(Komünist Enternasyonal'in II. Dünya Kongresi'nde (1920) alınan bu kararı, Marksistlerin seçimlere ilişkin ilkesel yaklaşımına yol gösterdiği ve güncelliğini koruduğu gerçeğinden hareketle kısaltarak yayınlıyoruz.)
A–Yeni Çağ ve Yeni Parlamentarizm
Başlangıçta, Birinci Enternasyonal döneminde, sosyalist partilerin parlamentarizm hakkındaki tutumu, burjuva parlamentolarından ajitasyon için yararlanmaktan ibaretti. Parlamenter faaliyete katılım, sınıf bilincinin geliştirilmesi, yani proleter sınıfların yönetici sınıflara karşı kinlerinin uyanışı açısından ele alınıyordu. Bu tutum, bir teorinin etkisiyle değil, siyasal gelişmenin etkisiyle değişti. Üretici güçlerin durmaksızın büyümesinin ve kapitalist sömürünün alanının genişlemesinin ardından, kapitalizmle birlikte parlamenter devletler de uzun süreli bir istikrar kazandı.
Sosyalist partilerin parlamenter taktiklerinin, burjuva parlamentolarının “organik” bir parçası olan yasama faaliyetine uyarlanması; ve kapitalizmin çerçevesi içerisinde kalan reformların gerçekleştirilmesi için mücadelenin giderek artan bir önem kazanması; sosyalist partilerin asgari programının ağır basması; azami programın uzaklardaki bir “nihai hedef” hakkındaki tartışmalara ayrılmış bir platforma dönüştürülmesi; bütün bunlar bu gelişmenin sonucudur. Parlamenter ikbal avcılığı, yozlaşma, işçi sınıfının önde gelen çıkarlarına açıktan açığa yahut örtülü bir biçimde ihanet edilmesi, bu temel üzerinde gelişti.
Üçüncü Enternasyonal'in parlamentarizm karşısındaki tutumu da, yeni bir doktrin tarafından değil, bizzat parlamentarizmin rolünün değişmesi tarafından belirlenmektedir. Bir önceki çağda, gelişme halindeki kapitalizmin bir aleti olan parlamento, bir anlamda tarihsel ilerlemenin hizmetinde iş gördü. Emperyalizmin zincirlerinden boşanmasının karakterize ettiği bugünkü koşullarda parlamento, bir yalan, dolan, şiddet, yıkım, talan aletine dönüştü; her biri emperyalizmin birer eseri olan, bir istikrardan ve fikri tutarlılıktan yoksun bulunan, bütünsel bir planın içinde ele alınmayan parlamenter reformlar, emekçi yığınlar için bütün pratik önemini kaybetti.
Tıpkı bütün burjuva toplumları gibi, parlamentarizm de istikrarını kaybetti. Düzenin organik gelişiminin egemen olduğu bir çağdan, düzeni tehdit eden gelişmelerle dolu bir çağa geçilmesi, proletaryanın parlamenter alandaki taktiği için yeni bir temel sunmuştur. Rusya 1905'ten itibaren politik ve toplumsal dengelerini kaybedip daha o zamandan bir altüst oluş ve kargaşa dönemine girdiği için, Rus işçi partisi (Bolşevik Parti) devrimci parlamentarizmin temellerini bir önceki dönemden itibaren belirlemişti.
(...)
Komünistler için parlamento, işçi sınıfının durumunun düzeltilmesi ve reformlar için mücadeleye bugün hiçbir durumda sahne olamaz; oysa bir önceki dönemde zaman zaman olabilmişti. Bugünkü siyasal hayatın ağırlık merkezi tamamen ve kesinlikle parlamentonun dışına çıkmıştır. Öte yandan emekçi kitlelerle ilişkileri nedeniyle ve burjuva sınıfların bağrında varolan karmaşık ilişkiler nedeniyle de, burjuvazi bazı eylemleri çeşitli biçimlerde onaylatmak zorundadır; parlamentoda ahbap çavuşlar arasında bir iktidar kavgası sürmekte, bunların güçleri ve zaafları ortaya çıkmakta ve bunlar birbirleriyle uzlaşmaktadırlar vs.
İşçi sınıfının acil tarihsel ödevi de, bu aygıtları yönetici sınıfların elinden koparıp almak, kırmak, imha etmek ve yerlerine proleter iktidar organlarını koymaktır. Burjuva parlamenter kurumları içinde bu imha görevini kolaylaştıracak öncülerin bulunması, işçi sınıfının devrimci kurmayı açısından son derece yararlıdır. Parlamentoya devrimci amaçlarla giren komünistlerin taktiği ile, rejimin göreli bir istikrara ve süresi belirsiz bir geleceğe sahip olduğunu kabul etmekle işe başlayan sosyalist (sosyal demokrat) parlamentarizmin taktiği arasındaki temel fark, bu noktadan itibaren açık seçik görülmektedir. Sosyalist (sosyal demokrat) parlamentarizm, ne pahasına olursa olsun reformlar elde etmeyi görev saymakta; kitlelerin her kazanımının sosyalist (sosyal demokrat) parlamentarizmin (Turati, Longuet ve hempaları) hesabına kaydedilmesiyle ilgilenmektedir.
(...)
B–Komünizm, Proletarya Diktatörlüğü İçin ve Burjuva Parlamentosundan “Yararlanmak İçin” Mücadele
Hükümet sistemi olarak parlamentarizm, burjuva egemenliğinin “demokratik” bir biçimi haline gelmiştir; gelişmesinin belirli bir anında bu biçim, görünüşte sınıfların değil, “halkın iradesini” ifade eden bir temsiliyet kurgusuna ihtiyaç gösterir; gerçekte bu “demokratik” biçim, hüküm süren sermayenin elinde bir baskı ve zor altına alma aletini oluşturur.
Parlamentarizm, devletin belirli bir biçimidir; bu yüzden ne sınıflar ne sınıf mücadelesi ne de herhangi bir devlet iktidarı tanıyan komünist toplumuna asla uygun düşmez.
Parlamentarizm, burjuva diktatörlüğünden proletarya diktatörlüğüne geçiş döneminde de, proleter bir hükümet biçimi olmaz. Sınıf mücadelesinin en keskin anında, bu sınıf mücadelesi iç savaşa dönüştüğünde, proletarya zorunlu olarak kendi hükümet örgütlenmesini yaratmalıdır; bu hükümet örgütlenmesi, eski egemen sınıf temsilcilerinin içine alınmayacağı bir mücadele örgütü olarak ele alınmalıdır; bu dönem boyunca proletaryanın kuvvetler ayrılığı ilkesine hiç ihtiyacı yoktur; bu ayrım olsa olsa ona zarar verir; proletarya diktatörlüğünün biçimi sovyet cumhuriyetidir.
Genel olarak burjuva devleti de, burjuvazinin yönetim mekanizmasının başlıca aygıtlarından biri olan burjuva parlamentosu da, proletarya tarafından ele geçirilemez. Proletaryanın görevi, burjuvazinin yönetim mekanizmasını havaya uçurmak, yok etmektir; buna ister cumhuriyet, ister anayasal monarşi altında kurulu olsun parlamenter kurumlar dahildir.
Burjuvazinin yerel yönetim ve belediye örgütlenmeleri için de aynı şey geçerlidir. Bunları devlet organlarının karşısına koymak teorik bir yanlıştır. Gerçekte bunlar da burjuvazinin yönetim mekanizmasının parçalarıdır; devrimci proletarya tarafından yok edilmeli ve yerlerine işçi vekilleri sovyetleri geçirilmelidir.
Bu nedenle komünizm, parlamenter sistemi geleceğin toplumunun oluşumların biri olarak kabul etmez. Onun, proletaryanın sınıf diktatörlüğü olarak görülmesine karşı çıkar. Parlamentoların kalıcı olarak ele geçirilebileceği olasılığını reddeder. Parlamenter sistemin yıkılmasını hedef alır. Bundan ötürü, burjuva yönetim kurumlarından ancak onları yıkma amacıyla yararlanmaktan söz edilebilir. Sorun bu biçimde ve sadece bu biçimde konabilir...
Burjuva Devlet Kurumlarından Yararlanma
7. Her sınıf mücadelesi siyasal mücadeledir; çünkü sonuçta iktidar için mücadeledir. Bütün bir ülkeye yayılan her grev, burjuva devleti için bir tehdit haline gelir ve dolayısıyla siyasal bir karakter kazanır. Burjuvaziyi devirmeye ve burjuva devletini yoketmeye çalışmak bir siyasal mücadele yürütmek demektir. Gerici burjuvazi karşısında kendimize sınıfsal, proleter bir hükümet ve zor aygıtı yaratmamız, bu aygıt ne olursa olsun siyasal iktidarı ele geçirmek demektir.
8. O halde siyasal mücadele, hiçbir biçimde parlamentarizm karşısında tutum sorununa indirgenemez. Bu siyasal mücadele proletaryanın bütün sınıf mücadelesini kucaklar; yeter ki bu mücadele yerel ve kısmi olmaktan çıkıp genel olarak kapitalist rejimin alaşağı edilmesine yönelsin.
9. Proletaryanın burjuvaziye, yani onun yönetsel iktidarına karşı temel mücadele yöntemi, her şeyden önce kitle eylemidir. Bu kitle eylemleri, sağlam bir biçimde kaynaşmış, disiplinli ve merkezileşmiş komünist partisinin genel önderliği altında, proletaryanın sendikalar, partiler, sovyetler gibi kitle örgütleri tarafından örgütlenip yönlendirilir. İç savaş bir savaştır; bu savaşta proletarya, eylemin bütün alanlarındaki harekatları yönetecek iyi siyasal kadrolara, iyi bir siyasal kurmay heyetine sahip olmalıdır.
10. Kitlelerin mücadelesi, bizzat biçimleri tarafından keskinleştirilen ve mantıki olarak kapitalist devlete karşı ayaklanmaya kadar uzanan, gelişim halindeki eylemlerden oluşan tam bir sistemdir. İç savaşa dönüşmeye aday olan bu kitle mücadelesi içinde proletaryaya önderlik eden parti genel bir kural olarak, bütün legal mevzilerini güçlendirmek, bunları devrimci eyleminin ikincil destek noktaları haline getirmek ve bu mevzileri esas muharebe planına, yani kitlelerin mücadelesine tabi kılmak zorundadır.
11. Bu ikincil destek noktalarından birisi de burjuva parlamentosunun kürsüsüdür. Parlamenter eyleme, bu kurumun burjuva karakterini öne sürerek karşı çıkılamaz. Komünist partisi yönetim mekanizmasının içine ve parlamentoya onların içinde organik bir çalışma yürütmek için girmez, bunları içinden baltalamak için girer. (Liebknecht'in Almanya'daki çalışması, Bolşeviklerin Çarlık Duma'sında, “demokratik konferans”ta, Kerenski'nin “ön parlamentosu”nda, “Kurucu Meclis”te ve yerel yönetimlerdeki faaliyetleri; nihayet Bulgar komünistlerinin çalışmaları buna örnek gösterilebilir).
12. Bu parlamenter faaliyet, her şeyden önce devrimci ajitasyon amacıyla, düşmanın manevralarını açığa çıkarmak üzere ve özellikle geri ülkelerde parlamento kürsüsüne büyük demokratik yanılsamalarla yaklaşan kitlelerin belirli fikirler etrafında toplaşmasını sağlamak için parlamento kürsüsünden faydalanmaktan ibarettir ve kitlelerin parlamento dışındaki mücadelesinin görev ve amaçlarına tamamen tabi kılınmalıdır.
Bugüne kadar devrimci hareketin ve siyasetin dışında kalmış olan kırdaki emekçi kitleler ve işçi sınıfının bazı kesimlerinin siyasal bakımdan kazanılması yolunda seçim kampanyalarına katılmanın ve parlamento kürsüsünden devrimci bir propaganda yapmanın özel bir önemi vardır.
13. Komünistler yerel yönetimlerde çoğunluğu elde ettiklerinde şunları yapmalıdır:
a. Burjuvazinin merkezi iktidarına karşı bir devrimci muhalefet oluşturmak.
b. Halkın en yoksul kesimine hizmet için her türlü imkandan yararlanmaya çalışmak (ekonomik tedbirler, silahlı bir işçi milisinin yaratılması ya da yaratılmaya çalışılması).
c. Her türlü radikal reform karşısına burjuva devletinin diktiği engelleri her fırsatta teşhir etmek.
d. Bu temelde burjuva iktidarıyla çatışmaya girmekten çekinmeden enerjik bir devrimci propaganda geliştirmek.
e. Bazı durumlarda yerel yönetimlerin yerine işçi vekilleri sovyetlerini geçirmek.
Demek ki komünistlerin yerel yönetimlerdeki her faaliyeti, kapitalist sistemin parçalanması doğrultusundaki genel çalışmayla bütünleştirilmelidir.
14. Seçim kampanyası da, parlamentoda mümkün olduğu kadar çok sandalye kapmak anlayışıyla değil, kitlelerin proleter devrim şiarı altında seferber olmalarını sağlamak üzere yürütülmelidir. (...)
15. Bu koşullar ve özel değerlendirmede sayılan koşullar incelendiğinde komünistlerin parlamenter faaliyetinin, bütün ülkelerdeki sosyalist partilerin mide bulandırıcı küçük politik oyunları ile tam bir zıtlık içinde olduğu görülür; bunların milletvekilleri parlamentoya bu “demokratik” kurumu desteklemek yahut en iyi durumda onu “fethetmek” üzere gitmektedirler. Komünist partisi sadece ve sadece Karl Liebknecht, Hoeglund ve Bolşeviklerin yaptığı gibi parlamenter sistemden devrimci biçimde yararlanılmasını kabul edebilir.
Parlamentoda
16. Bazen parlamenter siyasetçilere sağlıklı bir tepkiden kaynaklanan, ama devrimci parlamentarizmin olabilirliğini görmeyen ilkesel “anti-parlamentarizm”, çocuksu ve safdil bir doktrinden ibarettir; seçimlere katılmayı ve devrimci parlamenter çalışmayı mutlak ve kesin olarak reddeden bu doktrin eleştiriye dayanmamaktadır. Bu yaklaşım bazen partinin rolü konusunda çok yanlış bir anlayışa da dayanmaktadır; bu anlayışa göre parti savaş için merkezileşmiş ve örgütlenmiş işçi öncüsü değil, birbirlerine gevşek bağlarla bağlı gruplardan oluşan ademi merkeziyetçi bir sistemdir...
17. Bir başka açıdan seçimlere ve halihazır parlamenter meclislere etkili bir biçimde katılma gereği hiçbir biçimde parlamentoda devrimci çalışmanın ilke olarak kabul edilmesinden ileri gelmekte değildir. Burada her şey özgül koşullara bağlıdır. Belirli bir anda komünistlerin parlamentoyu terketmeleri gerekli olabilir. Bolşeviklerin Kerenski'nin ön parlamentosundan, onu dinamitlemek, bir anda güçsüz bırakmak, Petrograd Sovyeti'ni açık bir biçimde onun karşısına çıkarmak ve ayaklanmanın önderliğine geçmek için çekilmeleri böyle bir durumdu... Başka durumlarda seçimlerin boykot edilmesi kendini dayatabilir; yahut burjuva devletini ve burjuva tayfasını zor yoluyla derhal yoketmek; veyahut seçimlere katılmayla parlamentonun boykot edilmesinin birarada savunulması vs. sözkonusu olabilir.
(...)
18. Bu nedenle Komünist Enternasyonal, komünist partiler içinde bu sorundan dolayı ve sadece bu nedene dayanan bir bölünme veya bölünme girişimini ciddi bir hata olarak gördüğünü kararlılıkla vurgular. Kongre, proletarya diktatörlüğü için kitle mücadelesi yürütmeye taraftar olan herkesi işçi sınıfının bütün örgütlerini merkezileştiren bir partinin önderliği altında toplanmaya çağırır; burjuva parlamentosundan yararlanma konusunda varolabilecek görüş ayrılıklarına rağmen bütün komünist unsurları tam bir birliği gerçekleştirmeye çağırır.
(...)
Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal -Belgeler- Cilt 1,
s. 229-239, Maya Kitapları-Tohum Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder