“Kadına karşı şiddette sembol haline gelen dava” diye anons etti 12 Mayıs’ta bütün medya Ayşe Paşalı davasını. Evet Ayşe Paşalı erkek egemen sistemin gözler önünde katlettiği kadınlardan biriydi ve kadın örgütleri davanın peşini bırakmadı. İstikbal Yetkin boşandıktan sonra peşini bırakmayarak taciz, tecavüz ettiği Ayşe Paşalı’yı 11 yerinden bıçaklayarak katletti. Kocanın pişmanlık yalanı bu sefer işe yaramadı. Sistem kendi ürününü korumadı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı katil kocayı ve bunu bir ibret öyküsü olarak sundu.
Kadın cinayetlerinde önemli bir adım olarak görülebilecek bu gelişmenin aslında perde arkasında ne yatmaktadır? Erkek egemen sistem artık kadınları da mı korumaya başlamıştır, dahası kadınlar korunmaya muhtaç oldukları için mi bu adımı atmıştır? Bu gelişmenin arkasında medyanın ve kadın örgütlerinin payını yadsımamak gerekir; fakat bu davayı diğerlerinden ayıran özellik aslında nedir? Bu soruya cevap olarak Ayşe Paşalı cinayetinin ve cinayet öncesinde yaşadıklarının medyada geniş ölçüde yer bulması davanın seyrini değiştirdi, her duruşma öncesi adliyenin önünde canlı bağlantılar, gazetelerde haberler yapan medya toplumun dikkatini bu davaya çekti. Sonunda karar çıktı ve bir zafer olarak sunulmaya çalışıldı. Burada farkında olmamız gereken, karşısında durmamız gereken asıl nokta burjuva hukukunun bu kararla bizlerin ağzına bir parmak bal çalmaya çalışmasıdır. Paşalı cinayetinden sonra da Türkiyede yüzlerce dünyada binlerce kadın erkek şiddetine maruz kalarak katledildiler ve katledilmeye devam ediliyorlar. Eğer hukuk koruyabiliyorsa şimdiye kadar neden korumadı; pişmanlık yalanını, töreyi, kıskançlığı, tahriki neden katilleri korumak için kullandı? Çünkü hukuk kapitalist erkek egemen sistemin haklarını içerir ve her şeyi kendi çıkarını korumak için hazırlamıştır, yasalar da, kanunlar da onların hizmetindedir ve asla kadının kurtuluşunu hedefleyen bir amacı olamaz. Türkiyen’nin AB’ye uyum sürecinde böyle bir davada bu kararın çıkması bizleri pek şaşırtmadı doğrusu ; bu kararın göz boyamak için verildiğini, kadın cinayetlerini engellemek gibi bir amacının olmadığını yakın zamanda benzer olayların tekrar tekrar yaşanmasıyla görmüş olacağız.
Bizler hergün gazetelerde, görsel medyada kadınların maruz kaldıkları erkek egemen şiddete tanık oluyoruz, hatta çoğu zaman bizler bunları yaşıyor veya birebir şahit oluyoruz. Kadınların erkek egemen sistem tarafından korunabileceğinin aslında bir kandırmacadan ibaret olduğunu; kadınların sistem tarafından katledilmediği, dışlanmadığı, cinsel obje olarak kullanılmadığı, yargılanmadığı, aşağılanmadığı bir toplumun varolabileceğini biliyoruz. Burjuva hukukuyla, göstermelik demokrasilerle ve bunun türevleri olan kuruluşlarla değil; cinsiyetçiliğin olmadığı, sınıfsız bir dünya düzeninde kadınların özgürleşebilceğini biliyoruz. Bal kovanı dururken, bir parmak balla yetinmeyeceğiz...
Not: Nisan ayında ‘elde edilebilen’ rakamlara göre 21 kadın kocaları ya da yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi, 7 kadının ölümü şüpheli olarak kayıtlara geçerken, intihara sürüklenen kadınların 8’i intihar ederken, 8’i intihar girişiminde bulundu; 12 kadına öldürme teşebbüsünde bulunuldu, 14 kadına tecavüz edildi, 6 kadın tacize uğradı ve 4 kadın şiddete maruz kaldı. Tekrar tekrar belirtmekte fayda görüyorum bu veriler kapalı kapılar ardına hapsedilememiş, kutsal ailenin dışına çıkabilmiş olaylardır, hepimiz biliyoruz ki bilanço çok daha ağır olmakla birlikte her gün biraz daha artarak erkek egemen şiddete maruz kalan kadınlar çoğalmaktadır.
* SKM’nin her ay tuttuğu kara listeden elde edilen veriler kullanılmıştır.
Kadınlar İsyanda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder