Avrupa'da Öğrenci Mücadeleleri
Küresel ekonomik krizin etkilerine karşı hükümetlerin banka ve şirketleri kurtarma operasyonlarına, eğitim bütçesini kısma ve eğitimi metalaştırmaya hız verme sürecinin eklenmesine karşı ilk öğrenci tepkisi Avusturya'dan geldi. Onu başta İsviçre ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesi izledi. 22 Ekim'de Viyana üniversitesinin işgali ile başlayan öğrenci mücadelesi, hızla Avusturya'nın diğer şehirlerindeki üniversitelere yayıldı. İşgalleri öğrenci gösterileri takip etti. 28 Ekim'de Viyana'da gerçekleşen mitinge katılanların sayısı 30 bini aştı. Mitingin sloganı “banka ve şirketler için değil, bilim ve eğitim için daha fazla bütçe”ydi.
Öğrencilerin talepleri 2008'de kaldırılan harçların yeniden yürürlüğe girmesine karşı çıkmakla sınırlı değil. Tek tek şehirlerden kimi farklı talepler yükselse de öğrencilerin belirgin ortak talepleri vardı: harçların kaldırılması, üniversite yönetiminin öğretim görevlilieri, öğrenciler, üniversite çalışanları ve rektörlerden oluşan bir kurula geçmesi, kimi yerlerde haftalık 40-50 saati bulan ders saatlerinin, çalışmak zorunda olan öğrenciler gözönünde bulundurularak yeniden düzenlenmesi, eğitime ayrılan bütçenin artırılması ve eğitim kalitesinin yükseltimesi, öğrencilerin amfilere yığılmasının önüne geçilerek daha sağlıklı ders ortamları sağlanması.
İşgalci öğrenciler, hızla kendi komitelerini oluşturarak üniversite içindeki yaşamı örgütlediler. Yemek ve barınma sorunu hep birlikte çözüldü. Ayrıca oluşturulan birçok kurulla öğrenciler taleplerini dışarıya aktarıyor. Örneğin bir kurul, öğrenci mücadelesinin web sitesinden sorumluyken bir diğeri de gelen gazetecilerle görüşmekten sorumlu. Öğrenciler her konuyu tartışma, yeni öneri sunma ve oy hakkına sahip. Bu önemli deneyim, öğrencilere öz-yönetim sürecini fiilen yaşatıyor. 28 Ekim'de gerçekleşen gösterinin ardından öğrencilerin kitlesel gücünü gören Avusturya hükümeti, bilim ve eğitim bakanını öğrencilerle görüşmeye gönderdi. Avusturya Öğrenci Konseyi temsilcileri ile bir araya gelip talepleri dinleyen Bilim ve Eğitim Bakanı Johannes Hahn, görüşmeden bir gün sonra üniversiteler için 34 milyon euro ek ödenek ayrılacağını ve bu paranın öncelikle amfi ve dersliklerin bakım-onarım çalışmalarında kullanılacağını bildirdi. Ancak öğrenciler, bir kereye mahsus ayrılan bir ödenekle sorunlarının çözülemeyeceğini ve eğitime ayrılan bütçede büyük bir artışa gidilmesinin gerekliliğini vurguladılar.
Öğrenci hareketi Kasım ayında İsviçre ve Almanya'ya da sıçradı. İsviçre tarihinde ilk kez gerçekleşen üniversite işgalleri Basel Üniversitesi'nden başladı. Öğrenciler, eğitimin özelleştirilmesinin durdurulması, harçların kaldırılması ve baskıcı eğitim sistemine son verilmesini talep ediyor. Bunun yanı sıra Bologna Süreci’nde bazı değişiklikler yapılması ve öğrencilerin karar mekanizmalarında yer alması da talepler arasında. Diğer ülkelerdeki öğrencilerin de Bologna sürecine bir bütün olarak karşı çıkmamalarının önemli bir eksik olduğunu not düşmek gerekiyor.
Basel Üniversitesi öğrencileri, kantinlerin birer rant alanı haline geldiğini de belirterek, yiyeceklerin fahiş fiyatlarla satıldığı bu kantinlere karşı kendi kantinlerini kurdu. Öğrenciler, ayrıca üniversitedeki özel şirketlerin okulla ilişkilerinin derhal kesilmesini ve okuldaki temizlik işçilerinin ücretlerinin arttırılmasını, ağır çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyor. Taleplerin yalnızca öğrenci merkezli kalmaması ve üniversite emekçileriyle ortak talepler geliştirilmesinin taşıdğı değeri vurgulmak gerek.
Almanya'ya da Kasım ayında sıçrayan hareket hızla 20 üniversitenin işgal edilmesiyle yayıldı. Öğrencilerden biri boykotun, öncekilere nazaran daha geniş kapsamlı olduğuna dikkat çekiyor:
"Bunu, bu kez başaracağımızdan kesinlikle eminiz çünkü şimdiki eylem, Avrupa genelinde bir hareket. Bunun uluslararası bir eylem olmasını umuyoruz. Şu anda 35 üniversite işgal edilmiş durumda. Bu sayının daha da artmasını umuyoruz.”
"Bunu, bu kez başaracağımızdan kesinlikle eminiz çünkü şimdiki eylem, Avrupa genelinde bir hareket. Bunun uluslararası bir eylem olmasını umuyoruz. Şu anda 35 üniversite işgal edilmiş durumda. Bu sayının daha da artmasını umuyoruz.”
Almanya'da kimi eyaletlerde harç alınmazken, kimi eyaletlerde ise dönemlik 300 ila 800 euro arası harç toplanıyor. Avusturya ve Almanya'da öğrenciler 17 Kasım günü eş zamanlı bir gösteri daha örgütlediler. 'Eğitimin metalaştırılmasına hayır' ana sloganlı eyleme toplam 100 binin üzerinde öğrenci katıldı. Bunun ardından Niedersachsen Eyalet Hükümeti, lisans eğitiminde değişikliğe gideceğini duyururken, Federal Eğitim Bakanı öğrenci burslarının arttırılması için çalışacağını söyledi. Ancak her iki geri adımda öğrencilerin ana taleplerini görmezden gelmeye devam ediyor. Harçların kaldırılması, üniversitede söz yetki ve karar hakkı, eğitime ayrılan bütçenin arttırılması ve ders programlarının hafifletilmesi taleplerine bir yanıt verilmiş değil.
Kasım ayının sonlarına doğru alınan son haberler öğrencilerin mücadelesinin sürdüğü yönündeydi. Avrupalı öğrencilerin mücadele ettikleri şeylerin bizlere de hiç yabancı olmadığı ortada. Üniversiteleri kapitalizme eklemleme süreci tüm Avrupa'da hızla ilerliyor. Mücadeledeki öğreciler, uluslararası merkezi bir hareketin yakıcılığını göstermiş durumdalar. Avusturya'daki kıvılcım hızla çevre ülkelere yayıldı ve öğrenciler farklı ülkelerde eş zamanlı gösteriler düzenlediler. Bizlerin görevi de, onlarla enternasyonalist dayanışma örgütlemekle sınırlı değildir, asıl olarak enternasyonal mücadeleyi örgütlemektir. Bu yolda çok geri durumda olduğumuzun farkındalığıyla beraber, nereden başlamamız gerektiğinin bilinciyle mücadeleye girelim; kapitalizm daha fazla saldırmadan.
Hacettepe Üniversitesi'nden
Bugün pek çok üniversitede olduğu gibi, Hacettepe-Beytepe kampüsünde de sosyalleşebileceğimiz kısıtlı alanların yok edilmeye çalışıldığı bir süreç yaşanıyor. Bazı kantinler çoktan kapatıldı ve büyük ihalelerle öğrencilerin kullanım alanına uzak bir alışveriş merkezi yapıldı. Bunun karşısında kendi çayımızı demleyip içebileceğimiz, arkadaşlarımızla rahatça sohbet edebileceğimiz, “çayhane” adıyla sosyal bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Yeni bir gelişme de, kampüs içinde stand açmaya artık izin verilmiyor olması. 26 Ekim'de okulda açılan bir standa ÖGB (özel güvenlik birimi) müdahale etti ve öğrencilerden tepki gelince okula çevik kuvvet yığılarak 69 kişi gözaltına alındı. Bunlara ek olarak, üniversite yönetimi okulun çeşitli yerlerine çok sayıda kamera takarak, kampüs içindeki her hareketi kontrol altına almaya çalışıyor. Yaşadığımız sorunlara artık kronikleşmiş otobüs kuyruklarını da ekleyebiliriz, kent merkezine yarım saat uzaklıktaki kampüsümüze o kadar kalabalık otobüslerle gidip geliyoruz ki -tutunacak yer olmaması bir yana- ayakta bile kitap okumak, ders çalışmak imkansız. Demokratik, parasız, bilimsel, anadilde eğitim umutlarıyla okuduğumuz bölümlerde tüm kararlar sermayenin boyunduruğu altında veriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder