N.Ç.;
2001 yılında 13 yaşındayken aralarında kamu görevlilerinin, askerlerin, mahalle
muhtarının, çevresindekilerin de bulunduğu 31 kişinin tecavüzüne uğradı.
Yılmadı bu küçük kadın ve yaşadıklarını anlatan bir mektup yazdı. Adalet Bakanlığı'ndan
-hukuktan medet umdu çünkü- yardım istedi. Mağdurdu çünkü, masumdu daha 13
yaşında bir çocuktu, bilemedi başına gelebilecekleri, ona günlerce tecavüz eden
kişilerin suçlu olduğunu sandı ama yanıldı. Mahkemeler ‘her şeyin farkındasın
sen bizi mi kandıracaksın, 13 yaşındayım kimseye karşı koyamadım masallarını
git başkalarına anlat, bak hem istediğinle beraber oluyormuşsun daha ne olsun’
diyerek rızası olduğunu tespit etti ve ona tecavüz edenleri en
düşük sınırdan cezalandırdı. Bu vahim olay üzerinden 9 yıl geçti, artık N.Ç
20’li yaşlarında genç bir kadın; fakat umudunu sürekli var etmeye çalışan,
umutsuzluğa kapılmamak için çabalayan bir kadın. N.Ç, Mardin’den kaçıp İstanbul’a geliyor,
burada ona yardım edebilecek insanlarla buluşuyor; ama zamanla öğreniyor işinin
ne kadar zor olduğunu, gerçekler apaçık ortada dururken işi yokuşa sürmek için
ellerinden geleni yaptıklarını görüyor. Başladığı bu yeni hayatında yaşama zor
da olsa tutunuyor N.Ç, ona yardım edenlerin desteğiyle, hukuk okumak istiyor –gerçi
hukuka olan inancını kaybedeli çok olmuş-, hayatına bu olaylar olmamış gibi
devam etmek istiyor artık, her karar sonrasında yaşamının tepetaklak olmasını
istemiyor, medya bu olayı popüler olduğu için deşmeye çalıştıkça, o bir o kadar
uzaklaşmak istiyor, ’60 yıl verseler de rahatlamam’ diyor, ve artık başka
şeylerden konuşmak istiyor.
TC; hakimiyle, savcısıyla, bakanıyla, cumhurbaşkanı-başbakanıyla, askeriyle,
polisiyle, medyasıyla, adli tıbbıyla sadece bu davanın değil, her gün bir
yenisi eklenen sadece harfleri değişen diğer bütün davaların tarafıdır.
Tecavüzcüleri, katilleri, çocuklara, kadınlara, erkeklere, hayvanlara cinsel
istismarda bulunanların koruyucusudur. Yasasıyla-yargısıyla her zaman eril
tarafta duran sistemin savunucusudur. N.Ç davasında karar veren aslında o hakim
değil eril (erkek egemen) sistemin ta kendisidir! Hakim ise, eril kapitalist
sistemin yılmaz savunucularından biridir ve bu yüzünü hiç gizlemeden,
saklamadan apaçık ortaya koymakta hiç sakınca görmez. 13 yaşında 31 kişinin tecavüzüne
uğrayan bir çocuğa rızası olduğunu söyler, ve bu dava gibi binlercesinde
de aynı kararları alır; töre cinayetlerinde ‘namus’ indirimi, trans
cinayetlerinde ‘ahlak’ indirimi, eş-sevgili cinayetlerinde ‘tahrik’
indirimi, cinsel suçlarda ‘rıza’ indirimi yapar, ve de eğer bu kişi
(katil-tecavüzcü) üzgünse ‘pişmanlık’ indirimi yapar. Çünkü bu suçları
bu sistem üretmiştir ve kendi devamlılığı için onları korur, bunu yapmak
zorundadır.
Dava karara bağlanıp yargıtaya taşındığında Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı (geçtiğimiz seçimlerde değiştirilen bakanlık isminden ‘kadın’ ibaresi
çıkarıldı) Fatma Şahin, ‘N.Ç. bizim kızımız’, Gıda Tarım ve Hayvancılık bakanı
Mehdi Eker ‘toplumsal vicdanı rahatsız eden bir karar, ben de rahatsızım’,
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise ‘bu 2005’den önceki yasa için geçerlidir, bir
daha bu tür davalarda böyle kararların çıkmayacağı’ yorumlarını yaptılar.
Böylece karardan sorumlu olmadıkları veya rahatsız olduklarını belirtip sanki
bu kararlar veya eski-yeni yasalar onlardan bağımsız yapılıyor sanmamızı
istediler. Oysa bu davada ve diğer davalarda alınan bütün kararların sistemin
ürünü olduğu apaçık ortada olmasına rağmen işin içinden çıkacaklarını sandılar.
Suçluların en düşük sınırdan, hafifletilmiş cezalar almış olmasına göz yumdular,
kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma hükmünü davaya dahil ederek ağır cezalar
verilebileceğini görmezden geldiler. Medya ise olayın popülerliği ile
ilgilendi, kamuoyu yaratma, insanların dikkatini çekme ve etkileyici gücünü
kullanmaktansa olayı reyting kaygısı içinde ele aldı, karşısındaki insanın daha
çocukken yaşadığı travmayı bütün yasakları çiğneyerek ‘sofralarına meze’
yaptılar. Ve 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde Yargıtay
N.Ç.'nin rızasının olduğunu söyleyen kararı onayladı. Karar kesinleşti “N.Ç.
yaşadıklarından sorumluydu, her şey onun rızasında gerçekleşti”.
Kararın bugünde onanması ise sistemin ‘bizim hukukumuz bizim çıkarımız için
vardır, sizler için değil’ mesajını açıkça bizlere iletti.
BİZLER ise içerisinde TC'nin de bulunduğu bütün
kapitalist devletlerin hukuk sistemlerinin (ki bu sistemler varolan sınıf
egemenliğinin devamlılığı üzerine inşa edilmiştir), toplumsal sorunlara çözüm
sağlayıcı değil, aslında sorunların kurumsal yeniden-üreticileri olduklarını
biliyoruz. Ve, her gün gazetelerde sadece baş harflerinin değiştiği olayları
okumadığımız, en yakınımızdaki erkekler tarafından kadın, eşcinsel veya trans
olduğumuz için öldürülmediğimiz, tecavüze uğramadığımız, bedenimizin-emeğimizin
bizlere ait olduğu; evde, işte, sokakta sömürülmediğimiz, sınırların ortadan
kalktığı, sınıfsız bir dünyanın mümkün olduğunu da biliyoruz.
Kadınlar İsyanda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder