1 Kasım 2009 Pazar

Öğrenci Postası


İstanbul Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi rektörlüğü yeni öğrenim yılına oldukça hızlı girdi. 32 öğrenci iki haftadan beş döneme kadar okuldan uzaklaştırıldı. “Üniversitede siyaseti bitireceğim” diyen Mesut Parlak'ın ardılı Yunus Söylet'in bayrağı devraldığı ortada. Ancak onların “siyaset”ten kasıtlarının sol siyaset olduğu da şüphesiz. Öyle ki, okulda yine faşistler ve İslamcılar “siyaset” yapıyorlar. Kemalist bir rektörün gidip yerine AKP'ye oldukça yakın yeni bir rektörün gelmesi genel durumu değiştirdi mi peki?
Eminiz bazıları öyle sanıyordur, ancak M. Parlak döneminde onlarca solcu öğrencinin okuldan atıldığını ya da uzaklaştırıldığını ve yine faşist saldırıların ayyuka çıktığını bilmeyenler öyle düşünebilir. Aslına bakılırsa iki rektör arasında oldukça net bir süreklili var, okulun sermayeye açılması çok daha önceleri başlamıştı, her ikisi de bunun kararlı destekçileri oldular. Her türlü sosyal-kültürel faaliyete, öğrenci protestolarına faşistlerin salınması çok daha önceleri başlamıştı, her ikisi de buna seslerini çıkarmıyorlar. Yemekhanenin özelleştirilmesi Söylet'ten önce gerçekleştirildi ve boykot yüzünden onlarca öğrenci okuldan atıldı, Söylet sadece bunu sürdürüyor hem de oldukça popülist bir şekilde (Yemek fiyatlarının 50 kuruşa indirilmesini kastediyoruz. Peki bu nasıl oldu? Yoksa gerçekten sermaye haklı mı? Gerçekte olansa şudur, rektörlük kendisine yakın bir sermaye çevresine verdiği ihaleyle kişi başı 50 kuruştan çok daha maliyetli olacak yemekler alır, aradaki fark -1 lira, 2 lira..-, devlet tarafından karşılanır, yani vergilerden, yani bizden! Böylece hem rektörlük kazanır -para ve şöhret- hem de sermaye, öğrenciyi kalitesiz yemek, kadrolu işçiyi ise işsizlik bekler, onun yerine ucuz emek ikame edilir, afiyet olsun).

İstanbul Üniversitesi'ndeki diğer haberlere gelince... Bu yıl ilk defa öğrencilerden dosya-kimlik ücreti adı altında 50 TL para toplandı. 50/d'ye karşı iş güvencesi için mücadele eden üniversite hocalarından 40 tanesi soruşturmaya uğradı. Sermaye, YÖK ve Rektörlük, hem öğrencilere, hem de hocalara karşı birlik konusunda oldukça net!
Celal Bayar'da Ulaşım Protestosu
Yıllardır ulaşım sorunun çözülmediği Celal Bayar Üniversitesi'nde, bu yıl üniversitenin açılmasına günler kala, Manisa – Muradiye Kampüsü yolunda 2 öğrencinin hayatını kaybetmesi ve 6 öğrencinin yaralanması tepkilere yol açtı. Bir grup öğrencinin öncülüğünde hem bu kazaya hem de ulaşım sorununun çözümüne dair bir adım atılmamasına tepki olarak, öğrencilerin ulaşım sorunlarının çözümüne ilişkin taleplerin yeraldığı bir bildiri dağıtımının ardından basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasına yaklaşık 100 kişi katıldı. Basın açıklamasında her yıl kazaların meydana geldiği, bu kazalarda öğrencilerin öldüğü ve yaralandığı, ulaşım sorunu çözülmediği takdirde kazaların devam edeceği dile getirildi. Basın açıklamasından hemen sonra her fakülte binasının önüne masa açıldı ve imza kampanyası başlatıldı. Tehlike saçan servislerin kaldırılması ve bunun yerine nitelikli, ucuz belediye otobüslerinin tahsis edilmesi için Manisa Valiliği'ne, kampüsün alt – yapı çalışmalarının ve çevre düzenlemesinin yapılması için de CBÜ Rektörlüğü'ne gönderilmek üzere iki ayrı dilekçe hazırlandı. Aynı gün imza kampanyasında 1200 imza toplandı. Masa başında öğrencilerden olumlu tepkiler verenler olduğu gibi olumsuz tepki verenler de oldu. Olumsuz tepki verenlerin sayısı azımsanmayacak sayıdaydı. Olumsuz tepki verenler her yıl imza kampanyasının yürütüldüğü ama nedense ulaşım sorunun çözümü konusunda olumlu yönde bir gelişmenin olmadığı siteminde bulundular. Aslında bu tepkiyi verenler hiç de haksız sayılmazlar. Böylesi bir çalışmanın ürünü olarak ulaşım sorununun çözülemeyeği bilincinin farkındalar. Sınıf mücadeleleri tarihi, bizlere her zaman şunu göstermiştir ki hiçbir hak kendiliğinden verilmez ancak örgütlü bir mücadele sonunda kazanılır. Dolayısıyla, CBÜ'de var olan ulaşım sorunu ancak kitlesel bir mücadele ile çözülebilir. Şunu da bir an olsun bile aklımızdan çıkarmamız gerekiyor: “Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey.” Ulaşım, barınma, beslenme, sosyal, kültürel haklar... Hepsini elde etmenin yolu buradan geçiyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi
8 Ekim günü KTÜ'de gerçekleştirilen YÖK genel kurulunu protesto eden öğrencilere ÖGB'ler biber gazlarıyla saldırdılar. Sivil polislerin ve faşistlerin at koşturduğu üniversitelerin, böylece ÖGB şahşında üçüncü silahşörünü de bulduğu artık açıkça ortaya çıkmış durumda.
Gaziantep Üniversitesi
9 Ekim günü üniversitenin açılışına katılan bakan Mehmet Şimşek'i protesto etmek isteyen Genç-Sen'li öğrencilere okul yönetimi ve ÖGB'lerin gözü önünde faşistler tarafından saldırıldı.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde yemek fiyatlarına 1 yılda %125 zam gelmesi nedeniyle 5 Ekimden beri yemekhane boykot ediliyor. Yemek fiyatları 1 lirada 2.25 liraya yükseltidi, öğrencilerse fiyatlar 1.5 liraya indirilene kadar boykota devam edeceklerini söylüyorlar.

Hiç yorum yok: