4 Kasım 2009 Çarşamba

İhsan Neyle Yaşar? (What Keeps Ihsan Alive)


İhsan Sarıgazi’de bir kiralık dairede, karısı ve ikisi ilkokula diğeri liseye giden üç çocuğu ile birlikte yaşar.
İhsan, pazar günler hariç her sabah, otobüse geç kalmasın diye saat 06.30’da onu binbir uğraşla uyandıran cefakâr çalar saatiyle yaşar.

İhsan sabahın kör vaktinde şenlik olsun diye uyanmaz elbet. İhsan üç vasıta değiştirerek ulaşmaya çalıştığı biricik iş yerine geç kalmamak için böler uykusunu en tatlı yerinden.
İhsan aylık akbili ile yaşar; her sabah insana huzur veren bi-bipleriyle hayata renk katan. İhsan işe geç kalma korkusuyla yaşar; iş yerinde patrondan, müdürden, usta başından fırça yeme korkusuyla. İhsan işten atılma tedirginliğiyle yaşar. Ya bir daha iş bulamazsa…
İhsan büyük bir sıkıntı yaşamadan ya da işten kovulmadan tamamladığı günlerin tatlı ve kısa ömürlü sevinçleriyle yaşar.
İhsan kira derdiyle; elektrik, su, telefon, doğalgaz faturalarıyla yaşar. Devletin okulunun masraflarıyla, “Bizim kız üniversiteyi kazanırsa, hepten aç kaldık!?”ın sinir-stresiyle yaşar.
Allahtan İhsan şanslı vatandaştır da sağlık sigortasıyla yaşar. İhsan hastanede kuyruk bekleyerek veya hastalanmadığı için dua ederek yaşar. İhsan hastalansa da çok sorun olmaz, İhsan ucuz ilaçla da yaşar.
İhsan hayatın farklı renkleriyle yaşar; bukalemun “muş” gibi. Mesela İhsan’ın anası Kürt, babası Ermeni'dir aslında ama İhsan, Türkoğlu Türk “müş” gibi yaşar. Hele ki millet olarak birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerde, bir İhsan dünyaya bedel “miş” gibi yaşar.
İhsan için Alevi de dedilerdi, fakat İhsan son derece koyu bir müslüman “mış” gibi yaşar, yaşatır. İhsan öbür dünyada huzura ereceğine, tüm sıkıntıların biteceğine ve hurilere inanarak tevekkül içinde yaşar.
İhsan üyesi olduğu sendikada kelle hesabı, kongrede inip kalkan eliyle yaşar. Üç beş senede bir, sandığa attığa oyuyla yaşar.
İhsan işten eve döndüğünde, yemekten sonra kafa dağıtmak için karşısına oturduğu televizyonu ile yaşar. İhsan bir gecede milyonlar dağıtan yarışma programları, aşk-ihtiras ve gözyaşıyla dolu dizileriyle yaşar.
İhsan müziğe de düşkündür: Orhan, Ferdi, Müslüm Baba... İhsan arabeskin en acıklısıyla yaşar.
İhsan aşkla yaşar; tuttuğu takımın aşkıyla. Bileklerini kesseniz, dikine çizgili akan çift renk kanıyla yaşar.
İhsan, Brecht’i tanımaz, daha ziyade spor sayfası okuyarak yaşar.
Geçen gün kahvede gençler İhsan’a “Abi, bienal gelmiş diyorlar, toplanıp gideceğiz. Sen de gelsene.” demişler. Büyük rezillik çıkarmış bizimki, masaları devirmiş. Artık ne diye anladıysa…
İhsan yine de ara sıra düşünerek yaşar, bu hâle nasıl geldiğini. Hâline şükretmeyi bıraktığı anlarda düşünür, hâlinin şükredilecek yanı olup olmadığını.
İhsan arada bir savurduğu küfürleri ile yaşar kaderine, tevekkül çizgisinden uzaklaşıp.
İhsan bazen de “Daha başka bir hayat mümkün olabilir miydi acaba?” diye sorgulayarak yaşar.
İhsan bıçağın kemiğe dayandığı anlarda, kemiği aşınmaya başlar başlamaz yaşadığı çelişkileriyle yaşar. İhsan “Ben neyle, nasıl, ne için yaşıyorum?” diye kendi kendine sorduğu sorularıyla yaşar.
İhsan emeği ile yaşar en çok, ömür tüketerek; patronların kasası dolsun, yalnız onlar İNSAN gibi yaşasınlar diye -beceremeseler de…
İhsan ve sanat aynı annenin ikiz çocuklarıymışlar aslında. Gayri meşru diyorlar ikisi için de ama inanmayın. Doğumdan sonra ayrılmış yolları ya da ayırmış birileri, ben anlatanların yalancısıyım.
İhsan’ın öz kardeşine tekrar kavuşacağı ve sıkı sıkı sarılacağı günlerin özlemiyle…
Yaşayalım!!!


İhsan’ın bir arkadaşı

Hiç yorum yok: