14 Aralık 2009 Pazartesi

11. Sayı Çıkarken

Belirtmek isteriz ki, İktisat-Siyaset’in Ekim ayında yayınlanan 10. sayısının okuyucuyla buluşmasının ardından aldığımız olumlu tepkiler bizleri oldukça mutlu etti. Kolektif bir çabanın ürünü olan İktisat-Siyaset, söyleyecek sözü olan herkesin bu çalışmanın bir parçası olmasını ve ortak üretimini genişletmeyi hedefliyor. Bu sayıda katkı sunan tüm arkadaşları dostça selamlıyoruz.


Kasım ve Aralık ayı için oluşturduğumuz 11. sayımız da, şimdiye kadar yapma uğraşında olduğumuz gibi, ülke ve dünya gündemini belirleyen konuları doğru bir yöntemle tahlil etme, yaşamın her alanında var olduğumuzun ispatı olan çalışmaları sunma ve başka bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımızı bizim gibi düşünen insanlarla paylaşma amacına hizmet ediyor.

Yaklaşık iki aylık bir aranın ardından yeniden buluştuk. Bu iki aylık zorunlu ayrılık süresince gerek politik gerekse ekonomik birçok gelişme yaşandı dünyada. Ülke ve dünya gündemi muazzam bir hızla değişiyor. Bu gündem maddelerinin tümüne hakkıyla yer vermemiz çeşitli sınırlılıklarımızdan ötürü mümkün olamıyor fakat oldukça önemli gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri bu sayıda bulabilirsiniz.

İfade ettiğimiz gibi gündemi belirleyen tüm konulara yer verme şansımız olmadı ama yine de bunlardan bir kısmını kısaca hatırlatmakta fayda görüyoruz; ülke gündemini meşgul eden konuların en başında “Açılım” geliyor. Kırılgan bir süreç olduğunu sürekli vurguladığımız Kürt Açılımı sürecinde işlerin, AKP iktidarının beklediği gibi gitmediğini vurgulamak gerek. Demokrasi havarisi AKP’nin işçi-emekçi düşmanı politikalarının yanında, asıl olarak Türkiye burjuvazisi ve uluslararası sermayenin ihtiyaçlarının ifadesi olan açılım politikalarını uygulamakta olduğunu biliyoruz. Ama gelinen son aşamada gerek Kürt önderliğin, gerekse “ülke bölünecek” yaygarasıyla AKP’ye yüklenen ulusalcı-milliyetçi cephenin dahil olduğu tartışmalar sürecin durma, daha doğrusu bir süre soluklanma noktasına geldiğini gösteriyor.

Açılım tartışmalarıyla birlikte son dönemde yaşanan bir diğer gelişme ise Kürtlere yönelen ırkçı-faşist şiddet. Ülkenin farklı noktalarında (İzmir, Çanakkale…) meydana gelen olaylarda aynı yerden beslenen çeşitli grupların Kürt halkına karşı giriştikleri linç harekatı gözler önüne serildi. Bununla birlikte son günlerde Öcalan’ın hapishane şartlarının kötüleşmesi gerekçe gösterilerek bir dizi eylem gerçekleşti. Yine ülkenin birçok noktasında polisle çatışan eylemcilerin tavrı ve eylemlerin zamanlaması hem devlet hem de Kürt tarafı açısından, “Açılım” sürecindeki tıkanmanın bir göstergesi diye düşünüyoruz.

Bunun dışında adalet ve eğitim sisteminde sistemden kaynaklı çelişkiler ve çatlaklarda burjuva basında sıklıkla yer alıyor. Yargı organlarının tarafsızlığı tartışılıyor, YÖK’ün katsayı uygulamasını kaldırma kararının ardından gelen yürütmeyi durdurma kararına karşı tepkiler yükseliyor. Ayrıca devlet ve ordu içindeki darbeci yapılanmaların pislikleri etrafa saçılıyor. Darbe günlükleri, hükümeti devirme planları ortaya dökülüyor. Görüldüğü üzere içeride gündem oldukça sıcak.

Bir diğer sıcak gündem maddesi ise Ortadoğu elbette. Tarih boyunca egemenler tarafından savaşların ve işgallerin merkez üssü haline getirilen kan ve gözyaşı iklimli bölgede Afganistan ve Pakistan kaynamaya devam ediyor. ABD’nin Afganistan işgalinde yeni projesi hayata geçirilmek için gün sayıyor. Türkiye’nin Afganistan’a savaşmak üzere ek asker gönderip göndermeyeceği ise Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyareti sonunda netlik kazanacak.

Dünyanın ve ülkenin her yerinden şiddet ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Egemen sınıflar daha fazla kar ve daha fazla egemenlik için dünyayı talan etmeye devam ediyorlar. Ancak olumlu gelişmeler de yok değil, örneğin Avrupa’daki öğrenci mücadelesi, serbest piyasa ekonomisine karşı üniversitelerde girişilen önemli bir kavga oldu.

Artı-değer sömürüsünün; baskının, şiddetin ve savaşların; eğitimin ve sağlığın metalaştırılmasının “serbestliği” demek olan kapitalizm bizleri giderek bir tercihe zorluyor. Yeni sayıda görüşmek üzere…

Hiç yorum yok: