınıflarla beraber sınıf çelişkilerini ve bunların ürünü olan tüm ezme-ezilme ilişkilerini de ortadan kaldırmak için gerçekleşti. Kapitalizmin yarattığı ulusal sınırları ve devletleri ortadan kaldırarak sınırsız; artı-değer sömürüsünü ortadan kaldırarak sömürüsüz; sınıfları ortadan kaldırarak da sınıfsız bir dünya kurmak için gerçekleştirilen ilk ve bugüne kadar tek başarılı devrimdi, Ekim Devrimi.
Öğrenci Gençliğin Sendikası Olmalı mı?
Emperyalist kapitalizm, 1929 İktisadi Krizi’yle başlayan ve asıl olarak II. Dünya Savaşı'nın ardından şekillenen tarihsel dönemin sonlanmasıyla birlikte, yeni bir evreye girdi. Bu dönem boyunca ulus devletler, ulusal korumacı/kalkınmacı bir ekonomik-siyasi model üzerine inşa edildi. Bilhassa bu yıllarda üniversiteler, sermayenin vasıflı işgücünü talebini karşılayabilmek için, işçi ve emekçi çocuklarına büyük oranda kapılarını açtı. Üniversite gençliğinin sınıfsal yapısında yaşanan bu köklü sosyo-ekonomik değişim; radikal ve kitlesel öğrenci hareketlerinin ortaya çıkması ve büyümesi için gerekli olan maddi-ekonomik zemini sağladı. Örneğin 1968 yılında, başta Fransa olmak üzere tüm dünyada etkisini gösteren öğrenci hareketleri, bu maddi-ekonomik zemin üzerinde yükseldi.
Haiti’de Kapitalizm Afeti
Haiti, Ocak 2010’da yaşadığı depremin izlerini henüz silebilmiş değilken şimdi de kolera salgınının pençesinde. Görünen o ki ülkenin büyük acılarla dolu tarihi uzun süre daha, belki de Haitililer yok oluncaya kadar peşlerini bırakmayacak. Haiti tarihine kısaca göz attığımızda burada jeolojik depremlerin çok ötesini, bir halkın yok oluş depremlerini görürüz.
'Yeni CHP' ile Yeni Dönem
CHP'de yaşanan tüzük tartışmaları Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile Genel Sekreter Önder Sav'ı karşı karşıya getirerek partide taşların yerinden oynamasına neden oldu. Kılıçdaroğlu, 3 Kasım günü Parti Meclisi'nden yeni Merkez Yürütme Kurulu'nu, Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen yazıyıyla birlikte 32. Olağan Kurultay'ında hazırlanan ve Baykal döneminde bir türlü hayata geçirelemeyen yeni tüzük ile seçmek isterken, Sav, Parti Meclisi üyesi yandaşlarını yanına alarak seçimli tüzük kurultayına gidilmesini istedi ve yapılan kurultay neticesinde MYK'nın seçilmesinin doğru olacağını savundu. Aynı gün içinde CHP'de açığa çıkan iki yönetim birbiri ardına toplantılar yaptı. Kılıçdaroğlu Sav'ı parti içinde “korku imparatorluğu” kurmakla suçlarken, Sav ise Kılaçdaroğlu'nu CHP'yi Atatürk'ün parti çizgisinden uzaklaştırmakla suçladı. İki yönetim arasındaki kayıkçı kavgasının galibi, PM üyelerinin bir kısmının Sav'dan desteğini çekmesi ve 10 yıldır yönetimde saltanatını sürdüren Sav'ın genel sekreterlikten tasfiye edilmesiyle Kılıçdaroğlu yönetimi oldu. Bu tartışmaların ardından CHP MYK, yürürlüğe giren yeni tüzüğe göre 13 genel başkan yardımcısı ve genel sekreterliğe seçilen Süheyl Batum'dan oluştu. Böylece “Eski CHP” gitti, “Yeni CHP” geldi.
Arif Damar'ın Ardından
Emekçi olmak, işçi olmak asla sadece fabrikada ter dökmekten ibaret olmamıştır. Asla da bundan ibaret olmayacaktır. Mayakovski'nin "Şair İşçidir" şiirinde de söylediği gibi... Bir fabrika sayar kendini şair. Onun işi de en az fabrika işçileri kadar zordur. Çünkü o da beyin peydahlar dilinin eğesiyle. Her şair için geçerli değil elbet bu yazılanlar fakat bir şair var ki bu tanım için ondan daha iyisi zor bulunur: Arif Damar.
İnsan yetişkinlik dönemine girdikten sonra ne kadar sarsıcı olaylar yaşarsa yaşasın bu çocukluğunda yaşadığı olayların yanında hep daha yüzeysel kalır. İnsan da bir apartman gibi temelinin yani çocukluğunun üzerinde yükselir. İyisi mi biz de Arif Damar'ın temelinden doruğuna ufak bir yolculuk yapalım.
DİSK Bürokratı Çelebi İstanbul Üniversitesi'ndeydi
Geçtiğimiz Kasım ayının ilk günlerinde İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü tarafından 'Türkiye'de Sendikacılık' başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panel'in tek konuğu DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi'ydi. Bizler de panelden birkaç gün önce haberdar olmuştuk ve dolayısıyla panelde yerimizi aldık.
14 Aralık 2010 Salı
İran'da Müziğe Getirilen Yasaklar
“Başın açık olması o kadar da büyük bir problem değil. Önemli olan ağzımızın kapalı olması.” (Salome, İran'ın ilk kadın rap müzik sanatçısı, başı açık görüldüğü müzik klibine ilişkin, bunun tehlikeli olup olmadığı sorusuna verdiği cevabı)
“Müzik ve İslam Cumhuriyeti'nin değerleri birarada olamaz... Müziğin helal olduğunu kabul ediyorum fakat en güçlü dini kurallar ile müzik bağdaşmıyor...” diyor Ayetullah Humeyni geçtiğimiz Ekim ayının başında ve bu “uyuşmazlık”tan ötürü müzik üretimine ve okullarda müzik eğitimine sınırlamalar getiriyor. Gençlere müzikle uğraşmamalarını öğütleyen Ayetullah, onun yerine “bilim ve sporla” (!) ilgilenmelerini söylüyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)