Yaklaşık bir buçuk ay aradan sonra tekrar merhaba...
Bir öğrenim yılını daha geride bırakmaya hazırlanırken, İktisat-Siyaset'in 20. sayısını iki aylık olarak yayınlıyoruz. Yeni öğrenim yılında da yayın hayatını sürdürme iradesinde olan İktisat-Siyaset'e okurlarımızın daha yoğun katkılarını bekliyoruz. Biz, İktisat-Siyaset'i çıkaranlar olarak şunu biliyoruz ki, eleştirinin, sorgulamanın ve tartışmanın olmadığı yerde düşünsel bir gelişmeden söz edilemez. Bu yüzden okurlarımızdan gelecek her türlü eleştiriyi ve tartışma talebini oldukça önemsediğimizi belirtmek isteriz.
Fanzinimize katkı sunan arkadaşlarımıza teşekkür ederek, içeride ayrıntılı olarak değinemediğimiz bazı gündem maddelerine geçelim.
***
Suriye'de birkaç aydır sokak gösterileri devam ediyor. Gösteriler ülke genelinde hızla yayılırken Suriye'deki Esad yönetimi sokaktaki kitlelere karşı gerçekleştirdiği saldırılarla gündeme geliyor. Devletin saldırılarının sonucunda yüzlerce muhalif hayatını kaybederken binlercesi de yaralandı.
48 yıllık OHAL'in kaldırılması, Kürt halkının tanınması gibi bazı reformlarla, sokağa dökülen kitleleri evlerine döndürmeye çalışan Esad yönetimi, bu yöntemin tutmayıp kitlelerin ısrarlı biçimde isyanı sürdürmesi ve Suriye'deki Kürtlerin de isyanlara destek vermesiyle birlikte köşeye sıkıştı. Beraberinde halkın sokaktaki eylemlerini kanla bastırmaya çalışan Esad yönetimi muhalefet önünde geri adım attıkça sonunun Ortadoğu'da devrilen diğer diktatörler gibi olmasından korkuyor.
Emperyalist devletler ise Esad yönetiminin halka karşı gerçekleştirdiği katliamlara karşı sessizliğini koruyor. Türkiye kanalıyla Suriye'nin dış pazarlara açılmasını ve onu küresel kapitalist sistemle bütünleştirecek açılımların sağlanmasını destekleyen emperyalist devletler, kendi çıkarları doğrultusunda insanların polis ve ordu eliyle katledilişini izliyorlar.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki "benzerlerinde" olduğu gibi Esad yönetiminin de koltuğunun sallanması tesadüf değil. Ekonomik süreçlerdeki liberal işleyiş, üstyapıda da siyasi ifadesiyle "liberalleşmeyi" zorunlu kılmaktadır. Bu yüzden kapitalizmin küreselleşmesiyle birlikte ulusal korumacı\kalkınmacı paradigmanın altında yaşayabilen bu gibi despotik rejimlerin, bizzat kapitalist ekonominin gelişen dinamikleriyle altı oyuluyor.
Esad'ın da tamamiyle gözden çıkarılmasıyla, Libya'da olduğu gibi bir emperyalist müdahalenin gündeme gelebileceğini vurgulamak gerekir. Böylesi bir durumda, aynı Libya'da olduğu gibi hem emperyalist saldırıya hem de yerli burjuva diktatörlüğüne karşı çıkılması ve emekçi halkın kurtuluşunun kendi ellerinde olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Bu, emekçilere kan kusturan kapitalist devletin emekçiler eliyle ortadan kaldırılması ve yerine işçi-emekçi iktidarının kurulmasından başka bir anlama gelmiyor.
***
İspanya'da, yüksek işsizlik ve ekonomik krizin etkisiyle binlerce insan Tahrir Meydanı'ndaki eylemlerden feyz alarak Madrid'teki Sol Meydanı (Puerta del Sol) dahil olmak üzere birçok şehirde meydanlara kamp kurdu. Eylemlerde işçiler ve emekçilerin yanı sıra öğrencilerin de yoğun katılımı dikkat çekiyor.
İspanya'daki eylemler açısından önemli bir husus, içerisinde yaşadığımız bilim-teknoloji çağında bu tür kitlesel eylemlerin örgütlenişi açısından çok önemli bir araç olan "internet". Aynı Ortadoğu'daki eylemlerde olduğu gibi İspanya'da da eylemler internet üzerinden örgütlendi.
"Gerçek demokrasi şimdi" ana sloganıyla alanları dolduran işçiler ve gençler ise ülkedeki yönetimin demokratik olmadığını ifade ediyorlar ve ekonomik krizin faturasının kendilerine çıkarılmasını protesto ediyorlar.
***
Türkiye'de ise Kürt siyasetçilere ve halka yönelik baskılar sürüyor. Devlet güçleri, birçok gösteriye saldırdığı gibi operasyonları da sürdürüyor. Mayıs ayı başından bu yana siyasi gerekçelerle gözaltına alınan Kürtlerin sayısı 690'ı aşarken, son dört buçuk ay içerisinde bu sayı 3 bin 500 oldu. Bir yandan siyasi operasyonlar sürerken, Türk ordusu da askeri operasyonlarına son dönemde hız verdi. Şırnak'ın Uludere İlçesi kırsalında sınıra sıfır noktada Türk ordusunun operasyonu sonucu 12 gerilla yaşamını yitirdi.
Devlet operasyonlarını ve provokasyonlarını sürdürürken belki de Türkiye'de bir ilk yaşandı. Ordu öldürülen gerillaların cenazelerini sınır ötesinde çürümeye terk edince, yaklaşık 300 kişi askerlerin engellemelerine rağmen Irak sınırını geçip 3 gerillanın cenazesini alarak Şırnak'a getirdi. Kürtler baskılara ve provokasyonlara karşı cevabını "sınırları aşarak" verdiler. Beraberinde cenazelerin ardından 3 günlük yas ilan edildi ve hayat durdu.
Şüphesiz devletin saldırıları karşısında Kürt halkının yanında olmak ve onun başta anadilde eğitim olmak üzere meşru demokratik taleplerini desteklemek sosyalistlerin başlıca görevi olmayı sürdürüyor. Tüm ezme ezilme ilişkileriyle beraber ulusal baskının da son bulacağı, tüm halklardan insanların özgürlüğü ve eşitliği temelinde kurulacak bir dünya için sosyalizm mücadelesini yükseltelim!
Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!
Biji Yekitiya Karkeran, Bratiya Gelan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder