23
Mart günü, burjuva basın
dahil bütün basın organlarında çok önemli bir haber geçmişti;
25 aydır tutuklu olan Galatasaray Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği öğrencisi Cihan Kırmızıgül tahliye olmuştu.
Bütün ülke basınında önemle üzerinde durulmuştu bu haberin;
çünkü hiç kimse Cihan Kırmızıgül’ün neden 25 aydır
tutuklu olduğunu bilmiyordu (!). Cihan’ın her duruşmasından
önce de bu durum hakkında tartışmalar yapılır ve Cihan davası
özelinde Türk hukuk sistemine (ve ağırlıklı olarak tabii ki şu
meşhur Terörle Mücadele Kanunu’na) eleştiriler yöneltilirdi.
Aslında
bu yazı tamamen Cihan ve Cihan davasının öğrenci gençlik
üzerindeki kazanımları üzerine olacaktı, fakat Türkiye’de gün
geçmiyor ki Cihan benzeri davalar ortaya çıkmasın. Cihan’ın
tahliyesinin üzerinden 10 gün geçmişti ki, Baran ve Ali Deniz’in
tutukluluklarının devamına yönelik mahkeme kararı açıklandı.
Baran ve Ali Deniz de 2 yıldan fazla süredir (28 ay) tutuklular.
İkisinin de hakkında hala bir hüküm yok ve asıl önemlisi Baran
kalbinden, Ali Deniz ise böbreklerinden rahatsız. İnfaz
uzunluğundaki tutukluluk sürelerine ve bir de bunun üzerine
eklenen sağlık sorunlarına rağmen ikisi de hala içerdeler.
Türkiye’de
bu ve benzeri davalara ne yazık
ki artık alıştık, alışmak zorunda bırakıldık!
Son
olarak “Newroz Operasyonu” adı altında yine aralarında
öğrencilerin de bulunduğu pek çok kişi tutuklandı.
Tutuklanmalarının sebebi ise Newroz’u 21 Mart’ta değil de, 18
Mart’ta kutlamalarıydı. Aslında bu dava devletin son yıllarda
gitgide artan faşizan politikalarına çok açık bir örnek teşkil
ediyor. Tutuklanan kişilere yöneltilen sorulardan birisi:
“Newroz’un 21’inde değil de 18’inde kutlanacağını Fırat
Haber Ajansı açıkladı. Bu ajans terör örgütü adına yayın
yapan bir ajanstır. Neden bu ajansın çağrısına uydun, sen de
örgüt üyesi misin?” Evet, burjuva devlete göre ANF okuyan
herkes teröristtir! Tıpkı Cihan davasında tecrübe ettiğimiz
gibi puşi takan herkes de teröristtir, Kürtçe konuşanlar da
teröristtir...
Yine
Cihan'ın davasına
dönelim. Daha önce söylediğimiz gibi, 23 Mart günü Cihan
serbest bırakılmıştı. Peki 23 Mart günü davanın içeriğinde
ne değişmişti de Cihan serbest kalmıştı? Hiçbir şey...
Cihan’ın içeride geçen 25 ayının tamamında nasılsa, 23
Mart’ta da Cihan hakkında hiçbir delil yoktu. Yüzleri kapalı,
sadece gözleri görünen göstericiler arasından, bu kara kaşlı,
kara gözlü çocuğu (Cihan’ı sadece gözlerinden tanıyabilmek
pek mümkün değil, çünkü gözlerinin ayırt edici bir rengi veya
özelliği yok) tanıyabilip içeri attıran gizli tanık da
ifadesini çoktan değiştirip Cihan’ı olayda görmediğini
söylemişti. Fakat yine de serbest bırakılmadı, dava süresince
bütün gelişmeler Cihan'ın lehineydi ama bırakılmadı.
Cihan’la,
Baran’la, Ali Deniz’le beraber yüzlerce öğrencinin
(an itibariyle 600’den fazla) hapiste olmasının başta gelen
nedenleri arasında "Terörle Mücadele Kanunu" ve
olağanüstü dönemlerin mahkemelerini hatırlatan Özel Yetkili
Mahkemeler geliyor.
Cihan,
Ali Deniz ve Baran davaları
(ve tabii ki 600’den fazla öğrenci arkadaşımızın davalarının
her biri) burjuva hukukundaki çarpıklıkların tipik örnekleridir.
Biz ise bu çarpıklıkları tamamen ortadan kaldırmanın yolunun,
ancak burjuva hukuk sisteminin tamamen yerle bir edilip, işçi
sınıfınının devrimci mücadelesiyle kurulacak yeni bir dünya
düzeninden geçtiğini biliyoruz!
Baran
Kıvanç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder