Hey Tekstil işçilerinin, 1
Mayıs'ta polis saldırısı sonucu hastanelik olan ve tedavisi süren direnişçi
işçilerden Ali Alp'in kızı Dilan Alp için Taksim'de gerçekleştirmek istedikleri
yürüyüşe polis saldırdı.
4 Mayıs Cumartesi günü Taksim
Meydanı’nda toplanan Hey Tekstil işçileri ve onlara destek için gelen
devrimcilerden oluşan yaklaşık 50 kişilik grup, "Marjinal değil işçiyiz,
Dilan bizim kızımız. 499 gündür direnişteyiz" yazılı pankartla Galatasaray
Lisesi'ne doğru yürüyüş yapmak istedi. Fakat çok sayıda çevik kuvvet ve
TOMA'larla İstiklal Caddesi girişine barikat kuran polis, işçilere önce
tazyikli suyla, ardından da coplarla saldırdı. Azgın polis terörüne karşı
direnmeye çalışan işçiler "Katil Emniyet", "Direne direne
kazanacağız", "Katil polis hesap verecek" sloganlarını attılar.
Polis, dağılan kitleye yönelik saldırısını, Taksim Meydanı'ndan Gümüşsuyu’nun
ara sokaklarına kadar sürdürdü.
Dilan Alp, AKP iktidarının ve
İstanbul Valisi’nin talimatıyla 1 Mayıs’ta estirilen polis terörü sonucunda
ağır yaralanan gençlerden biriydi. Bir polis tarafından kafasına nişan alınarak
yakın mesafeden atılan gaz bombası sonucu yaralanan Alp, yoğun bakıma
kaldırılmıştı ve tedavisi hala sürüyor.
Polisin 1 Mayıs’taki saldırısını
protesto eden Hey Tekstil işçilerine ve devrimcilere aynı 1 Mayıs’ta olduğu
gibi saldırması, dört gün önce Taksim'de estirilen polis terörünün pervasızca
sürdürüleceğinin göstergesidir. Başbakan Erdoğan'ın Taksim'in ve Kadıköy’ün
mitinglere kapatılacağını duyurmasının ardından gelen bu sert polis müdahalesi,
sermaye sınıfının temsilcisi AKP'nin şehir merkezlerini emekçilerin her türlü
eylemine kapatma iradesinin ifadesidir.
Polis güçlerinin gerek 1 Mayıs
günü gerekse dün Taksim'de sergilediği işçi ve devrimci düşmanlığı, basit bir
“tahammülsüzlük” veya saldırganlık değildir. Bu saldırılar, “kentsel dönüşüm”
adı altında yıllar önce başlatılmış olan kapsamlı bir projenin parçasıdır. Bu
proje, kent merkezlerini, satın alarak ya da “kamulaştırarak”; bunların yetmediği
yerde de polis terörü eşliğinde işçilerden ve emekçilerden arındırmayı ve
vurguncu burjuvalara peşkeş çekmeyi amaçlamaktadır.
Bu asalak “mutlu azınlığın”
siyasi temsilcisi olan AKP iktidarı, “kentsel dönüşüm” adı altında, şehir
merkezlerini emekçilerin yaşam alanı olmaktan çıkartıp salt finans, tüketim ve
eğlence odaklı alanlar haline getirerek bankalara ve şirketlere yeni kâr
alanları açmaktadır.
Emekçilerin iş ve yaşam
alanlarını ellerinden alarak onları kent dışında inşa edilen gettolara süren “kentsel
dönüşüm” adlı projenin kent merkezlerinde gösteri ve yürüyüş yasaklarıyla
tamamlanması, asalak burjuvazinin rantını ve “güvenli hayatını” her türlü
tehditten koruma çabasının ürünüdür. Zira onlar, milyonlarca emekçi için artık
katlanılmaz hale gelmiş olan yoksulluğun ve artan toplumsal eşitsizliğin işçi
sınıfı içinde kitlesel bir öfke patlamasına yol açacağının farkındalar.
1 Mayıs’ın Taksim’de
kutlanmasının engellenmesi, “kentsel dönüşüm” adlı yağma projesinin gerici
yüzünü bütün çıplaklığıyla açığa çıkarmıştı. Polisin 1 Mayıs’taki barbarlığı
protesto eden Hey Tekstil işçilerine ve devrimcilere yönelik dünkü saldırısı,
devlet terörünün süreceğini gösteriyor.
Bu terör dalgasının, burjuva
medyada “marjinal” olarak adlandırılan sosyalist ve devrimci işçilerle gençleri
hedefliyor olması kimseyi yanıltmasın. Bir bütün olarak emekçileri hedefleyen
bu terör dalgası, AKP iktidarı eliyle sürdürülen toplumsal karşı-devrimin temel
unsurudur.
AKP iktidarının estirdiği
terörün hedefi, aynı zamanda, bu toplumsal karşı-devrimi bozguna uğratabilecek
olan gücü de göstermektedir: İşçi sınıfı ve gençlik.
İşçiler ve gençlik, sermayenin
AKP iktidarı eliyle sürdürdüğü saldırıyı püskürtebilmek için, öncelikle, elini
kolunu bağlayan ve yönünü şaşırtan bütün güçlerden (öncelikle de mevcut
sendikal ve siyasi önderliklerden) kurtulmak; yeni türde devrimci kitlesel
örgütlenmelerini yaratmak zorundadır. Bu mücadele de, yalnızca enternasyonalist
sosyalist bir perspektifle oluşturulmuş bir siyasi programın yol gösterdiği
devrimci partinin önderliğinde başarıya ulaşabilir.
Toplumsalesitlik.org'dan
alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder