Cihan
Kırmızıgül 22 aydır
Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde
tutuklu. Kağıthane'de bir markete molotofkokteyli atanların arasında olduğu
iddia edilerek “terör örgütü üyesi
olmak” suçundan
7,5 ile 15, “mala zarar vermek”
suçundan 3 ile 18 yıl
ve “tehlikeli madde bulundurmak” suçundan da 4,5 ile 12 yıl olmak üzere toplam 15 ila 45 yıl arasında değişen hapis istemiyle yargılanıyor. Delil olarak gösterilen
ise telefonundaki Kürtçe bayram mesajı
ile o gün, olaydan birkaç
saat sonra, o marketin civarlarındaki
bir otobüs durağında,
boynunda puşiyle otobüs
bekliyor olması. Bu olaya görgü tanığı olarak ifade verenlerse Cihan'ı gözaltına
alırken lağım
çukuruna iten, dipçikle
vuran, bugünse onun kaçarken
ayağının
kayıp çukura
düştüğünü söyleyen, olayla ilgili tutulan Adli Tıp raporunu da inkar eden ve sorgudayken başına
tekme atıp tutanağı
zorla imzalatan polisler.
9 Aralık
Cuma günü
7. duruşması
gerçekleştirilen
bu davada avukatı,
“markete ait ve marketin bulunduğu
sokağı gören
bir kuyumcuya ait 3 güvenlik
kamerasının
görüntülerinin de izlenmesi gerektiğini,
yakalama tutanağında imzaları
bulunan polislerden ikisinin anlatımlarının çelişkili olduğunu”
ifade ederek “olay yerinde tatbikat yapılması gerektiğini, telefon kayıtlarına göre olay anında
Cihan'ın iki telefon görüşmesi yaptığını belirterek, o sıradaki konumunun belirlenebilmesi amacıyla kim ile ve nerede görüşme yapıldığının araştırılmasını”
istedi. Ayrıca yakalama tutanağında
7 polisin imzasının
bulunduğunu ama şimdiye
kadar bu polislerden 4'ünün dinlendiğini
belirterek, diğer 3 polisin de mahkemeye getirilmesini istedi.
Bunun yanısıra
görgü
tanıklığı
eden polislerin ifadeleriyse çelişkilerle dolu.
Ne bir görüntü, ne bir parmak izi, ne tutarlı bir ifade ortada yokken 15 ila 45 yıl
arasında hapis istemiyle yargılanan Cihan, Galatasaray Üniversitesi'nde
Endüstri Mühendisliği okuyordu ve tutuklu bulunduğu
süre boyunca hiçbir sınavına giremedi. Mahkemenin tavrı ise içler acısı; ne avukatın
taleplerini onayladı
ne de savunma için ek süre
verdi. Bunun üzerine de Cihan'ın
avukatı müvekkilini
savunmasının
imkansız hale geldiğini
belirterek istifa etti. 8. duruşma
23 Mart 2012 tarihinde.
Ailesi, çevresi çok büyük olasılıkla ilk duruşmalarda beraat edeceğini tahmin ediyordu; çünkü olmadığı yerde olmaktan, yapmadığı şeyi yapmaktan suçlanıyordu. Ama aksine olay umulan gibi devam etmedi. Savcının delil yetersizliğinden beraat istemesine rağmen tutukluluk halinin devamına karar verildi. Daha sonrasında beraat isteyen savcı değiştirildi! Arkadaşları, ailesi, hocaları, bu konuyla ilgisi olan herkes, destek kampanyasına bir şekilde katılmaya çalıştı, çalışıyor.
Ailesi, çevresi çok büyük olasılıkla ilk duruşmalarda beraat edeceğini tahmin ediyordu; çünkü olmadığı yerde olmaktan, yapmadığı şeyi yapmaktan suçlanıyordu. Ama aksine olay umulan gibi devam etmedi. Savcının delil yetersizliğinden beraat istemesine rağmen tutukluluk halinin devamına karar verildi. Daha sonrasında beraat isteyen savcı değiştirildi! Arkadaşları, ailesi, hocaları, bu konuyla ilgisi olan herkes, destek kampanyasına bir şekilde katılmaya çalıştı, çalışıyor.
Ama
Cihan tek değil; düşünceni
dile getirmenin, yaşatmaya
çalışmanın suç görüldüğü bu koşullarda
yersiz nedenlerle, yasal eylemleri, basın
açıklamalarını, mitingleri, yeri geldiğinde
ders notlarını,
meyve bıçağını, puşiyi bahane ederek altı ay, bir yıl,
üç yıldır
tutuklu bulunan 600'ün
üzerinde lise ve üniversite
öğrencileriyle, tek değil.
Eğitim hakkını, özgürlükleri engelleyen, bir yığın
haksızlığı
da beraberinde getiren burjuva hukuk sistemi ise, son dönemde yasal basın
açıklamasına katılmayı bile "terörist"
eylem çerçevesinde
ele alıyor. Ayrıca
Cihan'la beraber, Hopa'da polisin sert saldırıları ve
sonucunda yaşamını yitiren Metin Lokumcu'nun anmasına
gidenler de, bu anmaya gittiği
için tutuklanan arkadaşlarına destek amaçlı saçlarını kestiren ve saçlarını kestirmeleri “delil” olarak kabul edilip içeri alınan o öğrencilerde
de gördüğümüz gibi bu keyfi tutuklamalar, gözaltılar aslında Türkiye’de devletin toplumsal muhalefet üzerinde baskıyı yoğunlaştırdığına
işaret ediyor.
Toplumsal muhalefetin en dinamik kesimlerinden birini oluşturan öğrencilerin ise sorunlara ve haksızlıklara karşı koydukları
tepkiler, onları da günümüz
şartlarında
hedef haline getiriyor. Bu nedenledir ki, öğrencilerin meşru eylemleri suç
sayılmakta, elle tutulur bir delil ortada yokken “terör örgütü üyeliğinden”
tutuklamalar gerçekleşmekte... Yine bu nedenledir ki,
Cihan'dan ve daha nice tutuklu öğrenci arkadaşımızından gördüğümüz üzere,
devletin artan baskılarının ve saldırılarının gerçekleştiği bu dönemde, hem
tutuklu öğrencilerle dayanışmak ve onlar adına kamuoyu oluşturabilmek ve hem de
okulda, sokakta, fabrikada yılmadan mücadele etmek gerekiyor.
umut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder