Sermayenin üniversitelerdeki en köklü baskı ve kontrol araçlarından
biri olan YÖK, kuruluşunun 30. yılında, Beyazıt Meydanı’nda İstanbul
merkezli düzenlenen eylemle 2 Kasım günü protesto edildi. Öğrenciler;
düşünen ve sorgulayan öğrenci ve akademisyenlere yönelik baskı ve
saldırıları, Bologna sürecini, üniversitelerin ticarileştirilmesini ve
paralı eğitimi protesto ettiler.
Geniş katılımın sağlandığı eylemde, saat 13.00′de İ.Ü. Laleli Edebiyat Fakültesi önünde toplanılarak “Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim”, “Soruşturmalar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “YÖK Kalkacak, Polis Gidecek, Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek”, “Yaşasın Devrim ve Sosyalizm” sloganlarıyla Beyazıt Merkez Kampüs önüne doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca yol yaklaşık 15 dakika trafiğe kapatıldı. Bu süre zarfında Laleli-Beyazıt hattında bulunan hemen herkese öğrenciler talep ve sloganlarını iletebildiler.
“YÖK Düzenini Yıkacağız, Özgürlük ve Geleceğimizi Kazanacağız” yazılı
YÖK Karşıtı Birlik imzalı Kürtçe ve Türkçe iki ayrı ortak pankartla
yürüyen öğrenciler aynı zamanda kendi siyasi örgütlerinin bayrak ve
flamalarını da taşıdılar. Öğrenciler taşıdıkları dövizlerde
üniversitelere yönelik taleplerini vurguladılar.
Saat 13:30 civarı, Merkez Kampüs’ten de aynı pankartla çıkan
öğrenciler, Beyazıt Meydanı’nda, Laleli’den gelen öğrencilerle biraraya
geldi. Sloganların ardından ortak basın metni [1] okundu.
Basın metninde sermayenin üniversitelere yönelik saldırılarının yanı
sıra aynı zamanda Bologna süreci kapsamında uygulanan yeni liberal
politikalarla üniversite kapılarının işçi-emekçi çocuklarına
kapatıldığını ifade eden öğrenciler, Kürt halkına dayatılan imha
politikalarına, doğayı talan eden sermayenin HES projelerine ve kardeş
halkları hedef alan füze kalkanlarına karşı mücadele çağrısı yaptılar.
Açıklamanın devamında, Van’da öldürenin deprem değil kapitalizm
olduğu vurgulayan öğrenciler, ardından sermayenin kıdem tazminatı
hakkını gasp ettiğini ifade ettiler. Ayrıca Yunanistan’dan Fransa’ya,
İngiltere’den, Şili’ye, İtalya’ya tüm dünyada gerçekleşen kitlesel
eylemlerin ve mücadelelerin egemenlerin korkularını büyüttüğüne
değinildi.
YÖK’ün kaldırılmasının, daha doğrusu sermayenin yeni ihtiyaçlarına
uygun bir merkezi mekanizmanın kurulmasının gündemde olduğu şu günlerde,
bunun ne anlama geldiğini bildiklerini söyleyen öğrenciler, “YÖK’ü ve
YÖK düzenini gerçekten kaldırıp, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde
eğitim hakkını elde etmek, üniversite kapılarının emekçi çocuklarına
açılmasını sağlamak ancak bizlerin işçi sınıfı ve emekçilerle birlikte
vereceği mücadele ile kazanılacaktır” diyerek basın açıklamasını
sonlandırdılar.
Açıklamanın ardından, BEDAŞ işçilerinin eylemine çağrı yapılırken,
direnişe başlayan ÇEL-MER işçileriyle de dayanışma çağrısı yapıldı.
Grup Emeğe Ezgi ve Grup Adalılar’da eylemde müzik dinletisi verdiler.
Devrimci Gençlik, DÖB, Ekim Gençliği, Gençlik Cephesi, İşçi Cephesi,
Kaldıraç, ÖEP, PDG, SDH, Sosyalist Dayanışma Gençliği, Sosyalizm
Gençliği, TÜM-İGD ve YDG’nin, YÖK Karşıtı Birlik ortak imza altında
gerçekleştirdiği eyleme DYG ve KÖZ destek verdi.
Sosyalizm Gençliği
Dipnot:
[1] Basın Metninin tamamını aşağıda iletiyoruz;
Basına ve kamuoyuna,
Bu yıl 6 Kasım 1981′de kurulmuş YÖK’ün 30. yılı. 30 yıldır sermaye
sınıfı YÖK eliyle üniversitelerde düşünen, sorgulayan, üreten
öğrencilere, akademisyenlere, üniversite çalışanlarına saldırmakta,
bilimsel olmayan eğitim anlayışıyla gençliğin aklını zehirleyerek,
onları bencilleştirmektedir. Üniversitelede neoliberal politikaların
uygulanmasını amaçlayan YÖK ve uygulamaları esasında bütünlüklü bir
yeniden yapılandırma sürecinin parçasıdır. Toplumsal olarak saldırılar
yoğunlaşır, işçi ve emekçilere yönelik sömürü politikaları
azgınlaşırken, üniversite öğrencilerinin payına da gizli harç zamları
düşmekte, öğrenciler üniversitelerinde müşteri olarak görülmektedir.
Geçtiğimiz sene Beşiktaş’ta düzenlenen Başbakan-rektörler zirvesinden
mayıs ayı sonunda toplanan Uluslar arası Yükseköğretim Kongresi’ne
kadar gelişen süreç halen hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır.
Buralarda yaşananların “tek getirisi” taleplerini savunmak için sokağa
çıkan öğrencilerin karşılaştıkları azgın polis terörü olmamıştır
elbette.
Bugün bu toplantılarda konuşulanların bir bir uygulamaya konulduğunu
görüyoruz. Girdiğimiz yeni dönemde, UYK eylemi de dahil birçok konuda
üniversitelerde soruşturma saldırısı devreye sokuldu. Okuldan atma ve
uzaklaştırma cezaları verildi. Giderek artan tutuklamalar da buna eşlik
ediyor. Böylelikle gençliğin mücadelesi bastırılmak isteniyor.
Alınan kararların üniversitelere bir başka yansıması Bologna süreci
kapsamında yoğunlaşan paralı eğitim uygulamalarıdır. Yeni döneme
üniversite har(a)çlarına yapılan gizli zamlarla girdik. Başlatılan
kampanyalar sonucunda YÖK geri adım attı. Ancak bunun somutta nasıl
karşılık bulacağı halen belirsiz. Bizler düzenin sınırlarına uymayan
parasız eğitim talebimizi ve kapıları emekçi çocuklarına açık
üniversiteler için verdiğimiz mücadelemizi uzun soluklu bir biçimde
sürdüreceğiz.
Okulumuzu bitirdiğimizde de sorunlar sonlanmıyor. Mezun olduktan
sonra önümüze üç kuruş maaşa sabahtan akşama kadar canımızın çıkarılması
ya da diplomalı işsizlik gibi iki “seçenek” sunuluyor. Sömürü düzeni
yalnızca öğrencilerin geleceğini karartmıyor. Bugün egemenler kölelik
yasalarıyla işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı hakkını gaspetmeye
hazırlanıyor. Biz öğrenci gençlik olarak işçi sınıfı ile aynı kaderi
paylaşıyoruz. İşçi ve emekçilerle birlikte mücadele edeceğiz.
YÖK 30 yıldır üniversitelerin üzerindeki bir kara bulut olarak
varlığını sürdürüyor. Ancak her şeye rağmen üniversite gençliğinin
mücadele ateşi on yıllardır söndürülemiyor. Yunanistan’dan Fransa’ya,
İngiltere’ye, Şili’ye, İtalya’ya tüm dünyada gerçekleşen kitlesel eylem
ve mücadele dalgası yükseliyor. Bu iki olgu egemenlerin korkularını
büyütüyor.
Egemenlerin korkuları her geçen gün büyürken saldırganlıkları da
artıyor. Bunun üniversitelere yansıması baskı ve terörün tırmandırılıp,
sermayenin talanı için her geçen gün yeni düzenlemelerin hayata
geçirilmesi olmaktadır. Bir yandan da kardeş halkları hedef alan füze
kalkanı Kürecik’e yerleştirilmekte, Kürt halkına yönelik imha ve inkar
politikaları devam etmekte, devletin yürüttüğü savaş politikaları
tırmandırılmaktadır. HES’lerle doğa sermayenin talanına açılarak yok
edilmeye çalışılmaktadır. Van’da gerçekleşen deprem sonucu ise ölenlerin
yine yıkılması kaçınılmaz binalarda oturmaya mahkum edilen emekçilerin
olması bile, öldürenin doğal afet değil, kapitalizm olduğunu gözler
önüne seriyor. Van depremini fırsat bilerek yükseltilmek istenen şoven,
Türk milliyetçisi çığırtkanlığa karşı Kürt halkıyla dayanışma içerisinde
olduğumuzu bir kez daha dile getiriyoruz. Devrimci gençlik
hareketimizin mücadele tarihinden de güç alarak tüm bu girişimlerin
karşısına dikileceğiz.
Üniversite öğrencileri olarak geleceğimizi elimize almak,
özgürleşebilmek için devrim mücadelesini büyüteceğiz. YÖK’ün
kaldırılmasının, daha doğrusu yeni ihtiyaçlara uygun bir merkezi
mekanizmanın kurulmasının gündemde olduğu şu günlerde bizler bunun ne
anlama geldiğini biliyoruz. YÖK’ü ve YÖK düzenini gerçekten kaldırıp,
eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkını elde etmek,
üniversite kapılarının emekçi çocuklarına açılmasını sağlamak ancak
bizlerin işçi sınıfı ve emekçilerle birlikte vereceği mücadele ile
kazanılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder