Kasım ayının ortasında AKP hükümeti vicdani ret konusunu gündeme
aldı ve konuyla ilgili düzenleme yapacağını duyurdu. Bu düzenlemeyle birlikte
askere gitmek istemeyenlere alternatif bir yol sunulacağı söylendi. AKP ve CHP
bu konuyu gündeme aldıklarını ve düzenleme yapılması gerektiğini vurguladılar.
MHP ise kendisinden beklendiği gibi bunu “densiz bir teklif” olarak tanımladı.
Tepkiler ve gelinen nokta
Şu an Avrupa Konseyine üye ülkeler içinde vicdani ret hakkını
tanımayan ülkeler sadece Türkiye ve Azerbaycan. Türkiye’de askere gitmeyi
reddetmek emre itaatsizlik suçuyla yargılanmaya neden oluyor ve hapis cezası
veriliyor. Bu cezadan sonra kişi hala askere gitmeyi reddediyorsa bir daha
cezalandırılıyor. Yani bir “suçtan” dolayı iki kez ceza veriliyor. Vicdani ret hakkının
tanındığı zorunlu askerliğin olduğu ülkelerdeyse askere gitmeyi reddeden
kişiler, belirli bir süre boyunca sivil kamu hizmeti yapıyorlar.
Türkiye’de bu konu gündeme geldikten sonra çeşitli tartışmalar
oldu, basın diğer ülkelerde sistemin nasıl işlediğini uzun uzadıya yazdı. Öte
yandan önerinin kendisi bile milliyetçi çevrelerden sert tepki görmeye yetti.
Ne de olsa “her Türk asker doğar” ve bunu reddeden bir Türk mutlaka
cezalandırılmalı, zorla da olsa askere alınmalıydı. Tepki gösterenlerin bahanesi
tabii ki Kürt illerindeki savaş oldu. “Terör tehdidi” altında olduğumuz bir
dönemde böyle bir teklifte bulunmak olsa olsa şehitlere ve şehit ailelerine
saygısızlık olurdu.
AKP de vicdani ret konusunda çok istekli olmadığını bu tekliften
vazgeçerek gösterdi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Askere gitmek
istemeyene ceza vereceğiz. Ceza çekildikten sonra askerlikten muaf olacak”
dedi. Üstelik bunun adını vicdani ret koydu. Bu öneri aslında hiç yeni bir şey
getirmiyor. Askere gitmek istemeyenler yine hapiste yatacak, yine “vatani
görevini” yerine getirmediği için cezalandırılacak. Burada, ceza almak
askerliğe sunulan bir alternatifmiş gibi gösteriliyor. İsmet Yılmaz, bu
sözleriyle aslında vicdani reddi henüz tanımayacaklarını itiraf ediyor.
Profesyonel orduya geçiş
Peki, nereden çıktı bu vicdani ret konusu? Elbette hükümetin
insafa gelmesiyle ortaya çıkmadı. Vicdani ret konusu, son yıllarda sıkça
tartışılan profesyonel ordu konusuyla doğrudan bağlantılı. Pek çok ülke, klasik
askerlik anlayışı yerine çok daha eğitimli, profesyonel askerlerden oluşan,
esnek ve hareketli bir orduyu tercih ediyor. Bu şekilde askeri başarıların
artması beklenirken, işçi sınıfının herhangi bir isyanında bu ordunun
çözülmemesi bekleniyor. Ne de olsa Ekim Devrimi de dahil olmak üzere pek çok
devrimin ve ayaklanmanın kaderini belirleyen şeylerden birisi de askerlerin
taraf değiştirmesi olmuştur. Doğrudan halkın içinden gelen askerler yerine,
halktan kopuk ve öldürmek için yıllarca eğitim almış, bunu bir meslek edinmiş
insanların olduğu bir ordunun devrimlerde çözülmesi çok daha zor.
Türkiye’de bu nedenlere bir de Kürt halkına karşı 30 yıldır
yürütülen savaş ekleniyor. Bölgenin coğrafi ve sosyal yapısı eski tip bir
orduyla hareket etmeyi zorlaştırıyor. Ayrıca PKK’nin bir gerilla örgütü olması,
ona karşı klasik bir düzenli orduyla yürütülen savaşı sonuçsuz bırakıyor.
Bu saydıklarımız kadar önemli olan bir diğer husus da, Türkiye
devletinin, Ortadoğu ve dünyanın geri kalan bölgelerine yönelik emperyalist
hesaplarda bir aktör rolü üstlenme hevesidir (Türkiye'nin halihazırda
Afganistan'da birlikleri bulunuyor, Somali'ye de donanmasını gönderen Türkiye,
en son da Libya'ya yönelik emperyalist müdahaleye ortak olmuştu). Malum,
Suriye'ye müdahalenin eşiğine gelindiği, İsrail'le gerginliğin hat safhaya
çıktığı da düşünülürse, Türkiyeli egemen burjuvazinin teknik kapasitesi yüksek
vurucu ve hareketli bir profesyonel orduya neden ihtiyaç duyduğu daha net
anlaşılacaktır.
Şu an NATO ülkeleri içinde profesyonel orduya geçmemiş tek ülke
Türkiye. Ve şimdi Türkiye de çağa ayak uydurmak istiyor. Vicdani ret konusu,
profesyonel orduya geçiş için bir adımdan ibaret. Askerlik yapmak istemeyenler,
özellikle de PKK’ye karşı savaşmak istemeyen Kürt gençleri, böylece askerlikten
uzak duracak ve ordunun “ayrık otlardan temizlenmesiyle” disiplini artacak.
İlerleyen aşamalarda diğer adımlar da atılacak ve profesyonel
orduya geçiş bir anda olmasa da adım adım sağlanacak. Dolayısıyla vicdani ret
konusu kısa zamanda yeniden gündeme gelecektir.
Çözüm devrimci işçi sınıfı
mücadelesinde
Vicdani ret, bir bakıma zorunlu askerliği meşrulaştıran bir
uygulama. Askere gitmek istemeyen insanlara kamu hizmeti yaptırarak onların
tepkisinin önünü kesiyor, herkesin gözünde askerliğin o kadar da zorunluğu
olmadığı imajını çiziyor.
Zorunlu askerliğe alternatif olarak tartışılan sivil kamu hizmeti
uygulaması da bir bakıma askerlikten farksız. İnsanlara durum ya askerlik ya da
kamu hizmeti olarak dayatılıyor ve askere gitmeyecek olanlara başka çare
bırakılmıyor. Zorla kamu hizmeti yaptırılan bu insanlar, emeğin sömürüsünü en
ağır biçimleriyle yaşıyorlar. Vicdani ret uygulaması tartışıldığı haliyle,
cephe gerisi askerlik hizmeti olarak ele alınabilir.
Bu nedenle vicdani ret talep etmek yetmiyor, zorunlu
askerliğin kaldırılması ise sadece bir basamak olarak düşünülebilir. Asıl sorun
burjuva devletlerin işçi sınıfını kapitalizmin çıkarları için savaşa sürmesi ve
işçilerin-emekçilerin birbirlerini boğazlamasını sağlamalarıdır. İşçi sınıfı ve
gençlik, burjuva devletlerin askeri olmayı her şekilde reddetmeli ve ona karşı
mücadele etmelidir. Çünkü ister vicdani ret olsun, isterse zorunlu askerlik
kaldırılsın, egemen sınıflar kendi çıkarları için emperyalist işgaller ve
savaşlar eliyle dünyayı kana bulamaya devam edeceklerdir; bu onların kötü niyetlerinden
değil, kapitalizmin doğasından kaynaklanmaktadır. Bunu durdurmanın tek yoluysa,
kapitalizm ve onun ürünü savaşlardan hiçbir çıkarı olmayan dünyanın çoğunluğunu
oluşturan mülksüzlerin, yani işçi sınıfının bu sistemi tarihin çöplüğüne
göndermek üzere birleşmesidir.
Serdar Ö.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder