26 Mayıs 2011 Perşembe

Festus Okey Davası 3 Yıl 9 Aydır Sürüyor

20 Ağustos 2007 tarihinde Festus Okey, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındı, aynı gece, gözaltındayken bir polis memuru tarafından öldürüldü. Aradan 4 yıla yakın zaman geçmesine rağmen, katil hiçbir ceza almadı, üstelik İstanbul Kağıthane Polis Merkezi’nde çalışmaya, devletten maaş almaya devam ediyor.

festus okeySon duruşması 26 Nisan 2011 günü Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Festus Okey davası yeni skandallara imza atacak şekilde 12 Temmuz tarihine ertelendi. Aradan geçen yaklaşık dört yılda toplam 14. defa davanın görüşüleceği anlamına gelen yeni erteleme devletin yasasının kolluk gücünü nasıl koruduğunun da yeni bir kanıtı.

Biz unutulmaması adına 13 celsedir görüşülen davanın ayrıntılarını hatırlatmak istiyoruz. Adalet, konunun kamuoyundan düşmesi için elinden geleni yapmakta. Ancak Festus Okey’in davasını unutmamak, takipçisi olmak bizlerin görevlerinden biri.

Festus Okey ve arkadaşı Mamina Oga, 20 Ağustos 2007 tarihinde saat 18:00 sularında Beyoğlu’nda dolaşmaktaydı. Şüphe üzerine gözaltına alınan iki arkadaştan Festus Okey aynı gün gözaltındayken öldürülmüştü. Olayla ilgili ilk yasal işlemler olaydan 3 gün sonra başlatıldı. 23 Ağustos 2007 tarihinde Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan incelemede delillere ulaşılamadı. İstanbul Valiliği tarafından başlatılan idari soruşturma ise yoğunluk gerekçesiyle bir sonuca bağlanmadı.

İlk duruşma 27 Kasım 2007 tarihinde, 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmanın ardından birçok delilin açıkça karartıldığı gerçeği ortaya çıktı. Öncelikle, çok önemli bir kanıt olan Okey’in gömleği kayıptı. Cengiz Yıldız’ın silahından çıkan kurşunun, Festus Okey’i öldüren kurşun olduğu kesinleşmişti, oysa olayla ilgili en önemli kanıtlardan biri sayılan olay yeri zabıt tutanağı polis Cengiz Yıldız tarafından hazırlanmıştı. Tetiği çeken kişinin yani Yıldız’ın elinde barut izi yoktu. Bu ancak katilin ellerini yıkaması yani delillerin yok edilmesiyle mümkündü. Tüm delilleri karartmak için birkaç saat yeterliydi ki, olayın savcılığa üç saat geç haber verildiği anlaşılmıştı. Dahası da vardı, olayla ilgili kamera görüntüleri kayıptı. Oysa Okey’in öldürüldüğü gece görevli olan polislerden Tanık Mehmet Aldemir, olayı kamera görüntülerinden izlediğini belirtmişti. Ayrıca Sanık Cengiz Yıldız’a Festus’u öldürdüğü silahı iade edildi. İlk duruşmada mahkeme, dava dosyasının Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdi ve sonraki duruşmalar Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görüldü.

İlk duruşmada atlamamamız gereken iki unsur daha var. Bunlardan ilki, Sanık Cengiz Yıldız tarafından yazılan olay yeri zabıt tutanağının ayrıntısı, bir diğeri de Yıldız’ın iddianamedeki suça yönelik savunması.

Zabıt tutanağında Okey’in öldürülmesi olayı şu şekilde anlatılır.

‘20 Ağustos 2007 tarihinde saat 18. 00 sularında, ring görevi yapan polis memurları “iki

siyahi” şahıstan şüphelenmiş ve onları durdurarak pasaport kontrolü yapmıştır. Tutanağa göre,

bu iki şahıstan Festus Okey’in üzerinde poşet içinde “taş” tabir edilen kokain bulunmuştur. Polis

memuru Cengiz Yıldız, karakolda Festus’un üst aramasını yaptıktan sonra Festus’un tamamen

soyunmasını istemiştir. Festus tamamen soyunmuş, apış arasında 13 adet “taş” tabir edilen

kokain bulunmuştur. Cengiz Yıldız, beyanına göre Festus’a giyinmesini söylemiştir. Polis

Cengiz’in arkası dönükken Festus bu durumdan istifade ederek Cengiz’in tişörtünün altındaki

silahı almak istemiştir. Festus ve polis Cengiz tabancayı kendi taraflarına çekmeye başlamışlar

ve o sırada silah patlamıştır. Festus ağır yaralanmış ve Taksim Eğitim Hastanesi’ne

götürülmüştür. Festus Okey ameliyat sırasında yaşamını yitirmiştir.’

Yani Festus Okey hem suçluydu hem de ölüm kazayla gerçekleşmişti! Oysa savcılık, silahın yakın mesafede değil uzak mesafede ateş aldığının kesinliğini belirtmişti. Yani silah boğuşma esnasında patlamış değil.

İddianamedeki suça ilk savunmasını Cengiz Yıldız şu şekilde yapmıştır: ‘Siyahi şahıslar ve doğudan gelen vatandaşlar uyuşturucu yönünden daha fazla dikkat çekiyorlar’. Yıldız’ın ırkçı açıklaması halen görevde olduğu da hesaba katılırsa, her an doğulu ya da Siyahi birinin sonunun, Okey gibi olabileceğini çıkarabiliriz.

Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleşen 14 Şubat 2008 tarihli duruşmada, Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerinin davaya müdahil olma istekleri ‘gerçekleşen suçtan zarar görmedikleri’ gerekçesiyle reddedildi. Aynı duruşmada, Sanık Cengiz Yıldız’ın avukatı, ölen kişinin gerçek adının Festus Okey olmadığını, bu ismi Türkiye’ye geldikten sonra aldığını, bu kişinin belki de bir terörist olduğunu söylemesi üzerine, dava yeniden ertelendi ve Nijerya Büyükelçiliğinden Okey’in kimlik bilgilerinin alınması için gerekli başvuru yapıldı. Bu süreç 3 yıllık Festus Okey’in kimliğinin tespitinin yapılamayacak oluşunun başlangıcı oldu.

13 Mayıs 2008 tarihindeki duruşma, dava dosyasının adli tıbba gönderilmesi gerekçesiyle 11 Eylül 2008 tarihine ertelendi.

16 Aralık 2008 duruşmasında Sanık Cengiz Yıldız’dan Festus Okey’i öldürdüğü silahı geri alındı. Mahkeme Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konsolosluğunun Okey’e verdiği kimliği kabul etmedi. Festus’un kimlik bilgileri arayışı sürüyor.

Arada gerçekleşen tüm diğer davaları Festus Okey’in kimlik bilgileri resmi bir şekilde alınamadığı gerekçesiyle ertelendi. Bu süreçte katil, polis memuru olarak çalışmaya devam etti. 13. celsenin görüldüğü 26 Nisan 2011 tarihinde ise, mahkeme davaya müdahil olmak isteyen 76 gönüllüye ‘davaya katılma hakları bulunmadığı halde, mahkeme heyetini etkilemeye yönelik sözlü ve yazılı beyanları nedeniyle’ müdahil olmak isteyenlere TCK’nın 125 ve 288 maddelerini ihlalden Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Nüfus kaydına hala ulaşılamayan Festus Okey’in davası ise 12 Temmuz tarihine ertelendi.

Kısacası bütün deliller katili ve işlenen suçu ortaya koymakta. Öldürülen bir insanın kimliğinin resmi kayıtlarına ulaşılamaması bahane edilerek suçlu korunmakta. Öldürülen kimliksiz bir insan olsa dahi, bu işlenen cinayeti unutturmaz. Ya da yargısız infazla, işkence edilerek öldürülen kişinin kimliği, suçlu olması, “terörist” kabul edilmesi hiçbir şeyi değiştirmez. Yaşanan bu olay, bugünün hukukunda dahi ceza doğuran bir suçtur.

Özellikle göçmenlere ya da farklı etnik kimlikten insanlara gerek toplum içinde gerekse yasa karşısında uygulanan ayrımcılığı, şiddeti pekâlâ biliyoruz. Festus Okey’in davası, kapitalizmde her şeyden üstünmüş gibi görünen kutsallaştırılan adaletin, kimi koruduğu gerçeğini bir kez daha bizlere göstererek, o kutsal görünümünden açıkça sıyrılmıştır. Kapitalist devlerin adaleti, güçlü olanı korur, devletten taraf olanı korur, sermayeden yana olanı korur. Bir göçmen, kendi topraklarından ayrılmak zorunda kalan bir insan, çalışmak ve daha mutlu bir hayat kurmak düşüyle yola çıkan bir yabancı, burjuvazinin adalet sistemi önünde kayıptır, kimliksizdir, yoktur.

12 Temmuz 2011’de görülecek yeni duruşmada da davanın takipçisi olacağız.

İktisat-Siyaset

Hiç yorum yok: