12 Aralık 2011 Pazartesi

Vicdani Ret Tartışmaları Üzerine


Kasım ayının ortasında AKP hükümeti vicdani ret konusunu gündeme aldı ve konuyla ilgili düzenleme yapacağını duyurdu. Bu düzenlemeyle birlikte askere gitmek istemeyenlere alternatif bir yol sunulacağı söylendi. AKP ve CHP bu konuyu gündeme aldıklarını ve düzenleme yapılması gerektiğini vurguladılar. MHP ise kendisinden beklendiği gibi bunu “densiz bir teklif” olarak tanımladı.

Tepkiler ve gelinen nokta
Şu an Avrupa Konseyine üye ülkeler içinde vicdani ret hakkını tanımayan ülkeler sadece Türkiye ve Azerbaycan. Türkiye’de askere gitmeyi reddetmek emre itaatsizlik suçuyla yargılanmaya neden oluyor ve hapis cezası veriliyor. Bu cezadan sonra kişi hala askere gitmeyi reddediyorsa bir daha cezalandırılıyor. Yani bir “suçtan” dolayı iki kez ceza veriliyor. Vicdani ret hakkının tanındığı zorunlu askerliğin olduğu ülkelerdeyse askere gitmeyi reddeden kişiler, belirli bir süre boyunca sivil kamu hizmeti yapıyorlar.

Türkiye’de bu konu gündeme geldikten sonra çeşitli tartışmalar oldu, basın diğer ülkelerde sistemin nasıl işlediğini uzun uzadıya yazdı. Öte yandan önerinin kendisi bile milliyetçi çevrelerden sert tepki görmeye yetti. Ne de olsa “her Türk asker doğar” ve bunu reddeden bir Türk mutlaka cezalandırılmalı, zorla da olsa askere alınmalıydı. Tepki gösterenlerin bahanesi tabii ki Kürt illerindeki savaş oldu. “Terör tehdidi” altında olduğumuz bir dönemde böyle bir teklifte bulunmak olsa olsa şehitlere ve şehit ailelerine saygısızlık olurdu.

AKP de vicdani ret konusunda çok istekli olmadığını bu tekliften vazgeçerek gösterdi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Askere gitmek istemeyene ceza vereceğiz. Ceza çekildikten sonra askerlikten muaf olacak” dedi. Üstelik bunun adını vicdani ret koydu. Bu öneri aslında hiç yeni bir şey getirmiyor. Askere gitmek istemeyenler yine hapiste yatacak, yine “vatani görevini” yerine getirmediği için cezalandırılacak. Burada, ceza almak askerliğe sunulan bir alternatifmiş gibi gösteriliyor. İsmet Yılmaz, bu sözleriyle aslında vicdani reddi henüz tanımayacaklarını itiraf ediyor.

Profesyonel orduya geçiş
Peki, nereden çıktı bu vicdani ret konusu? Elbette hükümetin insafa gelmesiyle ortaya çıkmadı. Vicdani ret konusu, son yıllarda sıkça tartışılan profesyonel ordu konusuyla doğrudan bağlantılı. Pek çok ülke, klasik askerlik anlayışı yerine çok daha eğitimli, profesyonel askerlerden oluşan, esnek ve hareketli bir orduyu tercih ediyor. Bu şekilde askeri başarıların artması beklenirken, işçi sınıfının herhangi bir isyanında bu ordunun çözülmemesi bekleniyor. Ne de olsa Ekim Devrimi de dahil olmak üzere pek çok devrimin ve ayaklanmanın kaderini belirleyen şeylerden birisi de askerlerin taraf değiştirmesi olmuştur. Doğrudan halkın içinden gelen askerler yerine, halktan kopuk ve öldürmek için yıllarca eğitim almış, bunu bir meslek edinmiş insanların olduğu bir ordunun devrimlerde çözülmesi çok daha zor.

Türkiye’de bu nedenlere bir de Kürt halkına karşı 30 yıldır yürütülen savaş ekleniyor. Bölgenin coğrafi ve sosyal yapısı eski tip bir orduyla hareket etmeyi zorlaştırıyor. Ayrıca PKK’nin bir gerilla örgütü olması, ona karşı klasik bir düzenli orduyla yürütülen savaşı sonuçsuz bırakıyor.

Bu saydıklarımız kadar önemli olan bir diğer husus da, Türkiye devletinin, Ortadoğu ve dünyanın geri kalan bölgelerine yönelik emperyalist hesaplarda bir aktör rolü üstlenme hevesidir (Türkiye'nin halihazırda Afganistan'da birlikleri bulunuyor, Somali'ye de donanmasını gönderen Türkiye, en son da Libya'ya yönelik emperyalist müdahaleye ortak olmuştu). Malum, Suriye'ye müdahalenin eşiğine gelindiği, İsrail'le gerginliğin hat safhaya çıktığı da düşünülürse, Türkiyeli egemen burjuvazinin teknik kapasitesi yüksek vurucu ve hareketli bir profesyonel orduya neden ihtiyaç duyduğu daha net anlaşılacaktır.

Şu an NATO ülkeleri içinde profesyonel orduya geçmemiş tek ülke Türkiye. Ve şimdi Türkiye de çağa ayak uydurmak istiyor. Vicdani ret konusu, profesyonel orduya geçiş için bir adımdan ibaret. Askerlik yapmak istemeyenler, özellikle de PKK’ye karşı savaşmak istemeyen Kürt gençleri, böylece askerlikten uzak duracak ve ordunun “ayrık otlardan temizlenmesiyle” disiplini artacak.

İlerleyen aşamalarda diğer adımlar da atılacak ve profesyonel orduya geçiş bir anda olmasa da adım adım sağlanacak. Dolayısıyla vicdani ret konusu kısa zamanda yeniden gündeme gelecektir.

Çözüm devrimci işçi sınıfı mücadelesinde
Vicdani ret, bir bakıma zorunlu askerliği meşrulaştıran bir uygulama. Askere gitmek istemeyen insanlara kamu hizmeti yaptırarak onların tepkisinin önünü kesiyor, herkesin gözünde askerliğin o kadar da zorunluğu olmadığı imajını çiziyor.

Zorunlu askerliğe alternatif olarak tartışılan sivil kamu hizmeti uygulaması da bir bakıma askerlikten farksız. İnsanlara durum ya askerlik ya da kamu hizmeti olarak dayatılıyor ve askere gitmeyecek olanlara başka çare bırakılmıyor. Zorla kamu hizmeti yaptırılan bu insanlar, emeğin sömürüsünü en ağır biçimleriyle yaşıyorlar. Vicdani ret uygulaması tartışıldığı haliyle, cephe gerisi askerlik hizmeti olarak ele alınabilir.

Bu nedenle vicdani ret talep etmek yetmiyor, zorunlu askerliğin kaldırılması ise sadece bir basamak olarak düşünülebilir. Asıl sorun burjuva devletlerin işçi sınıfını kapitalizmin çıkarları için savaşa sürmesi ve işçilerin-emekçilerin birbirlerini boğazlamasını sağlamalarıdır. İşçi sınıfı ve gençlik, burjuva devletlerin askeri olmayı her şekilde reddetmeli ve ona karşı mücadele etmelidir. Çünkü ister vicdani ret olsun, isterse zorunlu askerlik kaldırılsın, egemen sınıflar kendi çıkarları için emperyalist işgaller ve savaşlar eliyle dünyayı kana bulamaya devam edeceklerdir; bu onların kötü niyetlerinden değil, kapitalizmin doğasından kaynaklanmaktadır. Bunu durdurmanın tek yoluysa, kapitalizm ve onun ürünü savaşlardan hiçbir çıkarı olmayan dünyanın çoğunluğunu oluşturan mülksüzlerin, yani işçi sınıfının bu sistemi tarihin çöplüğüne göndermek üzere birleşmesidir.
Serdar Ö.

Hiç yorum yok: