Küresel
ekonominin 2008’deki krizinin ardından
içinde bulunduğumuz dönem içinde pek çok ülkede ve çeşitli
sektörlerde işçilere yönelik büyük bir kıyım başlatılmış
durumda. Bu kriz dönemi içinde en büyük işten atma
saldırılarının özellikle sanayi sektöründe artış
gösterdiğini ve bu sektörlerin büyük bir bunalım içinde
olduğunu görüyoruz.
Ocak
ayında
Yurtiçi Kargo’nun İstanbul, Ankara ve Konya’daki işyerlerinde
çalışan 60 işçi işten atıldı. Şirketin işten atma gerekçesi
“iş daralması ve performans düşüklüğü” ama gerçekte
işçiler DİSK’e bağlı Nakliyat-İş sendikasında
örgütlendikleri için işten atıldılar. İşe geri alınmak için
savcılığa suç duyurusunda bulunan işçiler direnişe geçti ve
yurtiçi kargoya boykot çağrısı yapıldı ancak bu sürece kadar
bir sonuç alınamadı.
Taral
Tarım
Makina ve Aletleri Fabrikası’nda 27 işçi DİSK’e bağlı
Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye olduklar için işten
çıkarıldı. 8 Şubat’ta fabrika önünde basın açıklaması
yapan işçiler “işe sendikalı olarak dönme” talepleri
karşılanana kadar fabrika önündeki bekleyişlerinin süreceğini
belirttiler. İşten atılan işçiler basın açıklamasını hala
fabrikada çalışmakta olan işçi arkadaşlarıyla
gerçekleştirdiler.
Trabzon'da KTÜ Farabi Hastanesi'nde yılbaşı gecesi 68 temizlik, 17 güvenlik elemanı olmak üzere toplam 85 taşeron işçisinin işine son verildi. Hastane yönetimi önce ‘Biz değil taşeron şirket işten çıkardı’ dese de gerçek kısa sürede anlaşıldı. Üniversite yönetiminin ‘kamunun ihtiyacı ve tasarruf’ gibi gerekçeler öne sürmesiyle asıl muhatabın kendisi olduğu ortaya çıktı. İşlerine bir gece yarısı son verilen işçiler tam 48 gündür KTÜ Acil Servisi önünde direnişte.
Tekirdağ’ın
Çorlu ilçesindeki Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan Daiyang-SK
Networks Fabrikası’nda Koreli patronla Birleşik Metal-İş
sendikası arasında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde
ücretlerin arttırılması konusunda uzlaşma sağlanamamış ve 150
işçi, 14 Kasım 2012 tarihinde greve çıkmıştı. Bu fabrikadaki
işçiler, 2010 yılında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş
sendikasında örgütlenmiş; işçilerin sendikaya üye olduğu
haberini alan Koreli patron da, sendikadan ayrılmaya “ikna
edemediği” 16 işçiyi işten atmıştı.
İzmir
Pınarbaşı bölgesinde BMC şirketine ait iki ayrı fabrikada Türk
Metal sendikasında örgütlü olarak çalışan 1800'e yakın BMC
işçisi, maaşlarını 8-10 aydır düzenli olarak alamadıkları
için, iş bırakma eylemi yaptı. İşçilerle patronları karşı
karşıya getirmemeyi amaçlayan sınıf işbirlikçi politikalarıyla
ve Türk milliyetçiliğiyle tanınan Türk Metal sendikası ile BMC
şirketi arasındaki görüşmelerde, şirket yöneticileri defalarca
maaşların ödeneceği sözü vermiş; maaşlar buna rağmen düzenli
olarak ödenmediği için, Türk Metal sendikası BMC işçisinin
biriken öfkesini yatıştırmak için göstermelik eylemlere
başvurmuştu. Mücadeleyi yasal sınırlar içinde tutmaya çalışan
sendika, işçilerin yaptığı basınca dayanamayarak önderliği
almak zorunda kaldı.
Yanlış
bir şekilde işçi örgütü olarak adledilen sendikalar ise, bu
saldırılara cevap vermek şöyle dursun, sermaye sınıfının
gardiyanlığına soyunmuş durumdadırlar. Onlar işçi sınfının
mücadelesini düzen sınırları içerisinde tutmak için
çabalamaktadır ve bugün işçi sınıfının taban örgütlerini
inşa etmesinin aciliyeti hiç olmadığı kadar bulunmaktadır.
İşçiler,
bu yolda işyeri ve fabrika komiteleri biçiminde kendi öz
örgütlerini kurmaya başladıkça, gerçekte sermaye sınıfından
daha güçlü olduklarının da adım adım bilincine varacaklardır.
Bu mücadelede Marksistlere düşen görev, bu perspektifi işçi
sınıfı içerisinde ısrarla anlatmak, öğrencileri ve ezilen
kesimleri bu mücadelede ortaklaştırmak ve işçi sınıfının bu
süreçte başlıca ihtiyacı olan Marksist devrimci partisini inşa
etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder