Eylül
ayının 17. günü sanatseverlere kapılarını açan 12.
İstanbul Bienali “sanatla
politika arasındaki zengin ilişkiyi araştırıyor ve hem biçimsel
bakımdan yenilikçi, hem de siyasi anlamda sözünü esirgemeyen
yapıtlara odaklanıyor. 12. İstanbul Bienali, Küba asıllı
Amerikalı sanatçı Felix Gonzales-Torres’in (1957-1996)
yapıtlarını çıkış noktası olarak alıyor. Gonzalez-Torres’in
çalışmaları bir yandan kişiselle siyasi arasındaki alanı kat
ederken bir yandan da sanatsal üretimin biçimsel yönlerine önem
veriyor; günlük yaşam temalarına, üst modernizm, minimalizm ve
kavramsalcılıktan atıflarda bulunuyor. Bienal beş karma sergi ve
50’den fazla kişisel sunumdan oluşuyor .”
“İsimsiz”
başlığı altında sergilenen eserler belirli ana konular üzerinde
oluşturulmuş; dikkat çekici, “rahatsız edici” ve üzerinde
düşündüren yapıtlar. Özellikle ırkçılık, polis tarafından
işlenen cinayetler, silah-silahlanma, mevsimlik işçiler ve
toplumsal hareketler üzerinde yoğunlaşmış farklı çalışmalar
çizgilerle hayat bulmuş.
Sanatı
hayattan, hayatı da politikadan ayrı tutamayacağımızı düşünerek
Bienal’deki çalışmaların da politik ve bir yanıyla muhalif
olması olaylara karşı insanların farklı bir gözle yaklaşmasını
sağlıyor. Ürkütücü, yalın ve açık eserler tavırlarını
olduğu gibi ortaya koyuyor, anlatmak istediklerini açıkça
söylüyorlar. Malzemeler oldukça basit; hayat, kalem ve kağıt.
Bienal
duruşuyla politik mesajlar verirken sponsoruyla da sermayenin
desteğini arkasına aldığını gösteriyor. Sermaye sanatı
seviyor, “muhalif sanat”ı bağrına basıyor(!). Bienal’in Koç
Holding sponsorluğunda düzenlenmesi Kamusal Sanat Laboratuarı
tarafından basın toplantısında yapılan eylemle protesto edildi.
Koç tarafından 3 Ekim 1980 tarihinde darbenin mimarı General Kenan
Evren’e gönderilen emirlerle dolu ve “emrinize amadeyim”le
biten mektubu, Bienal kartlarına basılarak kazıma yöntemiyle
ziyaretçilerin interaktif katılımıyla yeniden günışığına
çıkarıldı. Bienal basın tanıtım toplantısında Ana Sponsor,
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ve Bülent
Eczacıbaşı’na performans kapsamında “isimsiz mektup” lar
verildi.
Peki
Koç mektubunda Kenan Evren’e ne demişti:
"Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatı teçhiz edecek ve onu kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler, göz önünde bulundurulmalıdır. DİSK’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinerek hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır. Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır, bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri mutlaka engellenmelidir. Zatıâlilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim. "
"Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatı teçhiz edecek ve onu kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler, göz önünde bulundurulmalıdır. DİSK’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinerek hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır. Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır, bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri mutlaka engellenmelidir. Zatıâlilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim. "
12
Eylül’ün mimarı olan ve o günlerde sanatçıların da işkence
görmesini talep eden sermayenin bugün “düzen karşıtı,
eleştirel sanat”ı destekliyor gözükmesi ikiyüzlülüğünü
gösterdiği bir başka nokta; sanatı “isimsiz”leştirmek adına
atılan bir başka adım olarak nitelendirilebilir. Sanat, isimsizdir
ve sanat politiktir. Bizim ürettiğimiz; her anlamıyla,
mücadelemizi yansıtır, hayatın içinden gelir. Dolayısıyla
sanatın sermayenin oyuncağı haline getirilmesi ve sermaye eline
bırakılması kabul edilir değildir.
kardelen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder