28 Mayıs 2011 Cumartesi

Günümüzde Eğitim Sistemi

Eğitim, dünyada ve Türkiye’de belirli bir dönemden sonra uygulanan ekonomik politikalarla birlikte ticarileşmiştir. Kar amaçlı bir sistem haline gelen eğitim beraberinde kendi piyasasını derhanelerle, özel derslerle, devlet okulunda çeşitli başlıklar altında alınan paralarla oluşturmuştur. Bununla birlikte eğitimin içeriği zamanla sermayedarların fikirlerine göre şekillenmiştir. İnsanların düşüme, eleştirme, sorgulama bilinçleri köreltilirken, etrafında olup bitenleri normalleştirmede ustalaşmış bireyler yetişmeye başlamıştır.

Devletin kendi kurumlarında vermiş olduğu eğitim kalitesinin düşmesi ve sistemindeki aksaklıklar içerisinde bulunulan şartlar düşünüldüğünde özel dersleri, etüt merkezlerini, dershaneleri zorunlu kılmıştır. ’Hayatımız sınav’ söylemlerinin normalleşmesiyle beraber sınavlar bir gereklilik olarak görülmeye başlanmıştır. İnsanlar girilen sınavları, zenginle fakirin arasındaki farkın kaldırılıp, eşitliğin sağlandığı yerler olarak görmeye başlamışlardır. Neticede hangi koşulda olursa olsun bireyler aynı sorulardan aynı süreden sorumludurlar. Bu durumda fırsat eşitliği, kaderlerini değiştirmede sunulan bir ihtimal olarak adlandırılmış, arkasındaki eşitsizlik ve adaletsizlik saklanmaya çalışılmıştır.

Okulların verdikleri eğitimlerin iyi ve kötü olarak ayrılmaya başlandığı bir dönemde iyi bir geleceğe sahip olmak için iyi okullar bitirmek, bunun için de iyi dershanelere gitmek şart olmuştur. Çünkü iyi bir ilkokul iyi bir lise demektir. İyi bir lise iyi bir üniversite, iyi bir üniversite ise daha rahat yaşama bir adımdır.

Daha iyi bir yaşam için işçi, emekçi ailelerinin katlandıkları tüm bu zorunluluklar beraberinde herkesin hatırlayacağı gibi dershane parasını ödeyemediği için hapse giren anneyi, annesi hapse girdiği için dayanamayıp intihar eden çocuğu ve yine dershane parası için kendisini yakmak isteyen babayı getirmiştir. Tüm bunlar yaşanırken, Hüseyin Çelik, dönemin Milli Eğitim Bakanı sıfatıyla ‘amacımız çocukların dershaneye gitmesi değil, okula bağlanmasıdır’ şeklindeki açıklamasıyla belki kendisi gibi düşünenleri inandırmıştır ama geri kalanlara 'pes artık' dedirtmiştir.

Zamanla sermayeleşen eğitimin yarattığı sorunlar bu kadarla sınırlı değildir. Üniversiteye girişte ilk adım olarak sayılan YGS'deki kopya iddaları bunun bir örneğidir. Tıpkı 1973'te ÜSS'de, 1992'de Anadolu Liseleri Sınavı'nda, 1999'da ÖSS'de ve 2010'da KPSS'de ve bugün -2011’de- YGS’de ortaya çıkan kopyada olduğu gibi. Bu örneklerse bizim bir şekilde duyup bildiklerimizle sınırlı.

En yakın örnek olan YGS’yi ele alıcak olursak: şifre iddalarıyla başlayan ve bir süredir devam eden YGS skandalında hergün ayrı bir açıklama yapılıyor. Olayı hatırlayacak olursak; önce basına verilen kitapçıkta şifre olduğu ortaya çıktı. En büyük şıkkın yanındaki cevap doğru olandı. Bunun üzerine basında ve kamoyunda oluşan tepkilerle ÖSYM şifrenin olmadığını, onun sadece basındaki kitapçıkta var olduğunu söyledi. Ama daha sonra diğer kitapçıklarda da şifre ortaya çıkınca şifrenin olduğunu kabul etti. Kabul etmesine, her gün ayrı bir eylem, protesto göstersi olmasına rağmen ne bir istifa gerçekleşti ne de sınav iptal edildi. Hatta bu da yetmezmiş gibi Van’da YGS’yi protesto eden dört öğrenci gözaltına alındı. Diğer arkadaşlarına ise tepkilerini dile getirmesinler diye göz dağı verildi. Şimdilerde ise sorun kopyayı yaratan eğitim sisteminin durumu olarak değil, her zaman olduğu gibi tüm yaşananların kıyısında köşesinde kalan önemli ama asıl öneme sahip olmayan konularmış gibi gösteriliyor. LYS'de ise bizleri hangi süprizlerin beklediği bir muamma. Tüm bu yaşananlarsa liselilerin çeşitli eylemlerine, protestolarına sahne olmakta.

Sermayenin kazanıp, velilerin kaybettiği, öğrencilerinse arada savrulup gittiği bu eğitim sisteminin içinde bulunduğu durum sadece liselere üniversitelere girişte çekilen zorluklarla sınırlı değildir. Üniversite harçlığını çıkartmak için yazın çalıştıştığı inşaattan düşüp hayatını kaybeden Ömer, anasınıfında bir ihmalkarlık sonucu başına lavabo düşüp ölen Efe ve daha niceleri hala hafızalarda.

Eğitim hayatı boyunca pek çok sınavla öğrencileri baş başa bırakan ve sınavlarından rant elde eden bu sistemde çözümse, herkesin sınavlara daha adil koşullarda (şifresiz-kopyasız) girmesine olanak sağlamak ya da mevcut sınavların kaldırılıp yerine başkalarının getirilmesinde değildir; şu anki durumuyla diplomalı işçi üretmeye devam eden eğitim sisteminin değiştirilmesindedir. İşçi sınıfına, öğrenci gençliğine eğitim alanındaki bu dayatmaları ve zorlukları yaşatan, eğitim sistemini kendi idolojisinin bir ürünü haline getiren kapitalist sistem var oldukça ne kurs parası yüzünden yaşanan travmalar son bulacaktır ne Ömerler ne de kopyalar.

Remirke

Hiç yorum yok: