1990'lı yıllar... Kürt
hareketinin
yükselişe
geçtiği,
devletin
Kürt
illerinde
olağanüstü hal (OHAL) ilan ederek şiddet, baskı ve terörü azami düzeye çıkarttığı bir dönem. Kürt halkı Türkiye Cumhuriyeti devletinin yıllardır uygulamış olduğu siyasi-ulusal baskıya, inkar ve asimilasyoncu politikalara, anti-demokratik uygulamalara karşı kitlesel gösteriler düzenleyerek ulusal-demokratik haklarını talep ederken, devletin buna cevabı askeri-polis gücünü kullanarak en sert şekilde kitlesel gösterileri bastırmak, gözaltı ve tutuklama dalgasını yükseltmek, sokağa çıkma yasağı getirmek, köy yakmak-boşaltmak ve Kürt siyasetçileri ve aydınları hedef alan “faili meçhul” cinayetler gibi insanlık dışı uygulamalara başvurmak oldu. Devlet içerisinde
kurulan
gizli
örgütlenmelerle devlet adına hareket eden TSK bünyesinde kurulmuş olan ve daha sonra inkar edilen JİTEM elemanları ve devletin kendi eliyle yaratıp kendi eliyle ortadan kaldırdığı Hizbullah militanları işbirliği içerisinde tehdit, şantaj, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, cinayet
işleme gibi pis işleri ortalığa saçıyordu. Devlet şiddet ve baskıcı yüzünü
göstererek Kürtlere adeta nefes aldırmak istemiyordu.
Tüm
bu olup bitenler Fırat'ın doğusunda yaşayanların gözleri önünde cereyan ederken
Fırat'ın batısında yaşayanların ana akım burjuva medyanın devletin istediği
yayın politikasına uygun olarak şovenist-milliyetçilik aşılayan haberleriyle
Kürtlere karşı düşman algısı yerleşiyordu bilinçlerinde. Burjuva medya basın ilkesi ve gazetecilik
etiğine aykırı olarak devletin bir organı gibi çalışıyordu. Ana akım burjuva
medyanın karşısında Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının bölgede gelişen olayları
takip ederek devletin ve medyanın gerçek yüzünü teşhir etmeye çalışan bir yayın
politikası izlemesi; tehditlere ve baskılara maruz kalmalarına ve hatta
hayatlarına mal olmuştu. 1992'de yayın hayatına başlayan ve 1994'de kapatılan
Özgür Gündem gazetesinin iki yılda 27 çalışanı öldürüldü. İşte bu dönemde,
karanlıkta bırakılan, öldürülen gazetecilerin hikayesini gün ışığına çıkartıyor
Press filmi.
1990'lı
yılların ilk yarısında, Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır'daki bürosunda bir
grup gazeteci gerçeğin peşinden gitme cesaretleriyle elde ettikleri belgeleri,
fotoğrafları ve haber yaptıkları yazılarını İstanbul'daki merkez büroya
göndermek gibi bir çalışma yürütürler. Ancak gazeticilerin bu çalışması
devletin kirli işlerini açığa çıkarttığı için, devletin yaklaşımı işkence,
tehdit ve baskılarla engellemek ve bunun da ötesinde “bu işi yapıyorsan ölümden
korkmayacaksın” tehditi ile gazeteciler susturulmaya ve sindirilmeye çalışılır.
Devlet, gazetecilik çalışmasının, gerçeklerin peşinde koşarak haber yapmak
değil, “holding” gazeteleri gibi yaşananları görmezden gelmek ya da çarpıtılmış
haber yapmak olarak varolmasını istemektedir.
Gazeteci
Faysal, Yüksekovada'daki çocuk kaçırma olayını haber yaptıktan sonra tek
kurşunla öldürülür. Gazetecinin ölüm haberini yine gazeteci arkadaşı yapar. Bu
olayın üstüne büronun basılması da eklenince moraller iyice bozulsa da kısa
sürede toparlanırlar ve kaldıkları yerden çalışmaya devam ederler. Bu arada
diğer gazetecilerin tehdit edilmesi devam eder.
O dönem, Özgür Gündem gazetesinin tirajı 45.000
civarındadır. Kürt halkının sahiplendiği gazete, devletin yasaklayıcı duvarına
çarpar; bölgenin OHAL valisi tarafından Diyarbakır'a girişi yasaklanır ve
gazetenin toplatılması kararı alınır. Bu karar gazetenin dağıtılmasına engel
olamaz, çünkü haber yapmanın yanı sıra gazetenin dağıtılması görevini de gazete
bürosu üstlenir. Gerilla abisini çatışmada kaybeden genç yaştaki Ferhat,
gazetecilik mesleğine de ilgi duyarak Kürt çocukları ile birlikte her türlü
engellemelere rağmen Diyarbakır'ın dört bir yanına gazete dağıtımını yapar.
Tutuklamaların ve gazetecilerin ölümlerinin ardından düşünsel ve pratik çalışma
anlamında kendini geliştirmiş bir tek Ferhat kalır bir grup gazeteciden geriye.
Sedat
Yılmaz'ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Press filmi, "Ulusal
Yarışma Jüri Özel Ödülü", "İnsan Hakları Jüri Özel Ödülü" ve
FIPRESCI ödüllerine layık görülerek üç ödül birden aldı. İlk filmi ile Sedat
Yılmaz filmdeki başarısı nedeniyle olumlu tepkiler aldı. Sedat Yılmaz filminde
gazetecilerin öyküsünü anlatırken duygusallıktan uzak bir şekilde Kürt mizahını
da kullanmayı ihmal etmemiş. Press filminin ardından 12 Eyül askeri darbesinde
işkenceyle öldürülen bir devrimcinin hikayesini anlatan bir film daha yapma
yolunda ilerliyor Yılmaz. Türkiye'nin siyasi tarihinden gerçeklerin karanlıkta
kaldığı onlarca olaydan onlarca film çıkartmak mümkün ve bu çaba, geniş
kitlelere hitap ederek izleyicilerin üstü örtülen gerçeklerle buluşmasını
sağlamakla kalmaz sadece, aynı zamanda Türkiye'deki sinemanın önünü açar ve
zenginleşmesini sağlar.
Bugün
de öncüllerinin devamı olarak AKP hükümeti Kürt ve devrimci-sosyalist basın
üzerinde yasaklayıcı politikalarıyla muhalif basını susturmak için var gücüyle
çalışıyor. AKP hükümeti döneminde Azadiya Welat, Özgür Gündem ve birçok sosyalist yayın
onlarca kez kapatıldı ve tehdit edildi. Son zamanlarda dalga dalga KCK
operasyonu adı altında binlerce BDP'li siyasetçi ve yönetici, gazeteci,
akademisyen, öğrenci ve avukat gözaltına alınıp tutuklandı. Cezaevleri siyasi
tutuklarla dolup taştı. Türkiye şu anda tutuklu gazeteciler sıralamasında
dünyada birinci durumda.
Başbakan ve kurmayları, bu operasyonlar düzenlenirken
burjuva medyanın desteğini almak için medya patronlarıyla toplantılar
düzenleyerek nasıl bir yayın politikası izlenmesi gerektiği dersini veriyor.
AKP'nin destekçisi sermayenin kalemşörleri tarafından ağızlarından
düşürmedikleri insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü ve basın-yayın
özgürlüğü AKP hükümeti döneminde bir kez daha ayaklar altına alınıp çiğneniyor.
Bugünün dünden tek farkı belki de muhalif politikacıların ve gazetecilerin
öldürülmemesidir. Ancak bizim şundan hiçbir şüphemiz yok ki, Kürt halkının ve
devrimci işçi sınıfının kitlesel hareketlerine tanık olduğumuz zaman, burjuva
devlet geçmişte nasıl ki sokak ortasında gözaltına alıp işkence ve cinayetler
işlediyse yine aynı şekilde aynı vahşi yüzünü gösterecektir, bundan hiç
şüphemiz olmasın!
meso
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder