...
Ey ateşin ve güneşin çocukları
Hani bilincin sesi yüreklerimizde
Gözlerimizde inancın sancakları nerede
Bu gidişe dur demek gerekir bilirim
Hücrede her saniyeyi bir yıl eylerim
Bir ateş yaktık sönmesin diye hiçbir yerde
O ateş sönerse yaşamayı neylerim
Bu yüzden üç kibrit ile Newroz günü
Yüreğimi sizlere armağan eylerim
...
Adnan Yücel
Bu topraklarda Kürt halkı ile özdeşleşen Newroz, mitolojideki yeri açısından çeşitli efsanelere dayanmakta olup, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya halkları tarafından “doğanın uyanışı ve bahar bayramı” olarak kutlanırken, Kürt halkı için çok derin anlamlar taşımaktadır. Newroz, Demirci Kawa'nın halkları zulüme uğratan zalim Dehak'a karşı mücadelesinin zafere ulaştığı gün olarak kabul edilmesi dolayısıyla, aynı acıları yaşayan ve aynı özlemleri duyan Kürt halkı coşkulu bir şekilde ama aynı zamanda isyan edercesine bugünü meydanlarda yıllardır kutlamaktadır.
Diyarbakır, Batman, Mardin, Hakkari ve Ağrı gibi Kürt illerinde ve İstanbul, İzmir, Adana ve Mersin gibi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı metropollerde her yılın 21 Mart gününde her yaştan yüzbinlerce insan geleneksel kıyafetlerini giyerek renkli gösterilere sahne olan Newroz alanlarını hıncahınç doldurmaktadır. Kürtlerin acılarını, sevinçlerini ve duygularını içeren şarkılar eşliğinde halaylar çekilir; şarkılar, türküler söylenir. Newroz ateşinin yanmasyla devletin yüzyıllardır uyguladığı inkar ve asimilasyon politikalarına, haksızlığa, savaşa ve şiddete karşı ısrarla “barış ve kardeşlik” mesajları verilir; demokratik ve kültürel talepler dile getirilir. Ancak, Newroz yıllarca süren baskılar nedeniyle Kürtlerin hiç de istediği gibi kutlanmaz. Yüzbinlerce insanın biraraya gelip Newroz'u kutlamak istemesi devleti tedirgin eder ve devletin yasaklayıcı zihniyeti Newroz'u bir süre yasaklar. Yasaklara alışkın olan Kürt halkı ısrarla Newroz'u kutlamak ister. Fakat Newroz kutlamalarına saldıran devlet, kutlamalara gölge düşürerek Kürtlere karşı adeta savaş açar, çeşitli provokasyon girişimlerine başvurmaktan da alıkoymaz kendini. Tüm bu yaşanmışlıklar ve demokratik hak ve özgürlük taleplerinin şiddetle bastırılması, Kürtleri her zamankinden daha fazla isyan etmesine neden olur. Dolayısıyla, “New”(Yeni) ve “roz”(gün) kelimelerinden birleşerek “Yenigün” anlamına gelen Newroz, baskıya, ezilmeye ve sömürülmeye maruz kalmış Kürt halkı için öfkenin isyana dönüştüğü gündür.
Newroz'un yasaklanması
Newroz'un yasaklanması 1990'lı yılların başında kutlanmasıyla birlikte başlar. Newroz yasaklandığı gibi “w” harfi de yasaklanır ve yasaklı harfler arasına girer. Daha ilk Newroz kutlamasında (1990 yılı) şiddetini gösteren devlet, sonraki Newrozlarda şiddetin dozunu artırarak Kürtleri Newroz kutlamalarından vazgeçirmeye çalışsa da, Kürt halkı uzun yıllar dillerinin ve kültürlerinin yasaklanmasına karşı mücadele ettikleri gibi, bu kez devletin Newrozu yasaklamasına karşı mücadele etmeye başlar.
1990 yılından bugüne dek her yıl devletin her türlü şiddet ve terörüne rağmen kutlanan Newroz, özellikle 1991 ve 1992 yılında devletin kolluk güçlerinin ateş açması sonucu onlarca insanın öldürülmesiyle kanlı geçti. Bu yıllarda devletin savaş açmasına serhildanlarla karşılık veren Kürt halkı öyle çok şeyler yaşadı ki, belki de bunlar hiç hafızalarından silinmeyecek. Devletin yasaklayıcı tutumu ve ölümcül şiddeti karşısında Kürtler, Newroz'a sahip çıktı ve baskıdan kurtulmanın günü olarak kutlamaya başladı.
Newroz'un Kürt coğrafyasının dışında Türkiye'nin metropellerinde de kutlanmasıyla, devlet, Newroz'un içini boşaltmak için Newroz diye bir bayram olmadığı, aslında bu bayramın isminin “Nevruz” ve Ergenekon efsanesine dayanan “Türk bayramı” olduğu yönünde propaganda yapmaya başladı 1995 yılından itibaren de bayram olarak kutlanmaya başlayan “Nevruz”un anlam ve önemine ilişikin camilerden hutbeler okutuldu, üniversitelere “Nevruz”un “Türk bayramı” olarak kutlanması için genelgeler gönderildi, MEB kompozisyon yarışmaları düzenledi, TSK kendisine yakışır bir şekilde silahlı mensuplarının “Nevruz”unu kutladı. Devlet erkanı ve öğrenciler dışında kimsenin katılmadığı “Nevruz” kutlamalarında, alakasız çeşitli etkinlikler düzenlendi. Böylece devlet, şovenist Türk milliyetçi karakterini Newroza da bulaştırmış oldu.
Newroz yasağı kalkıyor, şiddet ve baskı devam ediyor
Devlet yasal olarak “Nevruz”u kutlarken, Kürtler 2000 yılına kadar Newroz'u yasaklı bir şekilde kutladı ve bu yıldan sonra gösterilere izin verilmeye başlandı. Kürtlerin Newroz'u yasal bir şekilde kutlamasına giden süreç hiç de kolay olmadı. 1999 Newroz'unda, Türkiye genelinde İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) yaptığı açıklamaya göre 8174 kişi göz altına alındı. Sonraki yıllarda, Newroz her ne kadar yasal bir şekilde kutlansa da, her Newroz kutlanmasında halkla güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı ve çoluk-çocuk demeden yüzlerce insan gözaltına alındı. Kürt siyasetçilerinin Kürtçe mesaj vermesi savcılık soruşturmasına tabi tutuldu ve onlarcası gözaltına alınıp tutuklandı.
2005 yılında kutlanan Newroz, diğer Newroz kutlamalarından farklıydı. Çünkü bu yılda Mersin'de kutlanan Newroz'da “bayrak yakma” provokasyonu yaşandı. Burjuva medya ve milliyetçi burjuva partiler bu provakasyondan yararlanıp şovenizm ve mlliyetçiliğin pompalanmasıyla Türkiye'nin çeşitli yerlerinde siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenen “bayrak” mitingleri yapıldı, bir anda bütün Kürtler hedef gösterildi, Kürtler aleyhine kampanyalar düzenlendi. Siyasi hesaplar yapılarak halkları karşı karşıya getirmek amacıyla yapılan bu provakasyonun, sonradan Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan Ali Kutlu tarafından organize edildiği anlaşıldı.
Askeri operasyonların arttığı 2007-2008 yıllarında Newroz'u kutlayan yüzbinler, düşük yoğunlukta süren savaşın sona ermesi ve askeri operasyonların durdurulması mesajını verdiler. Her Newroz'da barışa ve özgürlüğe susadıklarını ifade eden Kürt halkı, izinli-izinsiz bütün Newroz kutlamalarında polisin biber gazına ve jopuna maruz kaldılar. Kürt kadınları ve çocuklar ayaklar altında ezildi. Devletin sopa politikası Kürt halkını Newroz kutlamalarından vazgeçirmek için başarılı olamadı. Bu son yıllarda 500 bin kişinin katıldığı Diyarbakır'daki kutlamalardan ve yüzbinlerin katıldığı İstanbul Newroz'undan da anlaşılmaktadır zaten.
Newroz yaklaşırken
PKK'nin ateşkes ilan ettiği günden bu yana Kürt sorununun çözümü konusunda bir gelişme olmaması, Kürtçenin “bilinmeyen bir dil” olarak kabul edilmesi, anadilde eğitim konusunda devletin inkarcı tutumu, 1600'e yakın Kürt siyasetçinin tutukluğunun hala devam etmesi... Kısacası Kürt sorununun tüm yakıcılığının devam ettiği bir dönemde ve tabii ki aynı zamanda Ortadoğulu ezilen halkların isyan dalgasını büyüttüğü bir dönemde 21 Mart günü Newrozun kutlanacak olması büyük önem taşımaktadır. Ortadoğu'da ve Türkiye'de egemen güçlerin ezilen halkların Newroz'u kutlamak istemesine karşılık yasaklayıcı bir tutum sergilemesi ve tüm güvenlik güçlerini seferber etmesi büyük bir ihtimaldir. Tüm dünyadaki ülkelerin egemenlerine korku salan isyan ateşinin Newroz kutlamalarında yaşanmaması için egemen güçlerin ne gibi bir hazırlık içerisinde olduğunu tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla, bu yılki Newroz kutlamalarının tarihe not düşecek kadar önem derecesinin yüksek olması, ezilen hakların mücadelesini savunan işçi sınıfı devrimcilerini her zamankinden daha fazla yakından ilgilendirmektedir.
İşçi sınıfı ve sosyalistler, ezilen halkların demokrasi, eşitlik ve özgürlük talebini, tüm ezme ezilme ilişkilerine karşı oldukları gibi ulusal baskıya da karşı oldukları için desteklerler. İşçi sınıfı ve onun yolundan yürüyenler, ezilen halkların tek tutarlı dostları olarak her gün olduğu gibi Newroz'da da Kürtlerle beraber alanları doldurmalıdırlar. Newroz yaklaşırken, Kürt halkının eşitlik-özgürlük mücadelesinin ve kitlesel ayaklanmalarla ayağa kalkan ezilen halkların nihai kurtuluşu dünya işçi sınıfının ellerindedir.
Newroz piroz be!
Biji Newroz!
meso
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder