12 Aralık 2011 Pazartesi

Cihan ve Dahası


Cihan Kırmızıgül 22 aydır Tekirdağ F Tipi Cezaevinde tutuklu. Kağıthane'de bir markete molotofkokteyli atanların arasında olduğu iddia edilerek  terör örgütü üyesi olmak suçundan 7,5 ile 15, mala zarar vermek suçundan 3 ile 18 yıl ve tehlikeli madde bulundurmak suçundan da 4,5 ile 12 yıl olmak üzere toplam 15 ila 45 yıl arasında değişen hapis istemiyle yargılanıyor. Delil olarak gösterilen ise telefonundaki Kürtçe bayram mesajı ile o gün, olaydan birkaç saat sonra, o marketin civarlarındaki bir otobüs durağında, boynunda puşiyle otobüs bekliyor olması. Bu olaya görgü tanığı olarak ifade verenlerse Cihan'ı gözaltına alırken lağım çukuruna iten, dipçikle vuran, bugünse onun kaçarken ayağının kayıp çukura düştüğünü söyleyen, olayla ilgili tutulan Adli Tıp raporunu da inkar eden ve sorgudayken başına tekme atıp tutanağı zorla imzalatan polisler.

9 Aralık Cuma günü 7. duruşması gerçekleştirilen bu davada avukatı, “markete ait ve marketin bulunduğu sokağı gören bir kuyumcuya ait 3 güvenlik kamerasının görüntülerinin de izlenmesi gerektiğini, yakalama tutanağında imzaları bulunan polislerden ikisinin anlatımlarının çelişkili olduğunu” ifade ederek “olay yerinde tatbikat yapılması gerektiğini, telefon kayıtlarına göre olay anında Cihan'ın iki telefon görüşmesi yaptığını belirterek, o sıradaki  konumunun belirlenebilmesi amacıyla kim ile ve nerede görüşme yapıldığının araştırılmasını” istedi. Ayrıca yakalama tutanağında 7 polisin imzasının bulunduğunu ama şimdiye kadar bu polislerden 4'ünün dinlendiğini belirterek, diğer 3 polisin de mahkemeye getirilmesini istedi. Bunun yanısıra görgü tanıklığı eden polislerin ifadeleriyse çelişkilerle dolu.
Ne bir görüntü, ne bir parmak izi, ne tutarlı bir ifade ortada yokken 15 ila 45 yıl arasında hapis istemiyle yargılanan Cihan, Galatasaray Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği okuyordu ve tutuklu bulunduğu süre boyunca hiçbir sınavına giremedi. Mahkemenin tavrı ise içler acısı; ne avukatın taleplerini onayladı ne de savunma için ek süre verdi. Bunun üzerine de Cihan'ın avukatı müvekkilini savunmasının imkansız hale geldiğini belirterek istifa etti. 8. duruşma 23 Mart 2012 tarihinde.
Ailesi,
çevresi çok büyük olasılıkla ilk duruşmalarda beraat edeceğini tahmin ediyordu; çünkü olmadığı yerde olmaktan, yapmadığı şeyi yapmaktan suçlanıyordu. Ama aksine olay umulan gibi devam etmedi. Savcının delil yetersizliğinden beraat istemesine rağmen tutukluluk halinin devamına karar verildi. Daha sonrasında beraat isteyen savcı değiştirildi! Arkadaşları, ailesi, hocaları, bu konuyla ilgisi olan herkes, destek kampanyasına bir şekilde katılmaya çalıştı, çalışıyor.
Ama Cihan tek değil; düşünceni dile getirmenin, yaşatmaya çalışmanın suç görüldüğü bu koşullarda yersiz nedenlerle, yasal eylemleri, basın açıklamalarını, mitingleri, yeri geldiğinde ders notlarını, meyve bıçağını, puşiyi bahane ederek altı ay, bir yıl, üç yıldır tutuklu bulunan 600'ün üzerinde lise ve üniversite öğrencileriyle, tek değil.
Eğitim hakkını, özgürlükleri engelleyen, bir yığın haksızlığı da beraberinde getiren burjuva hukuk sistemi ise, son dönemde yasal basın açıklamasına katılmayı bile "terörist" eylem çerçevesinde ele alıyor. Ayrıca Cihan'la beraber, Hopa'da polisin sert saldırıları ve sonucunda yaşamını yitiren Metin Lokumcu'nun anmasına gidenler de, bu anmaya gittiği için tutuklanan arkadaşlarına destek amaçlı saçlarını kestiren ve saçlarını kestirmeleri “delil” olarak kabul edilip içeri alınan o öğrencilerde de gördüğümüz gibi bu keyfi tutuklamalar, gözaltılar aslında Türkiyede devletin toplumsal muhalefet üzerinde baskıyı yoğunlaştırdığına işaret ediyor.
Toplumsal muhalefetin en dinamik kesimlerinden birini oluşturan öğrencilerin ise sorunlara ve haksızlıklara karşı koydukları tepkiler, onları da günümüz şartlarında hedef haline getiriyor. Bu nedenledir ki, öğrencilerin meşru eylemleri suç sayılmakta, elle tutulur bir delil ortada yokken “terör örgütü üyeliğinden” tutuklamalar gerçekleşmekte... Yine bu nedenledir ki, Cihan'dan ve daha nice tutuklu öğrenci arkadaşımızından gördüğümüz üzere, devletin artan baskılarının ve saldırılarının gerçekleştiği bu dönemde, hem tutuklu öğrencilerle dayanışmak ve onlar adına kamuoyu oluşturabilmek ve hem de okulda, sokakta, fabrikada yılmadan mücadele etmek gerekiyor.
umut 

Hiç yorum yok: