Nisan
ayı başlarında İspanya’da Halk Partisi (PP) hükümetine,
Avrupa Birliği’ne ve onların kemer sıkma politikalarına, toplu
sözleşme düzenini tersine çeviren ve işverenlerin ücretleri
azaltmasını ve işçileri istediği gibi işten çıkartmasını
mümkün kılan yeni çalışma yasasına karşı bir günlük genel
grev örgütlendi. Genel grev kapsamında fabrikalar, havaalanları,
limanlar ve demiryolları felç oldu. Kamu hizmetleri en aza
indirildi; dükkânlar ve üniversiteler kapatıldı. Ülkenin farklı
şehir ve kasabalarında düzenlenen kitlesel gösterilere işsizler
ve öğrenciler de destek verdi.
Hükümet
kitlesel gösterilere karşı 9.385 güvenlik görevlisini
görevlendirdi ve bu toplam kadronun yüzde 90’ını
oluşturmaktadır. Göstericilere karşı plastik mermiler, sis ve
gaz bombaları kullandılar. Gaz bombaları, 16 yıldan bu yana ilk
kez, Barcelona’nın merkezinde, polisin plastik mermi kullanmaya
son vermesini isteyen onlarca itfaiyeciye karşı kullanıldı.
Ayrıca, sivil polisler ve helikopterler de devreye sokuldu. Her
seferinde, daha fazla güç kullanılmasını talep eden ve kemer
sıkma karşıtı direnişe karşı faşist güçleri seferber etmeye
çalışan sağcı medya da, baskıyı teşvik etmektedir.
İşçi
sınıfı kemer sıkma politikaları karşısında eyleme geçmeye
hazırdı fakat sendikalar,
aylardır, PP ve işverenlerle, onlara ödünler için yalvardıkları
üçlü görüşmelerle meşguldüler. Eyleme geçmeyi, yalnızca, bu
görüşmelerden sonuç çıkmayacağı ortaya çıktığında,
isteksizce kabul ettiler. Bir günlük grevin hükümetin kemer sıkma
politikaları karşısında yeterli olacağını ve politikaların
geri çekileceğini düşündüler. Grevden bir sonraki gün hükümet,
kamu harcamalarını 27 milyar dolara kadar kısacağını açıkladı.
Bu da açıkça göstermektedir ki; kemer sıkma ve dikta yönetimine
doğru adımlar, yalnızca sosyalist ilkeler üzerine kurulu bir işçi
hükümeti için, burjuvaziye ve onun -sendikalar da dahil- bütün
temsilcilerine karşı işçi sınıfının siyasi iktidar
mücadelesiyle yenilgiye uğratılabilir.
Hükümetin
ve polisin baskısına, sendikaların ve orta sınıf grupların
engellemelerine rağmen işçi sınıfı kitlesel gösterilerle bu
politikalara karşı direnmek için hazır olduğunu gösterdi.
Yükselen kriz dalgasıyla birlikte Avrupa’nın her yerinde işçi
sınıfı burjuvaziye ve onun temsilcilerine karşı iktidar
mücadelesine yönelmektedir. İşçi sınıfının kararlı
mücadelesinde sırtını sendikalara ve diğer orta sınıf gruplara
dayadığında hiçbir kazanım elde edemeyeceğini en yakın iki
örnek olan Yunanistan ve İspanya grevleri kanıtlamıştır.
Dolayısıyla gerekli olan; işçi sınıfının zaferi, sosyalist
politikalar üzerine kurulu bir işçi hükümeti için mücadelede
önderlik edecek, işçi sınıfını enternasyonalist çizgide
birleştirecek Marksist bir partinin inşasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder