Dr.
Ersin Arslan, 18 Nisan günü ölen hastasının
17 yaşındaki bir yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
O, doktor cinayetlerine kurban giden tek doktor tabii ki de değildi.
Öldürülmesinin ertesi günü (19 Nisan) Türkiye’nin pek çok
ilinde, sağlık emekçileri tarafından doktora karşı şiddet
başta olmak üzere sağlık sektöründe yaşanan dönüşümü ve
ticarileştirme uygulamalarını protesto etmek amacıyla iş bırakma
eylemi yapıldı ve yürüyüşler düzenlendi.
İstanbul’da,
İstanbul Tıp Fakültesi’nden İl sağlık Müdürlüğü’ne
kadar süren yürüyüşe yaklaşık 30 bin kişi katıldı. “Recep
Akdağ istifa!”, “vatandaş uyuma doktoruna sahip çık! ”,
“sağlık haktır susma haykır!” sloganları atılırken eyleme
katılanların ağırlıklı olarak doktor olmasına karşın pek çok
sağlık çalışanı da bu eyleme destek verdi.
Cinayete
kurban giden Arslan’ın
ölümünün ardında böylesine yoğun katılımlı bir eylemin
yapılmasını, doktorların yaşadıkları şiddet olaylarına karşı
biriken öfkelerinin bir işareti olarak görmek mümkün. Türkiye’de
her gün onlarca doktor hasta yakınları tarafından şiddete maruz
bırakılıyor, çeşitli aralıklarla onlarcası ise yine hasta
yakınları tarafından işlenen cinayetlere kurban gidiyor. Tüm bu
vakalara karşın hükümetin yaşananların nedenini şiddeti
uygulayanlar ve doktor arasındaki bireysel münasebetle açıklamaya
çalışması gerçekleri gizleme çabasını ifade ediyor. Dr.
Arslan’ın öldürülmesiyle alakalı Bakan Akdağ’ın hastane
kapısına X-Ray cihazı koyacağına dair yaptığı açıklama bu
durumu destekler nitelikte. Doktor ve hasta ilişkisinin gün
geçtikçe müşteri-satıcı ilişkisine dönüştürülüyor olması
ve hastaların doktorları adeta br düşman olarak görmeye
başlamaları ise hasıraltı edilmeye çalışılan gerçeklerden.
Yaşanılan
şiddet ve cinayet olayları karşımıza şu gerçekleri
çıkartmakta: sağlık hizmetinin metalaşmaya başlaması ile
birlikte hasta-doktor ilişkisi de altüst olmaya başlamıştır.
Hastaların algılarındaki değişiklikler aynı zamanda
yetkililerin sağlık çalışanlarını küçültücü, aşağılayıcı,
değersizleştirici açıklamaları ve bu tutumlarının yarattığı
olumsuz ortam bu tür olayların yaşanmasında son derece etkilidir.
Daha etkili olansa sağlık hizmetlerinde yaygınlaşan piyasa
ilişkilerinin hastaları müşteri haline getirmesi ve sağlık
hizmetlerinde müşteri taleplerinin belirleyici hale gelmesidir. En
temel insani ihtiyaçların başında gelen sağlık hizmetinin
ticarileşmesine karşı parasız bir sağlık sistemini savunmak ve
bu yolda başarı sağlamak yalnızca işçi sınıfının devrimci
mücadelesinden geçmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder