*Not:
11.02.2009
tarihinde "toplumsalesitlik.org" adresinde yayınlanan bu
yazıyı tekrar yayınlıyoruz. İçinden geçtiğimiz dönemde,
özellikle küresel krizin derinleştiği ve "kemer sıkma
politikaları" adı altında işçi sınıfına ve emekçi
kesimlere dönük olarak, burjuvazinin yürüttüğü kapsamlı
saldırılara karşı Marksist devrimci bir dünya partisinin
inşasının yakıcılığı her geçen gün artmaktadır. Dünya
partisinin inşasına omuz verecek olan öğrencilerin ve genç
işçilerin Marksist hareketin tarihini tüm gerçekleriyle öğrenmesi
ve bu tarihi sahiplenmesi adına Lev Sedov'un 1936 yılında Moskova
duruşmaları üzerine yazmış olduğu "Kızıl Kitap" çok
önemli bir değer taşıyor. Bununla birlikte, son dönemde
Marksizme/Troçkizme dönük olarak eski iftiracı ve düzeysiz
kampanyalar yeniden örgütlenmeye başlamıştır. Dolayısıyla
Kızıl Kitap'ın dünya Marksist hareketinde çok önemli bir
kırılmayı da içeren gerçek bir siyasi tarihi değerlendirmeye
dayanan bir kaynak olması itibariyle, bu gerici ve Marksizm düşmanı
kampanyalara karşı önemli cevaplar taşıdığını düşünüyoruz.
İyi okumalar dileriz.
Prinkipo Yayıncılık, Lev Sedov’un “1936 Moskova Duruşmaları Üzerine Kızıl Kitap”ını yayınlayarak siyasi tarih alanında son derece önemli bir yapıtı Türkçeye kazandırdı. Kitabın önemi sadece kitapta aktarılanlarla ilgili değil; tek başına kitabın konusu/başlığı dahi gerçeğin ortaya çıkmasında önemli bir adım. 1988 yılında yayınlanan Sınıf Bilinci Dergisi’nden yaptığımız aşağıdaki alıntı, bunun nedenini açıkça göstermektedir.
“Moskova
duruşmaları sanıklarının yeniden saygınlaştırılması için
açılan son kampanyanın, tek başına Buharin için açılmış
olan bir önceki kampanyaya oranla uluslararası düzeyde olsun SSCB
içinde olsun daha elverişli koşullar altında başladığına
yukarıda değinmiştim. Aynı şeyi Türkiye açısından söylemeye
ne yazık ki olanak yok. Kampanyanın Türkiye’de yürütülmesini
zorlaştıran kimi etkenleri aşağıda ele almak istiyorum.
Zorlukların başında Moskova duruşmalarının iç yüzünü ortaya
koyacak kaynakların eksikliği, buna karşılık Stalinci
bürokrasinin (ve Stalin’in kendisinin) bu duruşmalar çerçevesinde
oluşturduğu efsane ve yalanları aktaran kaynakların göreli
bolluğu geliyordu.”
Bu
makalenin üzerinden yaklaşık 20 yıl geçmesine, bu süre zarfında
SSCB’nin ve diğer Stalinist diktatörlüklerin yıkılmasına
rağmen Türkçede Moskova Duruşmaları’nın gerçek yüzünü
açığa çıkarmaya çalışan (birkaç kitaptaki değinme ve birkaç
makale dışında) bir yayınla karşılaşmadık. Stalinistlerin bu
konudaki suskunluğunda elbette şaşılacak birşey yok! Ancak
“Troçkistler”in de bu konuda çok fazla çaba sarf ettiğini
söyleyemeyiz. Türkiye’de “Troçkist” hareketin Stalinistlerle
olan göbek bağını bir türlü koparamaması Moskova
Duruşmaları’na “Troçkistler” tarafından yeterince önem
verilememesinin önemli nedenlerindendi. Diğer yandan Bolşevizmin
zorunlu olarak Stalinizme yol açacağı iddiasında olan sol
liberallerimiz de Stalinizm dışında Marksist bir alternatifin
olduğunu gizlercesine bu konuda susmaktaydı. Böylece Bolşevik
Parti ve Uluslararası Komünist Hareket içindeki Sol Muhalefet’in
varlığı ve mücadelesi yıllarca genç kuşaklardan gizlenmiş
oluyordu. Stalinistlerden “Troçkist”ine sol yelpazenin tümü
için bu kitap önemli bir sorun olarak önlerinde durmakta.
Moskova
Duruşmaları
Kirov’un
1934 yılı sonunda, GPU’nun örgütlediği bir komplonun parçası
olarak bir terörist tarafından öldürülmesi SSCB’de Stalin’in
önderliğindeki bürokrasinin cadı avını başlatması için
olanak sağladı. Kirov’un öldürülmesinden sonraki üç yıl
içinde yürütülen temizlik kampanyasının kısa bir bilançosunu
kitabın girişindeki yayınevi notundan aktaralım.
“1938
yılına gelindiğinde, 1917 Ekim Devrimi’ni gerçekleştiren
merkez komiteden geride yalnızca Stalin ile Kolontay kalacak; ‘Zafer
Kongresi’nin 1.966 delegesinden 1.108’i ortadan ‘kaybolacak’tı.
Stalinist terörden Kızıl Ordu da nasibini aldı: Beş mareşal,
sekiz amiral (yani amirallerin hepsi), 80 kişilik Yüksek Askeri
Konsey’den 75’i, 11 savaş komiseri yardımcısının tamamı,
generallerin üçte ikisi ve alay komutanlarının yarısı; yani
Kızıl Ordu’nun en seçkin kadrolarının yarıya yakını
öldürüldü, görevden alındı ya da sürgüne gönderildi.
Stalin, bu süreçte, 1.600.000 dolayında komünistin öldürülmesine
önderlik etti -ki bu, tarihteki en büyük komünist katliamıdır.”
1936-38
yılları arasında yürütülen üç ana duruşma vardı. 19 Ağustos
1936’da başlayan birinci duruşmada başlıca sanıklar Zinovyev,
Kamanev, Evdokimov, Bakayev, Smirnov, Mraçkovski gibi Bolşevik
Parti ve Komintern yöneticilerinden; Ter-Vaganyan, Pikkel, Golzman,
Dreitzer ve Reingold gibi Bolşevik Parti ve muhalefet üyesi olan
tanınmış kişilerden; ve tertibin bir parçası olarak davaya
dahil edilmiş muhbirlerden oluşmaktaydı. Bunların dışında
mahkemede hazır bulunmayan iki sanık daha vardı: baş sanık
Troçki ve oğlu Lev Sedov. Birinci Moskova Duruşması, partinin ve
ülkenin önderlerine karşı terörist saldırılar hazırlayıp
uygulamakla görevlendirilmiş bir “merkez”e katılmakla suçlanan
16 sanığın 25 Ağustos’ta kurşuna dizilmesiyle sona erdi.
Bu
duruşmayı, 23-30 Ocak 1937 ve 2-13 Mart 1938 tarihleri arasında
yapılan ikinci ve üçüncü Moskova Duruşmaları izledi. İkinci
duruşmada birbirine karıştırma yöntemiyle seçilmiş ve
aralarında Pyatakov, Radek, Serebriyakov, Sokolnikov, Dobnis ve
Muralov gibi tanınmış Bolşeviklerin bulunduğu 18 sanık
“Troçkist-Zinovyeci merkez”i kurmak, işçileri zehirlemek,
iktisadi kundakçılık gibi suçlarla yargılandılar. Pyatakov,
Radek ve Sokolnikov hapis cezasına çarptırılırken diğer 15
sanık ölüme mahkum edildi. Üçüncü duruşmada ise aralarında
Buharin, Rikov, Rakovski, Kretinski gibi Bolşevik önderlerin olduğu
21 sanık bir “sağcılar ve Troçkistler bloku”na katılmakla ve
düşman devletlerle ittifak halinde SSCB’yi parçalamakla
suçlandılar. Sanıkların on dokuzu idam edildi.
Stalin
bu duruşmaya neden gereksinim duydu?
Sedov’un
birinci Moskova Duruşması’nı anlattığı Kızıl Kitap’ın
ilk kısmı bu başlığı taşıyor. Sedov bu duruşmanın
nedenlerini iç ve dış siyasal nedenler başlığında
değerlendiriyor. “İç siyasi nedenler” başlığı altında
Sedov, SSCB içinde toplumsal eşitsizliğin arttığı bir ortamda
bürokrasinin ayrıcalıklarınını savunma gereksinimi üzerinde
duruyor. Stalin iktidarının başından itibaren orta sınıf ve
köylülüğün iktidardaki etkisi gittikçe artmış; işçi sınıfı
her geçen gün iktidardan dışlanmış; “bürokrasi, yasal ve
yasadışı yollarla ulusal gelirin son derece büyük bölümüne el
koymakta”ydı. Bürokrasinin artık savunması gereken birşeyleri
vardı. Ancak eşitsizliğin artması, aynı zamanda hoşnutsuzluğun
artması anlamına da gelmekteydi. İşte bu nedenle “Stalin,
infazlarıyla, Bonapartist bürokrasinin, gasp etmiş olduğu
iktidarı elinde tutma ve ayrıcalıklarını koruma mücadelesinde
hiçbir şeyden geri duramayacağını” işçi sınıfına ve
muhaliflere göstermek istiyordu. “Stalin, Zinovyev ile Kamanev’in
cesetlerini göstererek, ‘eğer benim yanılmazlığımdan kuşku
duyarsanız ve bürokrasinin sessiz köleleri olmayı kabul
etmezseniz, sizi bekleyen şey işte budur’ demektedir.”
Sedov
diğer yandan “dış siyasal nedenler” başlığında bu davanın
uluslararası nedenleri üzerinde duruyor. Stalinist bürokrasinin
konumunu sağlamlaştırması ve dünya burjuvazisine rüştünü
ispatlaması için işçi sınıfıyla, dünya devrimiyle ve
sosyalizmle hiçbir ilişkisinin olmadığını göstermeye ihtiyacı
vardı. “Tek ülkede sosyalizm”, “anayurdu savunma” gibi
teoriler; Stalinizmin Çin, Almanya v.b. ihanetleri bunun için
yeterli olmamıştı. Bu nedenle Stalin, Zinovyev, Kamenev ve diğer
Bolşeviklerin cesetlerine, sadece işçi sınıfını baskı altında
tutma amacıyla değil; aynı zamanda dünya burjuvazisine proleter
enternasyonalizmiyle ve Bolşevik devrimci geçmişiyle (onlara
düşman olmak dışında) hiçbir bağının kalmadığını
göstermek için de ihtiyaç duyar.
Gerçekler
Moskova
Duruşmaları’nın hiçbir maddi delili yoktu. Tek delil sanıkların
itiraflarıydı. Birçoğumuzun kafasında Moskova Duruşmaları
sırasında Bolşevik önderlerin suçlamaları neden kabul ettiği
sorusu oluşmuştur. Burada kısaca şunu belirtmekle yetinelim:
sanıklar (aynı zamanda eşleri ve çocukları) ağır bir baskı ve
işkence altındaydı; hayatta kalmalarının tek yolunun iftiraları
kabul ederek mahkemeye çıkabilmek olduğunu düşünüyorlardı;
üstelik birçoğu çok daha önceden Stalin’e siyasi olarak teslim
olmuş durumdaydı. Sedov kitabının önemli bir kısmını
“itiraflar” konusuna ayırmış. Kitap okurun kafasındaki bu tür
sorulara önemli ölçüde yanıt verecek ve gerçeklerin
aydınlanmasına katkıda bulunacaktır.
Ancak
gerçeklerin tam olarak aydınlanması sadece kitaplarla mümkün
değil. Gerçeklerin ortaya çıkması işçi sınıfının dünya
devrimi mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Troçki,
'Stalin’in Cinayetleri' adlı kitabını şu anlamlı cümlelerle
bitirir: “Tarih, keyfilik ve ayrıcalıkların ahir zaman mabuduna
kurban edilen kanların tek bir damlasını affetmeyecektir…
Devrim, bütün gizli dolapları açacak, bütün davaları gözden
geçirecek, iftiraya uğrayanları temize çıkaracak, keyfiliğin
kurbanları için anıtlar dikecek, cellatların adını sonsuza
değin lanetleyecektir.”
M.Özgür
Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder