5 Mart 2013 Salı

Küresel kriz ve patronların artan saldırıları üzerine



Küresel ekonominin 2008’deki krizinin ardından içinde bulunduğumuz dönem içinde pek çok ülkede ve çeşitli sektörlerde işçilere yönelik büyük bir kıyım başlatılmış durumda. Bu kriz dönemi içinde en büyük işten atma saldırılarının özellikle sanayi sektöründe artış gösterdiğini ve bu sektörlerin büyük bir bunalım içinde olduğunu görüyoruz.
Ocak ayında Yurtiçi Kargo’nun İstanbul, Ankara ve Konya’daki işyerlerinde çalışan 60 işçi işten atıldı. Şirketin işten atma gerekçesi “iş daralması ve performans düşüklüğü” ama gerçekte işçiler DİSK’e bağlı Nakliyat-İş sendikasında örgütlendikleri için işten atıldılar. İşe geri alınmak için savcılığa suç duyurusunda bulunan işçiler direnişe geçti ve yurtiçi kargoya boykot çağrısı yapıldı ancak bu sürece kadar bir sonuç alınamadı.
Taral Tarım Makina ve Aletleri Fabrikası’nda 27 işçi DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye olduklar için işten çıkarıldı. 8 Şubat’ta fabrika önünde basın açıklaması yapan işçiler “işe sendikalı olarak dönme” talepleri karşılanana kadar fabrika önündeki bekleyişlerinin süreceğini belirttiler. İşten atılan işçiler basın açıklamasını hala fabrikada çalışmakta olan işçi arkadaşlarıyla gerçekleştirdiler.

Trabzon'da KTÜ Farabi Hastanesi'nde yılbaşı gecesi 68 temizlik, 17 güvenlik elemanı olmak üzere toplam 85 taşeron işçisinin işine son verildi. Hastane yönetimi önce ‘Biz değil taşeron şirket işten çıkardı’ dese de gerçek kısa sürede anlaşıldı. Üniversite yönetiminin ‘kamunun ihtiyacı ve tasarruf’ gibi gerekçeler öne sürmesiyle asıl muhatabın kendisi olduğu ortaya çıktı. İşlerine bir gece yarısı son verilen işçiler tam 48 gündür KTÜ Acil Servisi önünde direnişte.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan Daiyang-SK Networks Fabrikası’nda Koreli patronla Birleşik Metal-İş sendikası arasında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde ücretlerin arttırılması konusunda uzlaşma sağlanamamış ve 150 işçi, 14 Kasım 2012 tarihinde greve çıkmıştı. Bu fabrikadaki işçiler, 2010 yılında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenmiş; işçilerin sendikaya üye olduğu haberini alan Koreli patron da, sendikadan ayrılmaya “ikna edemediği” 16 işçiyi işten atmıştı.
İzmir Pınarbaşı bölgesinde BMC şirketine ait iki ayrı fabrikada Türk Metal sendikasında örgütlü olarak çalışan 1800'e yakın BMC işçisi, maaşlarını 8-10 aydır düzenli olarak alamadıkları için, iş bırakma eylemi yaptı. İşçilerle patronları karşı karşıya getirmemeyi amaçlayan sınıf işbirlikçi politikalarıyla ve Türk milliyetçiliğiyle tanınan Türk Metal sendikası ile BMC şirketi arasındaki görüşmelerde, şirket yöneticileri defalarca maaşların ödeneceği sözü vermiş; maaşlar buna rağmen düzenli olarak ödenmediği için, Türk Metal sendikası BMC işçisinin biriken öfkesini yatıştırmak için göstermelik eylemlere başvurmuştu. Mücadeleyi yasal sınırlar içinde tutmaya çalışan sendika, işçilerin yaptığı basınca dayanamayarak önderliği almak zorunda kaldı.
Yanlış bir şekilde işçi örgütü olarak adledilen sendikalar ise, bu saldırılara cevap vermek şöyle dursun, sermaye sınıfının gardiyanlığına soyunmuş durumdadırlar. Onlar işçi sınfının mücadelesini düzen sınırları içerisinde tutmak için çabalamaktadır ve bugün işçi sınıfının taban örgütlerini inşa etmesinin aciliyeti hiç olmadığı kadar bulunmaktadır.
İşçiler, bu yolda işyeri ve fabrika komiteleri biçiminde kendi öz örgütlerini kurmaya başladıkça, gerçekte sermaye sınıfından daha güçlü olduklarının da adım adım bilincine varacaklardır. Bu mücadelede Marksistlere düşen görev, bu perspektifi işçi sınıfı içerisinde ısrarla anlatmak, öğrencileri ve ezilen kesimleri bu mücadelede ortaklaştırmak ve işçi sınıfının bu süreçte başlıca ihtiyacı olan Marksist devrimci partisini inşa etmektir.

Hiç yorum yok: